Evet, uyku saati geldi ama ne olacak böyle! Nasıl olacak? Bu işin sonu nereye varacak? Çünkü tahammül edilir gibi değil artık.
Bir tarafta, yarın gideceği düğünde, saçının yeni şekli için kuaförün, sobe olmamak için giyeceği elbisenin derdiyle başı yastığa düşmüş Müslümanım diyenler, diğer tarafta sen Gazze, Gazze, Gazze!
Bir tarafta modelini yükselteceği arabanın, alacağı daha lüks evin, daha modern telefonun hayali ile başı yastığa düşmüş La ilahe illallah diyenler, diğer tarafta sen Gazze, Gazze, Gazze!
Delirmemek elde değil, inanılır gibi değil, uyuyabiliyoruz. Vahşi düşmanlar, varlık ve zamanın sahibine kıyasla, kocaman bir hiç için, birlik ve beraberlik içinde çalışıyorlar ama “Ehed, Ehed, Ehed” diyenin varisleri, göğüs göğüse girmiş, birbirlerinin etini parçalıyorlar ve paramparça olmuş bir halde öylesine uyuyorlar. Öylesine için, öylesine, sadece öylesine. Yani bir tarafta, birlik, beraberlik ve kardeşliğe çağrı yaparken bile, ancak ve ancak kendinde herkesin kendisi gibi olacağı bir birliğe çağıranlar, “bana gelin, bende hepimiz ben gibi olalım ki birlik olalım” deme gafletine düşen “Ehed’in varisleri, diğer tarafta sen Gazze, Gazze, Gazze…
Ah Gazze! Kahve keyfine mi yanayım, kola zevkine mi? Tüm marketler, bakkallar, şoförler, CEO’lar, marka tutkusu ve bayilik hayallerine mi? Senin kanını, direnişinin ana kaynağını, imanının kendisini; kendini lider devlet, yolunu tek yol, tek mezhep, tek sınır, daha büyük kafatasında çakır kafa, ah o “ırk, ırk, ırk” diyen eğik kemik, şarlatan taklitçilik, ah korkaklık ve ah o kahrolasıca sultanlık için kullanmak isteyenler, o uyku müptelası pısırıklar için savaşına mı? Allah'ın rızasını kazanmanın yanında, kimbilir belki ama o da belki onlarda uyanırlar diye.
Uyku vakti mi? Ama sınırları amaç, İslam'ı ona araç eden seccadlar acıtıyor Gazze. Acıyan yürek uyutmaz. Kardeşiyle göğüs göğüse girmiş devasa bir ümmet parçalanmış parçalanıyor Gazze. Parçalanmış bir göğüsle uyuyamaz. Etrafta çakallar uluyor, tilkiler geziniyor Gazze, tavuk kalpli olmuşlar uyuyamaz. Bir tarafta tamtamlar çalıyor, diskolar parlıyor, vur patlasın çal oynasın cümbüşler kopuyor, viski, şampanya bardakları tokuşturuluyor şerefsizce ve çitlenmiş duvarlara vuruluyor sevinçle. Diğer tarafta, jetler uçuyor, bombalar patlıyor, çığlıklar kopuyor, bebekler parçalanmadan hemen önce ağlıyor, anneler feryadı figan ediyor ve vakit ne uyku vakti ne de değil, çünkü ümmet hep mışıl mışıl uyuyor.
Ah Gazze, çare yok uyuyacağız ama seni rüyalarımızda görmeliyiz. Çünkü kafamız elli yedi parçaya bölünmüş, her yanımız, uyurgezer, ölmüş gezer iki buçuk milyar kabusla dolmuş. Sana ihtiyacımız var. O, dünyanın en güvenilir kollarına, dirilten direnişine, vicdanına, insan yapar ruhuna, korku savar yüreğine ve sadece Allah rızasını talep eden şehadetine. Sana ihtiyacımız var Gazze.
Seninle tüm uyku haplarını iade edeceğiz sahte doktorlara. İhanetleri reçetelerimizden, ihtilafları defterimizden sileceğiz, birleşeceğiz. Mikropları imanımızdan sökeceğiz, iyileşeceğiz. Küfrün çamurunu ahlakımızdan yıkayacağız, temizleneceğiz. Karabasanları gecemizden kovacağız, asırlık uykulardan uyanacağız. Güneşler doğacak üstümüze. Bir tarafımızda yine biz olacağız, diğer tarafımızda Gazze, Gazze, Gazze! Belki şarkı, türkü söylemeyi bilmiyoruz ama biz marşlar söyleriz, Kudüs’ümüzde, iki rekat şükür namazının hem öncesinde hem de sonrasında.