HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin 13’üncü kuruluş yıl dönümü programında yaptığı konuşmada Kürt meselesine ilişkin net ve kapsamlı mesajlar verdi. Kürtlerin bu ülkenin misafiri ya da sonradan eklemlenmiş bir unsur değil, devletin asli kurucu halklarından biri olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, sorunun yalnızca güvenlik ve terör başlığına indirgenerek çözülemeyeceğini ifade etti. Ümmetçi ve adalet merkezli bir siyaset anlayışını savunduklarını belirten Yapıcıoğlu, gerçek kardeşliğin ancak hakların teslimiyle mümkün olacağını söyledi; silah bırakma süreci ile demokratikleşmenin birbirinden ayrılması gerektiğini vurgulayarak, bu tıkanıklığı aşmak için hazırladıkları rapor ve kanun teklifine dikkat çekti.
HÜDA PAR, 13’üncü kuruluş yıl dönümünü Diyarbakır’da düzenlenen geniş katılımlı bir programla kutladı. Selahaddin Eyyubi Camii Külliyesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programda, parti yöneticileri aile yapısından Kürt meselesine, ekonomik adaletten yeni anayasa tartışmalarına kadar Türkiye’nin temel sorun başlıklarına ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Kıt imkanlarla başlayan siyasi yolculuğun bugün ilke, istikrar ve değer temelli bir siyaset çizgisine dönüştüğünün vurgulandığı programda, “adalet, kardeşlik ve ahlak” eksenli yeni bir toplumsal istikamet çağrısı öne çıktı.
Programda konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin bugün Türkiye siyasetinde görüşleri merak edilen önemli bir referans noktası haline geldiğini vurguladı.
Konuşmasına teşekkürle başlayan Yapıcıoğlu, 2012 yılının Aralık ayında, “Niçin parti kurdunuz?” sorularına rağmen yola çıktıklarını hatırlatarak, bugün gelinen noktada savrulmayan duruşlarıyla toplumun farklı kesimlerinin HÜDA PAR’ın yaklaşımını takip eder hale geldiğini söyledi. İlk yıllarda mahalle mahalle, köy köy dolaşarak partiyi ve duruşlarını anlatmaya çalıştıklarını belirten Yapıcıoğlu, “Bir zamanlar ‘Öyle bir parti mi var?’ denilen noktadan, bugün ‘Bu konuda HÜDA PAR ne diyor?’ sorusunun sorulduğu bir noktaya gelindi” dedi.
Parti Programındaki Talepler Hayata Geçiyor
Yapıcıoğlu, HÜDA PAR’ın kuruluşundan bu yana savunduğu birçok başlığın zamanla kamuoyunda kabul gördüğünü ve hayata geçtiğini ifade etti. Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasının parti programında yıllar önce yer aldığını hatırlatan Yapıcıoğlu, bunun bugün fiilen uygulanıyor olmasının ilkeli siyasetin sonucu olduğunu söyledi.
Asgari ücretin mevcut tanımının yalnızca işçiyi esas aldığını, aileyi ve bakmakla yükümlü olunan kişileri dışarıda bıraktığını belirten Yapıcıoğlu, bu tanımın mutlaka değiştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Aile politikalarına da geniş yer ayıran Yapıcıoğlu, 25 yıl evli kalan kadınlara emeklilik hakkı tanınması, aile kurumunun korunması, gençlerin evliliğe teşvik edilmesi ve çeyiz desteklerinin artırılması yönündeki taleplerinin karşılık bulmaya başladığını dile getirdi. “Aile çökerse yerine koyacak başka bir kurum yoktur” diyen Yapıcıoğlu, “Aile Yılı” ve “Aile On Yılı” ilanlarının bu uyarıların bir sonucu olduğunu ifade etti.
Kürt Meselesi ve Ümmetçi Siyaset Vurgusu
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, konuşmasında Kürt meselesine özel ve geniş bir yer ayırarak, partilerinin bu konuda ilk günden beri net, ilkesel ve istikrarlı bir çizgi izlediğini vurguladı. Yapıcıoğlu, Kürt meselesinin yüz yılı aşkın süredir bu ülkenin en temel sorun alanlarından biri olduğunu belirterek, meselenin yalnızca güvenlik, asayiş başlığına indirgenerek çözülemeyeceğini ifade etti.
HÜDA PAR’ın parti programında Kürt meselesinin müstakil bir başlık altında ele alındığını hatırlatan Yapıcıoğlu, bu bölümde meselenin tarihsel arka planının, yaşanan inkar ve asimilasyon politikalarının ve çözüm yollarının açık şekilde ortaya konulduğunu söyledi. Yapıcıoğlu, “Biz en başından beri şunu söyledik: Kürtler bu ülkenin misafiri değildir, mülteci değildir, kiracı değildir. Kürtler bu devletin asli kurucu halklarından biridir. Bu vatanın gerçek sahiplerindendir ve bu devleti, dedeleriyle birlikte diğer halkların dedeleriyle beraber kurmuşlardır” dedi.
Bir dönem Kürtlerin varlığının dahi inkâr edildiğini hatırlatan Yapıcıoğlu, bugün gelinen noktada bu inkar siyasetinin büyük ölçüde terk edilmek zorunda kalındığını, ancak bunun yeterli olmadığını vurguladı. Kürtlerin sadece “varlığının kabul edilmesinin” meselenin çözümü anlamına gelmediğini belirten Yapıcıoğlu, kimlik, dil, kültür ve adalet taleplerinin hâlâ tam anlamıyla karşılanmadığını ifade etti.
Yapıcıoğlu, HÜDA PAR’ın Kürt meselesine yaklaşımının etnik temelli bir ayrışma değil, ümmetçi ve adalet merkezli bir anlayış üzerine kurulu olduğunu belirterek şu değerlendirmelerde bulundu:
“Biz ümmetçi bir çizgiyle siyaset yaptık. İslam ümmetinin farklı unsurları arasında sadece kardeşliğin edebiyatı yapılmasın dedik; gerçek bir kardeşlik hukuku tesis edilsin istedik. Adalet olmadan kardeşlik olmaz. Hak teslim edilmeden birlik olmaz.”
Bu söylemleri nedeniyle geçmişte ağır eleştirilere ve hakaretlere maruz kaldıklarını hatırlatan Yapıcıoğlu, “Ümmet dediğimiz için bize saldıranlar oldu. Bugün gelinen noktada, bir dönem bizi bu kavram üzerinden hedef alanların dahi ümmetten söz etmeye başladığını görüyoruz. Hatta Kandil’den bile ‘ümmet’ söylemleri yükseliyor. Bu da yıllardır dile getirdiğimiz yaklaşımın toplumda ve siyasette karşılık bulduğunu gösteriyor” dedi.
Kürt meselesinin çözümünün ideolojik devlet anlayışının terk edilmesiyle mümkün olacağını vurgulayan Yapıcıoğlu, tekçi ve dayatmacı anlayışların bu sorunu derinleştirdiğini ifade etti. HÜDA PAR’ın yaklaşımının, devleti ideolojilerden arındırarak bütün vatandaşlara adaletle yaklaşan bir yapı inşa etmek olduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Bizim derdimiz, bir kesimin diğerine üstünlüğü değil; herkes için adalet, herkes için hukuk” ifadelerini kullandı.
"HÜDA PAR Varsa Paniğe Gerek Yok"
Milli Dayanışma ve Kardeşlik sürecine dair de değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, " Meclis'te bir komisyon kuruldu. 'Bu sorundan nasıl kurtuluruz, zemini ne olmalı?' soruları üzerine 19 toplantı yapıldı. Her partinin bir rapor hazırlaması, daha sonra bu raporların mümkünse birleştirilmesi kararlaştırıldı. Sayın Meclis Başkanı'nın temennisi, bütün partilerin altına imza atabileceği ortak bir raporun çıkmasıdır. Ancak sunulan raporların içeriğine bakıldığında ortak bir raporun hazırlanmasının çok kolay olmadığı görülüyor. Birbirine çok uzak talepler, çok uzak tanımlamalar var. Bu da işimizin zor olduğunu gösteriyor. Ama diyoruz ki Allah'ın izniyle HÜDA PAR varsa paniğe gerek yok." ifadelerini kullandı.
"Kanun Teklifi Hazırladık"
Meselenin çözümüne dair bir rapor hazırladıklarını belirten Yapıcıoğlu, aynı zamanda bir kanun teklifi de hazırladıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Biz de raporumuzu hazırladık. Giriş ve özetten başka iki ana bölüm ve pek çok başlıktan oluşan, 50 sayfaya yakın bir rapor. Sadece rapor değil, aynı zamanda bir de kanun teklifi hazırladık. Bu kanun teklifimizi komisyonda temsil edilen, özellikle grubu bulunan partilerin tamamına ilettik. AK Parti'ye, CHP'ye, DEM Parti'ye, MHP'ye, Yeni Yol Grubu'na ve talep ettiği için Yeniden Refah Partisi'ne de ilettik. Komisyondaki görüşmelerde tıkanan noktalardan biri şudur: biliyorsunuz ki başından beri aslında iki şey söyleniyor; bir, terörsüz Türkiye, iki, iç cephenin tahkim edilmesi. Ya da bir barış, iki demokratikleşme. Bizde diyoruz ki PKK'nın tasfiyesi ve kardeşlik hukukunun ihyası. Yani aslında bir birinin içine geçmiş çok seferde bir biriyle karıştırılan iki meselemiz var. Bir cenah diyor ki, silah bırakma ve örgütün varlığını tamamen sona erdirmesi fiilen gerçekleşmedikçe, sahada bu durumu görmedikçe, yetkili devlet organları bunu kayıt altına alıp tespit ve ilan etmedikçe yasal düzenleme anlamında bir adım atmayacağız. Diğer cenah diyor ki, 'Biz kararımızı aldık, ama fiilen silah bırakmak için devletin adım atmasını bekliyoruz. Yasal düzenleme yapılmadan bir adım daha atmayacağız.' Sürecin tıkandığı noktalardan biri budur. Biz de hazırladığımız kanun teklifiyle bu tıkanıklığı aşmayı teklif ediyoruz. Diyoruz ki gelin, Meclisten bir kanun geçirelim. Bu kanun sadece bir kişiye, bir örgüte, bir döneme mahsus olmasın. Hukuk kuralları soyut olmalı ve benzer durumda olan herkese eşit uygulanabilmeli. Silahla arasına mesafe koyanlarla ilgili bir kanun çıkartalım. Ama bunun uygulanması için yani ceza indirimleri, cezaevindekilerin serbest bırakılması ya da silahlı eylemlere karışmamış olanların ifadelerinin alınıp cezaevine girmeden serbest bırakılmaları için gerçekten silah bırakıldığının tespiti şart olsun. Neyin şartı? O çıkardığımız kanunun uygulanması şartı.
"Diğer Partilerle Taslağımızı Paylaştık"
"Bu formül güvensizlik problemini aşmak için bize göre en iyi formüldür." ifadeleriyle sözlerine devam eden Yapıcıoğlu, "Bunu diğer partilerle de paylaştık. Bazıları bunun iyi bir formül olduğunu söyledi. Bilinçli olarak sadece taslak hâlinde paylaştık ki mümkünse ortak bir kanun teklifi olsun. Biz bu taslağımızı meclis başkanlığına sunmuş değiliz. Ama diğer partilerle bu taslağımızı paylaştık. Zira uzun yıllardır, yaşanmışlıklardan dolayı devlet ve yetkilileri diyorlar ki, biz güvenmiyoruz bu kararı alanlara, sahada bunu görmek istiyoruz. Hatta bir yetkilinin cümlesiyle aynen şunu demişti, 'biz örgüte güvenmiyoruz, örgütte devlete güvenmiyor' Biz diyoruz ki gelin, HÜDA PAR'ın teklifini iyice inceleyin, üzerinde konuşalım, tartışalım ve bu güven bunalımını aşalım, Elinde silah olanlar, silah bıraktığında nereye gideceğini, kendisine nasıl bir akıbetin beklediğini bilsin. Ama o lehte yapılacak olan düzenlenmeden uygulanması da sahada fiilen silah bırakmanın gerçekleştiğinin tespitine bağlı olsun." dedi.
"Bu Sefer Olacak, Olması İçin Elimizden Geleni Yapacağız"
Komisyondaki bir diğer tıkanıklığın meselenin tanımı ile ilgili olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, "Tıkanıklık noktalarından bir tanesi, belki meselenin tanımıyla ilgilidir. Onunla ilgili de yine diyoruz, panik yok. Rahat olun. Allah'ın izniyle bu sefer olacak, olması için elimizden geleni yapacağız. Zira, şundan dolayı ben ümitliyim, Bundan on sene önce sekteye uğrayan ve bozulan bir süreç vardı. Hatırlayın 2013-2015 sürecinde. Adına çözüm süreci dedikleri bir süreç vardı ve o süreç bozuldu. O süreç bozulmadan önce de biz çokça söyledik. Sesimizi yükselttik. Kısık sesle söyledik. Meydanlarda söyledik. Televizyonlarda söyledik. Kendi iç toplantılarımızda söyledik. Ziyaret ettiğimiz yerlerde söyledik. Karşılaştığımız yetkililere söyledik. Yapmayın, etmeyin. Bu tuttuğunuz yol, yol değil. Bu yol sizi arzu ettiğiniz hedefe götürmez. Buradan kalıcı bir barış çıkmaz. Sadece geçici bir çatışmasızlıktır. Buradan çözüm üretemezsiniz dedik, dinletemedik. O gün farklı farklı etiketlerle bizleri etiketlediler." diye konuştu.
Ekonomi, Denk Bütçe ve Adalet Eleştirisi
Ekonomiye dair değerlendirmelerinde Yapıcıoğlu, Türkiye’deki temel sorunun kaynak yetersizliği değil, adaletsiz bölüşüm olduğunu vurguladı. Denk bütçenin anayasal bir zorunluluk hâline getirilmesi gerektiğini savunan Yapıcıoğlu, her yıl açık veren bütçelerin faiz yükünü artırdığını söyledi.
2026 bütçesinde vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 20’sinin faize gideceğini hatırlatan Yapıcıoğlu, bu durumun eğitim gibi temel alanlardan daha fazla kaynağın faize aktarılması anlamına geldiğini ifade ederek, “Bu sistem zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor” dedi.
Yeni Anayasa Çağrısı
Yapıcıoğlu, mevcut 1982 Anayasası’nın darbe ruhu taşıdığını ve yapılan çok sayıdaki değişikliğe rağmen bu ruhun devam ettiğini söyledi. Türkiye’nin ihtiyacının kısmi değişiklikler değil, tamamen yeni ve sivil bir anayasa olduğunu belirten Yapıcıoğlu, bu anayasanın milletin tarihi, inancı ve kültürüyle barışık olması gerektiğini vurguladı.
Gazze ve Küresel Sistem Eleştirisi
Dış gündeme de değinen Yapıcıoğlu, Gazze’de iki yıldır devam eden saldırılara dikkat çekerek, ateşkes söylemlerine rağmen saldırıların ve insani yardımların engellenmesinin sürdüğünü ifade etti. ABD ve Batılı ülkelerin siyonist terör rejimine verdiği sınırsız desteği eleştiren Yapıcıoğlu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yapısının adaletsiz olduğunu ve mevcut küresel sistemin sürdürülemez hâle geldiğini söyledi.
İnsanlığın yeni ve adil bir küresel düzene ihtiyaç duyduğunu belirten Yapıcıoğlu, Gazze’de dökülen kanın bu sistemi değiştirecek bir uyanışa vesile olabileceğini ifade etti.
Yılmaz: Anadilimize Sahip Çıkmalıyız
Programın açılış konuşmasını yapan HÜDA PAR Genel Sekreteri Hüseyin Yılmaz, anadil meselesine dikkat çekerek özellikle Zazaca’nın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Anadilin korunması için günlük hayatta kullanılması ve çocukların okullardaki seçmeli anadil derslerine yönlendirilmesi çağrısında bulundu.
Yılmaz, "Anadillerimiz kaybolmakla yüz yüzedir. Çocuklarımız artık anadilini konuşamaz hale gelmiş, hatta yeni nesil artık anasının babasının anadilleriyle konuşmaları anlayamaz hale gelmiştir. UNESCO'nun tespitine göre anadilimiz Zazaca yok olma tehlikesi olan diller arasındadır. Sahip çıkmazsak unutulacak ve yok olacak. Dilimizin unutulmaması için evde, çarşıda, pazarda, işyerinde dilimizi konuşmalıyız. Yani gündelik hayattaki dilimiz anadilimiz olmalıdır. Okullardaki seçmeli anadil derslerine çocuklarımızı yönlendirmeliyiz." dedi.
Yılmaz ayrıca, Türkiye’de yaşanan sorunların kaynağında ideolojik devlet anlayışının bulunduğunu belirterek, Kemalist ideolojinin terk edilmesi ve devletin bu tahakkümden kurtarılması gerektiğini söyledi. Yılmaz, “Memleketin HÜDA PAR’ın çözüm önerilerine, dürüst siyaset anlayışına ve gerçek adalet ilkesine ihtiyacı var” dedi.
Yarar: Aile Olmadan Medeniyet Olmaz
HÜDA PAR Kadın Kolları Başkanı Sema Yarar, partisinin 13’üncü kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yaptığı konuşmada, ailenin yalnızca sosyal bir yapı değil; inanç, tarih ve medeniyetin taşıyıcısı olduğunu vurguladı. Türkiye’de düşen doğum oranları ve gençlerin evlilikten uzaklaşmasını kültürel ve medeniyet krizi olarak tanımlayan Yarar, güçlü sosyal politikalar ve değer temelli bir yeniden inşa çağrısı yaptı.
“Demografik Kırılma Yaşıyoruz”
Yarar, Türkiye’nin ciddi bir demografik eşikte olduğunu belirterek, “Doğum oranları düşüyor, nüfus hızla yaşlanıyor. Gençlerimiz evlilikten ve çocuk sahibi olmaktan uzaklaşıyor. Bu sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir krizdir” dedi. Gençlerin evliliğini kolaylaştıracak kalıcı konut, istihdam ve çocuk teşviklerinin hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti.
Kadın ve Annelik Vurgusu
Kadının toplumdaki rolüne özel bir yer ayıran Yarar, “Kadın yalnızca birey değil; neslin yetiştiricisi, toplumun kurucusu ve milletin istikbalini belirleyen asli güçtür” dedi. Annelik kavramının değersizleştirildiğini savunan Yarar, anneliğin kutsal ve vazgeçilmez bir toplumsal rol olduğunu dile getirdi.
Medya ve Dijital İçeriklere Sert Eleştiri
Medyanın aile yapısını hedef alan içerikler ürettiğini söyleyen Yarar, evliliğin ve anneliğin itibarsızlaştırıldığını savundu. Bu durumu “kültürel bir savaş” olarak nitelendiren Yarar, RTÜK’ün yetkilerinin artırılması, aile değerlerini yaşatan yapımların desteklenmesi ve dijital mecralarda etkin denetim mekanizmalarının kurulması çağrısında bulundu.
“Kadın Hakları İstismar Ediliyor”
Kadına yönelik şiddetin her türüne karşı olduklarını vurgulayan Yarar, bazı çevrelerin “kadın hakları” söylemi üzerinden kadını ailesinden koparan ve acıları siyasete malzeme eden bir anlayışla hareket ettiğini söyledi. “Kadını araçsallaştıranların kadın haklarıyla ilgisi yoktur” ifadelerini kullandı.
Gazze Mesajı: “Susmadık, susmayacağız”
Konuşmasında Gazze’ye de geniş yer ayıran Yarar, kadınlar ve çocukların hedef alındığı saldırılar karşısında sessiz kalan sözde insan hakları savunucularını eleştirdi. Gazze’de şehit olanların büyük bölümünün kadın ve çocuk olduğuna dikkat çeken Yarar, HÜDA PAR Kadın Kolları olarak yardım kampanyalarına katıldıklarını, yürüyüşler ve basın açıklamalarıyla zulme karşı ses yükselttiklerini söyledi.
Gençlik Kolları Başkanı Günaydın’dan “Ahlak ve Anlam Krizi” Uyarısı
Programda konuşan HÜDA PAR Gençlik Kolları Başkanı Murat Günaydın, gençlerin sadece ekonomik değil, ahlaki ve manevi bir krizle de yüz yüze olduğunu vurguladı.
“Ekonomik Kriz Aşılır, Ahlak Kaybı Zor Telafi Edilir”
Günaydın, eğitim, istihdam ve ekonomide yaşanan sorunların gençlerin gelecek umudunu zedelediğini belirterek, ekonomik buhranların ehliyet ve liyakat sahibi kadrolarla aşılabileceğini söyledi. Ancak gençliğin istikametini, ahlakını ve maneviyatını kaybetmesinin çok daha ağır sonuçlar doğuracağını ifade etti.
“Amaçsızlık ve Anlamsızlık Krizi Yaşıyoruz”
Toplumda artan şiddet olayları, suça sürüklenen çocuklar ve kutsal değerlere yönelik saldırıların ahlak ve anlam krizinin açık göstergeleri olduğunu dile getiren Günaydın, siyaset kurumunun, sivil toplumun ve devletin bu tablo karşısında sessiz kalmaması gerektiğini vurguladı.
Konuşmasında Mehmet Akif Ersoy’un dizelerine atıfta bulunan Günaydın, ekonomik buhranın temelinde de ahlaki çöküşün yattığını belirtti. Akif’in “ahlakın yok oluşunu külli bir ölüm” olarak tanımladığını hatırlatarak, kurtuluşun ahlakın yeniden yükseltilmesinden geçtiğini söyledi.
“İman, Hayatın Her Alanına Yön Vermeli”
Günaydın, çözümün toplumun ruh kökleriyle yeniden buluşması olduğunu ifade ederek, “İmanımız; ahlakımıza, ibadetimize, siyasetimize ve hukukumuza yön vermelidir” dedi. Hür Gençlik olarak adil bir sistem ve hakça paylaşım temelinde müreffeh bir toplumun inşası için HÜDA PAR çatısı altında kararlılıkla çalışacaklarını vurguladı.





