Sosyal medya her türlü kepazeliğin bir ürün gibi pazarlandığı alan. Üstelik de tüketime sunulduğu... Tüketenler kim demeyin tabi ki takipçiler, izleyiciler.
İnsan kepazelik tüketir mi demeyin!
Tüketir!
İzleyerek tüketir, tıklayarak tüketir, beğenerek tüketir, paylaşarak tüketir. Hem de seve isteye tüketmiş olur. Kendisine pazarlanan hayatların, fikirlerin, ideallerin, yaşam biçiminin, markaların alıcısı haline gelir.
Sosyal medyada görüntü ve ses birlikteliği olduğu için insanın duyu organlarının birçoğunu kolayca etkisi altına alır. Böylece fenomenlerin verdiği mesajlar karşısında duyuları adeta esir alınan insan kolayca yönlendirilir. Tek taraflı bir iletişim şekli olduğu için fenomenler kişi üzerinde etken durumdayken, izleyiciler edilgen ve pasif duruma düşer.
Bu iletişim biçiminde iki taraf da eşit pozisyonda değil. Çünkü ancak ikili ilişkilerde ve gerçek hayatta gerçekleşebilecek olan karşılıklı müzakereden, etkileşimden, gerçeklikten yoksun bir iletişim biçimi. Onun için doğurduğu sonucun tek taraflı bir yönlendirme biçiminden öteye geçmesi imkansız. İzleyicinin düşünme ve muhakeme etme yeteneği devre dışı. Onun için özellikle sosyal medya fenomenlerinin paylaştıkları ahlaksız, cinsel, sapkın içeriklerle, özellikle çocuklar ve gençleri şekillendirmedeki etkisi kanıksamaz.
Fenomenler, her defasında izlenme sayısını arttırmak ve takipçilerini kaybetmemek için yeni davranış biçimi, kıyafet markası, giyim kuşam tarzı, yaşam felsefesi pazarlıyor. Kendilerine reklam veren firmaların ürünlerini kullanarak yapılan çekimler izleyenlerin/tüketenlerin iştahını kabartıyor. Takipçiler, kendi hayatlarına, yaşam koşullarına karşı tatminsizlik ve mutsuzluk girdabına yakalanıyor. Kanaat duygusunun yerini hırs ve doyumsuzluk alıyor. Onların sunduğu cafcaflı hayatın arka perdesinin olabileceği akıllarına dahi gelmiyor. Tüm sunumların zaten iştahları kabartma, reklam yapma, ürün pazarlama, şov yapma, takipçi arttırma adına yapıldığı akıllara bile gelmiyor. Halbuki yayınlananlar sadece bir fragmandan ibaret. Abartılı mutluluklar, abartılı hazlar, abartılı gülücükler gerçeklikten uzak yaşam biçimleri. Ve “Görünüyorum o halde varım” dünyasının kâr kapısı... Önceleri görünme/imaj oluşturma idealleri için kullanılan sosyal medya şimdi görünürlük oranında para kazanılacak bir mecra...
Bu şov dünyasının hiçbir ahlaki ve hukuki denetimi de yok!
Tüm ahlaksızlıklar izlenme sayısı kadar onay almış oluyor. Meşruluk elde etmiş oluyor. Bir şeyin doğru, iyi, güzel olmasının ölçüsü sadece tıklanma sayısı. Onu da her defasında arttırmak için daha ilgi çekici paylaşımlar yapılıyor.
İzlenme oranı reyting grafiği işlevi görüyor. Grafiği yukarıda tutmak için çekim yaparken binadan düşenler, uçurumdan düşenler, araba kazası geçirenler ve daha nice tehlikeli yollara başvuranlar cabası...
Dünya tarihi eşrefi mahluk olarak yaratılan insanın bu kadar kendi eliyle kendisini metalaştırmasına şahit olmamıştır herhalde...
Üstelik sosyal medya ağları bir vampir gibi mahremiyetten besleniyor. Özel alana ait olan ne varsa bu vampirin önüne atılıyor. Her defasında daha mahrem sırlar, sınırları aşarak vampirin ağzına fırlatılıyor. Özel alanla kamusal alan arasındaki tüm sınırlar ortadan kalkıyor. Ne duvar, ne kapı, ne pencere ne de elektronik kilitler dışarıyla içeri arasını ayırmaya yeterli geliyor. Kişinin mahrem alanına yani özel alanına giren kişisel özellikleri, bedensel özellikleri, kusurları, ayıpları, günahları, aile hayatı, yaşam biçimi, cinsel hayatı bir bir sergileniyor. Oysa insanlık tarihi boyunca tüm bunlar kişiye has ve mahrem kabul edilmiş ve deşifre edilmesi ayıp karşılanmış. Dışarıdakiler içeride yaşananlara dahil olmamış, içerisi dışarıdan korunmuş. Kültürlere ve milletlere göre sınırları değişse de mahremiyetin varlığı modern dönemlere kadar gerçekliğini korumuş.
Bu çıldırmışlığa, bu ahlaksızlık dehlizine karşı acilen bir önlem alınmalı, içeriklere ahlaki ayar getirilmeli ve yaş sınırı konulmalıdır.
Özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 18 yaş altı çocukların youtube kanalı açmalarını onların ruh sağlıklarını ve kişilik gelişimini olumsuz yönde etkileyeceği için yasaklamalıdır. Ayrıca ailesi tarafından açılan kanalda ekonomik gelir adına küçük çocukların görüntülerinin ailesi tarafından paylaşılması yasaklanmalıdır. Hem 'çocuğun kişilik hakkı' ihlalidir, hem de zorla çalıştırılma yasağının ihlalidir. Çocukların zorla çalıştırılmasını yasaklayan kanun, sosyal medyada üzerinden para kazanılan çocuklar için de geçerli olmalıdır.