Aile birliği içinde harcama yapma, nafaka temin etme sorumluluğu erkeğe aittir. Bu, Kur’an’la sabittir.(Talak:7) Doğal hukuk da bunun böyle olduğunu teslim eder.
Nafaka, imkân ölçüsünde malından harcama yapmaktır.
Nafaka ile münafıklık aynı köktendir. Çünkü insan bazen gönülden değil mecburen vermek zorunda kalır. Bu nedenle nafaka ile nifak-münafık aynı köktendir. Nitekim Nafakada mecburi boyutu olduğu için sadakati göstermez. Bu nedenle Kur’an erkeğin gönülden kadına verdiğine nafaka değil “sadak” adını verir (Nisa.4) Kur’an’da Mehir sadak ismiyle geçer. Çünkü sadak, sadakatle alakalıdır ve sevginin, bağlılığın nişanıdır. Erkek “sadak”ı sevgisinin, sadakatinin nişanı ve de ispatı olarak verir. Gönülden verir. Nihle olarak bal gibi verir. Sonradan eğer erkek sevgisini sadakatini ispat etmişse onu afiyetle yiyebilir (Nisa.4) Çünkü bunu vermenin amacı sadakatin ispatıdır. Eğer Mehir kadın için sadece bir sigorta olsaydı sonradan onun kadından alınmasına izin verilmezdi. Onu “afiyetle yiyin” denilmezdi.
Sadak, Türkçede “İçine ok konulan torba veya kutu biçiminde kılıf” için kullanılır. Ama mana itibariyle sadakla alakası vardır. sadak, okla sineyi vurup gönül kazanmaktır. yoksa yaralamak, mahkum ve mecbur etmek değildir.
Hak Teâlâ “sadakı afiyetle mertçe yiyin” buyurur. Mertlik daha çok vermektir; ama burada mesele erkeğin sevgisini ve sadakatini mertçe, erkekçe göstermiş olması, kadının da bunu en güzel şekilde anlamış olmasıdır.
Kur’an, nikâh akdi sırasında sadak verilmesini şart koşar. Aile birliği içinde nafakayı yükler. Bunun münafıkça olmamasını gönülden, içten, sevgiden olmasını hükme bağlar.
Memlekette bir süreden beri nafaka konusu tartışılıyor. Zaten kendisi münafıklık kokan nafaka şimdi cebren, kat kat erkekten alınıyor. Bu konuda çok katı yasal kurallar vazedilmiş.
Erkekler haklı olarak nafaka meselesinden rahatsız. Çünkü bu münafıkça bir şeydir. İstemeden zorla gönülsüzce veriliyor. Zorunluluk halleri dışında bunu alan kadınların gururu sorgulanır. Çünkü ortada bir nafaka münafıklığı var. Bunu zorla ve muvazaayla (hile) alan kadınlar asla bu nafakanın hayrını görmez. Onların burnundan fitil fitil gelir.
Kadının hayat güvencesi bir tür nifak olan nafaka değil, sadakattir. Nafaka asalaklığı yerine sadakati, muhabbeti aramalı kadınlar. Kendileri buna layık olmalı, buna layık birini bulup hayatlarını birleştirmelidir. Yoksa nafakayla bir yere varılmaz.
“Eğer karı-koca birbirlerinden ayrılacak-firak olurlarsa, Allah, onların her birini geniş lütfuyla muhtaç bırakmaz. Allah’ın lütfu geniştir, hikmeti büyüktür.” (Nisa:130) Kur’an kadın için nafakayı bir güvence olarak görmez. Bunun yerine ayrı düştüğünü hissedip bir yuva kurmayı hedef edinmek gerekir. Çünkü Kur’an buna firak-ayrılık adını veriyor. Firakın acısı, nafakayla, münafıksı bir vergiyle dinmez. Ancak sadakatle, güvenle, muhabbetle diner.
Herkes böyle olursa layığını bulur. Aksi takdirde münafık bir toplum meydana gelir. Ne almanın ne vermenin hayrı ve bereketi kalır.