Abdulhakim Sonkaya

YATIRIMCILIK VE GİRİŞİMCİLİK

11.09.2020 07:33:26 / Abdulhakim Sonkaya

Günümüz egemen ekonomi anlayışında “Girişimcilik” ve “Yatırımcılık” önemli kavramlar olarak ön plana çıkıyor.

Akılcı yatırımlar, paranın-sermayenin üretime akması yollarından birisidir.

Lakin burada ciddi bir karmaşa vardır. O da girişimci ile yatırımcının keskin bir şekilde birbirinden ayrılmasıdır.

Günümüz ekonomi sistemi yatırımcıyla girişimciyi keskin bir şekilde birbirinden ayırıyor. Sermaye bir yerde, ticari zekâ ve cesaret bir yerde telakki ediliyor.

Kaba tabirle ticari zekâ ve cesarete sahip olan kimse girişimci, parası olup da ticari konuda ürkek olan kimse yatırımcıdır.

Günümüz ekonomi felsefesi sermaye ile zekânın mümkün mertebe aynı elde toplanmaması üzerine kuruludur. Çünkü faize dayalı sistem kurmanın, faize bulaştırmanın en pratik ve kestirme yolu budur. Sermaye ve üretkenlik ayrı ellerde olursa faiz kaçınılmaz olur.

Ayrıca günümüz ekonomik anlayışı para sahiplerini “yatırımcı” olarak adlandırmıştır. Yani onlar öyle veya böyle paranın yanında yatanlardır.

Bu sistemde sermaye arttıkça sermaye sahiplerinin ürkek, titrek, her şeyden nem kapan olmaları esastır. Yani burada mal sahipleri “mal” kimseler oluyor. Bu nedenle hep parayla yatıp kalkıyorlar. Sürekli paraları için güvenli liman arıyorlar. Ve onların yatırım anlayışı parayı en garantici anlayışla yatırmalarıdır. Paranın üretim için kullanılması değildir.

Buna karşılık cesaret ve ticari zekâ sahibi kimselerin mümkün mertebe parasız pulsuz olmaları temel kuraldır. Bazı istisnalar olsa da günümüz ekonomi sistemi kendileri için değil ama başkaları için olabildiğince bunu korumaya çalışıyor.

Hal böyle olunca para ile zekânın ve dahi cesaretin buluşma paydası faiz oluyor. Çünkü parası olmayan girişimci parayı yatırımcıdan-yanında yatırandan faizle alıyor. Ve bu, çok acımasız gayrı meşru bir buluşmadır.

Günümüz Müslüman ekonomistlerin çoğu bu sistem üzerinde finansal konulara çözüm bulmaya çalışıyorlar. İyi de kardeşim adamlar sermaye ile girişkenliği mutlak olarak ve kararlı bir şekilde ayrı noktalarda telakki edip buna göre bir sistem kurmuşlar. Sen ne diye aynı parametrelerden yola çıkarak çözüm aramaya çalışıyorsun. Onlarda olduğu gibi sende de zekâ ile cesaret bir yerde para bir yerde olmak zorunda mıdır? Sen bu yaklaşımla nasıl onlarınkine alternatif bir sistem kurabilirsin.

Bizde de mal sahipleri “mal kimseler” girişimciler de “pulsuz akıllılar” olmak zorunda mıdır?

Bir kere doğal yasaya göre yatırımcı ile girişimci ayrımı bu şekilde değildir. Yatırımcı paranın yanında yatan ürkek kimse değildir. Bu doğal bir profil değil ki onu esas alarak sistem kurasın.

Doğal sistemde para-sermaye sahibi kimse yatırımcı değildir üreticidir. Derdi ve birinci önceliği paranın yanında yatmak değildir. Parayla büyük paralar kazanmak da değildir. Paranın bir şekilde üretime akmasıdır. Bu da ona haz verir. Bereket getirir. Bu nedenle risk almaktan çekinmez.

Girişimci de öyle parasız pulsuz ama cesur kimse değildir. Kimsenin parasının hamalı değildir. Para avcısı da değildir. Üretme zevkine sahip kimsedir. Girişkenliği bir şeyler ortaya koyma ve geliştirme arzu ve niyetine dayanır. Hulasa girişimci, yatırımcının ayakçısı değildir. Yatırımcı da girişimci için yolunacak tavuk değildir.

Parası, zekâsı, itibarı ve güvenilirliği olmayan kimse iş yeri açmak zorunda değildir. Sermayesi olmadığı ve sermaye temin edecek itimat ve itibara sahip olmadığı halde girişimde bulunmak kişiyi faize bulaştırır ve en nihayet sahtekâr damgası yemesine sebep olur.

Yatırımcı ile girişimci çok keskin bir ayrıştırmaya tabi tutularak iktisadi sistem kurmaya çalışmak boş bir çabadan başka bir şey değildir.

Paran yoksa girişimde bulunmamak esastır. Hadi girişimde bulundun yatırımcıdan değil üretim derdi olanlardan parayı temin et. Sen de bunu istismar etme. Semereye çevir.

Yatırımcısı sömüren, girişimcisi istismarcı olan bir sistemde sağlıklı finans sistemi olmaz.

Önce buradan başlamak gerekir…

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar