FAİZE DAYALI EKONOMİK ANLAYIŞ HERKESİ MAĞDUR EDİYOR
Bütçenin bir tercih belgesi olduğunu belirterek, faize dayalı ekonomik anlayışın emekliyi, işçiyi, çiftçiyi ve gençleri mağdur ettiğini vurgulayan Ramanlı, "Bugün burada görüşmekte olduğumuz 2026 Bütçesi, sadece rakamlardan ibaret bir metin değildir. Bu bütçe; kimin kazanacağını, kimin kaybedeceğini, kimin rahat edeceğini, kimin biraz daha yoksullaşacağını gösteren bir tercihler manzumesidir. 2026 bütçesi; 16 trilyon 216 milyar lira gelir, 18 trilyon 929 milyar lira gider öngörmektedir. Aradaki fark ise 2 trilyon 712 milyar liralık bir bütçe açığıdır. Ancak asıl dikkat çekici olan şudur: Bu bütçede 2 trilyon 741 milyar lira sadece faiz ödemelerine ayrılmıştır." dedi.
UYGULADIĞIMIZ SİSTEM ADALET ÜRETMİYOR
Deprem ve zirai felaketler ağır maliyetler getirse de dönemsel olarak yapılan çalışmaların sadra şifa olmadığını söyleyen Ramanlı, "Sorunların çözülmesi için ilgili kurumlarımızın büyük bir çaba ve gayreti var ancak ne kadar uğraşırsak uğraşalım, direksiyonda kim olursa olsun, uyguladığımız sistem, maalesef adalet üretmiyor, derde derman olmuyor ve kaynaklarımızı heba ediyor. Elbette pandemi, 6 Şubat depremleri, zirai don gibi hesapta olmayan ağır maliyetlerin bütçeye yüklediği ek yükün farkındayız. Ancak bu tablo sadece dönemsel bir mecburiyetten değil, kapitalist sistemden kaynaklanmaktadır." ifadelerini kullandı.
FAİZ VE BORÇ MERKEZLİ EKONOMİK ANLAYIŞ
Mevcut faize dayalı kapitalist ekonomi modelinde devlet; emekliye, işçiye, çiftçiye, öğrenciye kaynak bulmakta zorlanırken; vergi gelirlerinin neredeyse yüzde 20’sinin küresel tefecilere aktarılmasının nedense garipsenmediğini vurgulayan Ramanlı, “Bu tablo bize çok açık bir şey söylüyor: Türkiye’de sorun gelir yetersizliği değil, faiz ve borç merkezli ekonomik anlayıştır. Bakınız, IMF bile artık küresel borçlanma sisteminin sürdürülemez olduğunu itiraf etmektedir. Küresel kamu borcunun dünya gelirini aşacağı bir döneme giriyoruz. Faizler yükseliyor, sosyal harcamalar kısılıyor, bedeli ise her yerde halk ödüyor. Türkiye’de de durum farklı değildir." dedi.
AZ KAZANANDAN AZ ÇOK KAZANANDAN ÇOK VERGİ ALINMALI
Yoksul da zengin de satın aldığı maldan aynı oranda vergi ödüyorsa burada büyük bir sorun vardır diyen Ramanlı, “Az kazanandan az; çok kazanandan çok vergi almalıyız' diyoruz ama dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payının yüksekliği bize bambaşka bir şey söylüyor. Bu konudaki birkaç puanlık iyileşme öngörüsünü de takdirle karşılıyoruz." şeklinde konuştu.
ÇÖZÜM FAİZ DEĞİL, ÜRETİMDİR!
Ülkedeki en büyük sorunun Faiz merkezli, üretimden kopuk bir ekonomik modeli olduğunu vurgulayan Ramanlı, “HÜDA PAR olarak biz diyoruz ki: Çözüm, ayağımızı yorganımıza göre uzatmaktır. Giderlerimizi gelirlerimize göre ayarlamaktır. Çözüm daha fazla tüketmek için borçlanmak değil, tasarruf ve sosyal adalettir. Çözüm faiz değil, üretimdir. Çözüm israf değil, hakkaniyettir. Faizsiz, adil, insanı merkeze alan bir ekonomik düzen mümkündür. Bu ülkenin kaynakları, küresel tefecilere değil; emekliye, işçiye, çiftçiye, gence harcanmalıdır.” İfadelerini kullandı.





