Mehmet Tahir Özsoy / Azad Keşmir
Pakistan Cemaat-i İslami hareketinin Azad Keşmir Dış İlişkiler Sorumlusu Halid Mahmud Han, 78 yıldır çözüm bekleyen "Keşmir sorunu"nu gazetemize anlattı. Han, Güney Asya'nın en uzun süreli ihtilaflarından biri olan bu sorunun başlangıcından bu yana geçirdiği evreleri detaylarıyla anlattı. 1947 yılından bu yana işgalci Hindistan yönetiminin işlediği suçlara da değinen Han, katil siyonistlerle, Hint yönetiminin benzerliklerine dikkati çekti.
"KEŞMİR HALKI HİNDİSTAN"IN İŞGALİNİ KABUL ETMEDİ"
Keşmir meselesinin tarihi köklerinin 1947 yılına dayandığını belirten Han, “O yıl, Pakistan ve Hindistan, İngiliz sömürgesinden bağımsızlıklarını kazandılar. O dönemde alınan karara göre, Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu bölgeler Pakistan"a, diğer bölgeler ise Hindistan"a bağlanacaktı. Bu bölünme kararına göre, Keşmir eyaletinin Pakistan"a katılması gerekiyordu. Ancak İngiliz sömürge yönetimi Keşmir halkını aldatarak bu bölgeyi Hindistan"a teslim etti. O günden bugüne kadar Keşmir halkı Hindistan"ın zorba işgalini kabul etmedi ve silahlı direnişe başladı.” şeklinde konuştu.
HİNT YÖNETİMİ, ATEŞKES İÇİN BM"YE BAŞVURDU
İşgalci Hint yönetiminin İslami direniş karşısında çaresiz kalarak ateşkese başvurduğunu kaydeden Han şöyle devam etti: “1947 yılında, Keşmir eyaletinin önemli bir bölümü Hindistan işgalinden kurtarıldı. Hindistan hükümeti, direnişin ve cihadın bu şekilde devam etmesi halinde Keşmir"in tamamen özgürleşeceğini fark edince, Birleşmiş Milletlere başvurdu ve ateşkes ilan edilmesini sağladı. Pakistan ve Hindistan, Birleşmiş Milletler"in müdahalesiyle ateşkesi kabul etti. Daha sonra, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Keşmir halkının geleceğini belirlemek için özgür ve adil bir referandum yapılmasına karar verdi. Ancak olaylar geliştikten sonra Hindistan hükümeti bu meydan okumaları ele aldı ve güvenliği yeniden sağlayarak Keşmir eyaleti üzerindeki kontrolünü, hâkimiyetini ve işgalini pekiştirdi. O günden bugüne kadar Keşmir halkı, uluslararası kararlar doğrultusunda özgür ve adil bir referandum yoluyla kendi kaderini tayin etme iradesini ortaya koyamamıştır.”
“1990 YILINDA, CİHAT SAHASINDA BÜYÜK BAŞARILAR ELDE EDİLDİ”
“1990 yılında Keşmir"de İslami cihat direnişi başladı ve Elhamdülillah, Allah"ın yardımı ve tevkifiyle mücahitler, Keşmirliler ve siyasi cepheler cihat sahasında birçok büyük başarı elde ettiler.” diyen Mahmud Han, “Ancak uluslararası gelişmeler, özellikle 11 Eylül 2001 yılında New York"taki saldırılar sonrasında Hindistan hükümeti, Amerika Birleşik Devletleri"ni Keşmir"deki İslami direniş hareketinin bir terör hareketi olduğuna ikna etmeyi başardı. Böylece Hindistan hükümeti, Batı ülkelerini ve diğer devletleri de bu konuda ikna etti ve Keşmir halkının siyasi ve diplomatik platformlardaki sesini kısıtladı. Ancak Keşmir halkı, Hindistan"ın zorba işgalini reddetti ve reddetmeye devam etmektedir.” ifadelerini kullandı.
“KEŞMİR HALKININ ÖZEL STATÜSÜ ORTADAN KALDIRILDI”
Hindistan hükümetinin 5 Ağustos 2019 tarihinde Keşmir Özerk Cumhuriyeti"nin özel statüsünü sona erdirdiğini hatırlatan Han, “Anayasanın 370. ve 35A maddelerini iptal ederek Keşmir halkının özel statüsünü ortadan kaldırdı. Bu özel statüye göre, bir Hindistan vatandaşı Keşmir"den toprak satın alamıyor ve Keşmir vatandaşlığı elde edemiyordu çünkü eyalet ihtilaflı bir bölge olarak kabul ediliyordu. Ancak Hindistan hükümeti bu anayasal düzenlemeyi iptal ederek bu bölgeyi kendi topraklarına kattı. O günden bugüne kadar, siyasi liderlerin binlercesi (neredeyse birinci ve ikinci dereceden tüm liderler) hapse atılmıştır. Gösteriler yasaklanmış, hareket özgürlüğü kısıtlanmış ve Hindistan hükümeti Keşmir topraklarında yaklaşık bir buçuk yıl boyunca sokağa çıkma yasağı uygulamıştır.” dedi.
“KEŞMİR"DEKİ BASKININ DÜNYADA EŞİ BENZERİ YOK”
İşgalci Hint yönetiminin Keşmir"e bir milyon asker konuşlandırdığını belirten Han, şunları kaydetti: “Bu da yaklaşık sekiz milyon Keşmir vatandaşına karşılık her sekiz kişiye bir Hindu askeri düştüğü anlamına gelmektedir. Bu, insanlık tarihindeki en yoğun askeri işgallerden biridir ve Keşmir"deki bu baskının dünyada eşi benzeri yoktur. Biz Keşmir halkı olarak sadece uluslararası kararlara uygun şekilde kendi kaderimizi tayin etme hakkımızı istiyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına göre, Keşmir halkının görüşünü belirlemek amacıyla genel bir referandum yapılmalıdır. Keşmir halkı, Pakistan"a katılmak istiyor mu, istemiyor mu? Bizim tek talebimiz ve tek hedefimiz budur.
Hindistan"ın işgal politikaları ve yaygın insan hakları ihlalleri sonucunda, 1947 yılından bugüne kadar yaklaşık yarım milyon Keşmirli öldürülmüştür. Yarım milyon Keşmirli, özgürlük, kurtuluş ve kendi kaderini tayin hakkını elde etmek uğruna katledilmiştir. Binlerce insan Hindistan hapishanelerinde tutulmaktadır, binlerce çocuk yetim kalmış, binlerce kadın dul bırakılmıştır. Çok sayıda Müslüman kadın toplu tecavüze uğramıştır ve bu olayların mağdurlarının sayısı binleri aşmaktadır.
Bu geniş çaplı insan hakları ihlallerinin yanı sıra, 5 Ağustos 2019"da anayasal maddenin iptal edilmesinden sonra sokağa çıkma yasağı uygulanmış ve tüm ekonomik ve ticari faaliyetler tamamen durdurulmuştur. Bu yasak bir buçuk yıl boyunca devam etmiştir. Bunun sonucunda Keşmir"de işsizlik yayılmış, fakirlik artmış ve tarım büyük ölçüde durma noktasına gelmiştir. Şu anda sokağa çıkma yasağı kaldırılmış olsa da serbest ticaret, tarım ve diğer ekonomik faaliyetler halen engellenmektedir. Hindistan hükümeti, Keşmirlilerin topraklarını ellerinden alarak Hindu yerleşimcilere devretmeyi açıkça hedeflemektedir.”
“HİNDİSTAN, KEŞMİR"İN DEMOGRAFİK YAPISINI DEĞİŞTİRİYOR”
İşgalci Hindistan yönetiminin Keşmir"in demografik yapısını değiştirmeye çalıştığını vurgulayan Han, “israilin Filistin"de yaptığı gibi, Hindistan da Keşmir"in demografik yapısını değiştirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda Hindistan hükümeti, yaklaşık 4 milyon kişiye Keşmir vatandaşlık belgeleri vermiştir. Daha önce Keşmir eyaleti özel yetkilere sahip olduğu için hiçbir Hindistan vatandaşı burada yaşama ve Keşmir vatandaşlığı alma hakkına sahip değildi. Ancak bu anayasal düzenleme iptal edildikten sonra, Hindistan hükümeti Hinduların Hindistan"dan Keşmir topraklarına göç etmesini sağlayarak bölgeyi işgal etmeye çalışmaktadır. Tıpkı Yahudilerin Filistin"de yaptığı gibi, Hindistan da Keşmir"in demografik yapısını değiştirmek için bu politikayı sürdürmektedir. Bu yüzden, bu vatandaşlık belgeleri verildikten sonra Hindu büyük tüccarlar mağazalar açtılar, toprakları ve otelleri satın aldılar ve Keşmirlilerin ticari faaliyetlerini engellemek için çaba gösteriyorlar. Burası (Keşmir) güzel bir bölge. İnsanlar buranın cennetten bir vadi olduğunu söylüyor. Hindistan hükümeti turistik yerleri Keşmirlilerin elinden alıp Hintli tüccarlara pazarlıyor.” şeklinde konuştu.
“KEŞMİR MESELESİ ÇÖZÜM BEKLİYOR”
Gazze konusunda hiçbir caydırıcı adım atamayan uluslararası kurumların, Keşmir"de bir çözüm üretebilme ihtimalini sorduğumuz Han, şu yanıtı verdi: “Gazze ve Keşmir"in durumu farklıdır. Pakistan, nükleer silaha sahip bir devlettir, güçlü bir İslam devletidir. Sadece irade gücü ve karar alma yetkisi eksiktir. Eğer General Muhammed Ziyâülhak gibi bir lider iktidara gelseydi veya güçlü bir adam gelseydi, Pakistan Afgan cihadına nasıl yardım ettiyse, aynı şekilde Keşmir direnişine de destek verebilirdi. Afganistan"daki direniş için bir üs oluşturuldu, Keşmir meselesinde temel taraflardan biridir. Keşmir meselesinin üç tarafı vardır: Keşmirliler, Hindistan ve Pakistan. Ve Pakistan, bu meselede temel bir taraf olduğu için diplomatik, siyasi ve uluslararası düzeyde adımlar atmaktadır. Ancak askeri seçenek de bir ihtimaldir. Eğer güçlü bir irade olursa, bu seçenek de değerlendirilebilir. Keşmir"de cihat eden mücahitler ve direnişçiler, Azad Keşmir Bölgesi"nde bir üsse sahiptir. Bu üstten işgal altındaki Keşmir"e geçiş yapmaktadırlar. Ancak şu anda uluslararası düzeyde çok büyük sorunlar var ve süreç zor ilerlemektedir. Fakat yakın gelecekte bu mesele tarihsel hafızada ve günlük gelişmelerin içinde canlı tutulmalıdır. Çünkü bu mesele hâlâ var ve bir çözüme ihtiyaç duymaktadır. Ve bu meselenin çözümü ancak Keşmir halkının iradesinin tanınmasıyla mümkündür.”
“İSLAM DÜNYASININ, KEŞMİR HALKINA DESTEK SAĞLAMASINI BEKLİYORUZ”
Son olarak, İslam alemi ve Türkiye"ye de bir mesaj veren Mahmud Han, “İslam dünyasının bu davaya destek vermesini, diplomasi alanında ve uluslararası platformlarda bizimle birlikte olmasını temenni ediyoruz. Aynı zamanda Keşmir halkına siyasi, mali ve ekonomik destek sağlamalarını bekliyoruz. Bu mesele çözülene kadar Keşmir halkına destek verilmelidir. Türkiye halkına da her zaman teşekkür ediyoruz. Hem hükümet hem de halk olarak. Türkiye hükümeti, bu meseleyi her zaman uluslararası platformlarda dile getirmiştir. Birleşmiş Milletlerde, İslam İşbirliği Teşkilatı"nda ve tüm uluslararası toplantılarda Türkiye hükümeti Pakistan"ın yanında durmuş, Keşmir halkının iradesinin tanınması gerektiğini vurgulamıştır. Bu mesele hâlâ varlığını sürdürmektedir ve Keşmir halkının iradesine uygun bir şekilde çözülmesi gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.