Siyonist israilin Gazze soykırımıyla birlikte bugünlerde Lübnan’a yeni saldırıları savaş senaryolarını gündeme getiriyor.
-Bu iş nereye gider?
-Bu savaş Ortadoğu’ya yayılır mı?
- Üçüncü dünya savaşı başlar mı?
Bu sorularla birlikte dikkat çekmek istediğim nokta ise yapılan saldırıların bertaraf edilme hamleleridir. Kalıcı bir barışı sağlamak için bazen savaşmak gerektiğidir. Muhatabınız sessizliğinizden cesaret alıyorsa ve bu duruşunuz onu daha da saldırganlaştırıyorsa harekete geçmek zorundasınız. Devletler olarak sizler bazı bedelleri göze almayarak insani değerlerden anlamayan muhataplarınıza karşı savaş iradesini göstermiyorsanız, sonradan çok daha büyük bedeller ödeyebilirsiniz.
Peki, bugün Ortadoğu’yu kaosa ve kana boyayan denklem nedir?
-Katil israilin hiçbir hukuk tanımayan saldırıları…
-ABD’nin onu tam desteklemesi…
-Avrupa’nın, ABD telkinleriyle israilin yanında yer alması…
Bu denkleme baktığımız zaman siyonist israilin Gazze saldırısıyla birlikte kudurmuş bir köpek gibi sağa sola saldırması ve şu anda bu saldırıları Lübnan’a çevirmesi konuşulması gereken en önemli mesele olarak karşımızda duruyor.
Evet, İran’ın siyonist israile gönderdiği füzeler gönlümüzü bir nebze de olsa rahatlatmıştır. Ama bu hamlenin çok geç gelmesi bugün Gazze’de ve Lübnan’da verilen bedelleri ağırlaştırmıştır. Gazze saldırısıyla birlikte İran’a taalluk eden ve yara almamış güçler en iyi hamleyi yapmış olsaydı çok kısa zamanda ateşkes sağlanır ve bugün Gazze’nin yıkılışından ve Lübnan’a yapılan saldırılardan bahsetmezdik. Hizbullah, Gazze saldırısıyla birlikte ilk günden beri siyonist israile ikinci bir cephe açmış olsaydı bugün verdiği bedellerin çok daha hafifiyle sonuçlanacaktı.
Siyonist israilin hedefinin sadece Filistin toprakları olmadığını herkes biliyor. Filistin, Suriye, Mısır, Ürdün, Irak ve Türkiye devletinin tümü onun hedeflediği topraklardır. Dolayısıyla tüm devletler bunu görmek zorundadır. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığının yanlış olduğunu ve bu yılanın onları ısırma zamanını beklediğini anlamalıdırlar. Siyonist israilin hamle üstüne hamle yaptığı bu coğrafyada savaş iradesini ortaya koymamak bu ülkelere büyük bedeller ödetecek. Savaş, bazen kendi ülkeni ve değerlerini korumanın tek yoludur. Ve caydırıcı bir silahtır. Eğer elinizdeki bu silahı kullanmazsanız, topraklarınıza göz dikmiş düşman kendi silahıyla sizleri yok etmeye çalışacaktır.
Bu pencereden meseleye baktığımızda emperyalist destekli Siyonist israilin savaş hamlelerine baktığımızda tüm komşu ülkeler tehdit altındadır. Bunu dillendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “israil, Lübnan’dan sonra gözünü Türkiye’ye dikecek” sözleri yabana atılacak sözler değildir. Ancak bu sözlerin gereği olan tavrı sergilemek çok daha önemlidir. Siyasi savaş, ekonomik savaş ve askeri savaş seçenekleri her zaman kendini hissettirmeli ve gerektiğinde bu irade ortaya konmalıdır. Bu irade gösterilmediğinde sonraki nesillere çok daha ağır bedeller miras bırakılacaktır.
Şunu net olarak belirtelim; siyonist israil ve onu destekleyen emperyalist devletlerin Ortadoğu’daki hamlelerine karşılık, bölge ülkelerinin, “Güveni ve barışı sağlamanın tek yolunun sessiz kalmak ve barışçıl yollar olduğunu” iddia etmek kaosu ve savaşı doğuracaktır. Ve Siyonist çeteye karşı savaş iradesini ortaya koymayan her devlet, çok geçmeden başka bir devletin esiri olacaktır. Ve bu milletler tüm değerleriyle birlikte kendi vatanını da kaybedecektir. Meşhur bir söz olan şu cümlelerle bitirelim: “Kendi bekanızı ve barışı istiyorsanız savaşa hazır olun.” Zira bazen savaşmamanın bedeli savaşmanın bedelinden çok daha ağır olabiliyor.