MEVLİT AKKILIÇ / DOĞRUHABER

Son dönemde özellikle Batı menşeli kültürel dayatmalarla hız kazanan cinsiyetsizleştirme projeleri, geleneksel aile yapısını ve toplumların ahlaki kodlarını tehdit eder hale geldi. Bu bağlamda, HÜDA PAR, önemli bir adım atarak sapkınlık propagandasını suç sayan ve aileyi merkeze alan bir kanun teklifini Meclis’e sundu. HÜDA PAR Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekilimiz Zekeriya Yapıcıoğlu, Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Batman Milletvekili Serkan Ramanlı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç’in imzasını taşıyan teklifin temel amacı; genel ahlak, haya ve edep gibi toplumsal değerlerin zedelenmesini önlemek, kamu düzenini ve aile kurumunu tehdit eden fiillerle daha etkin mücadele edilmesini sağlamak olarak açıklandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Türk Ceza Kanunu, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Ceza Muhakemesi Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin gerekçesinde, “Halkın ortak edep, haya ve iffet duygusunun, genel ahlakın korunması ve kamu düzeninin sağlanması amaçlanmıştır.” vurgusu yapıldı.

“KÜRESEL ŞER ODAKLARININ DAYATTIĞI CİNSİYETSİZLEŞTİRME PROJELERİ, İNSAN FITRATINI BOZMAYI HEDEFLEMEKTEDİR”

Meclise sundukları kanun teklifine ilişkin gazetemize değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Mersin Milletvekili Faruk Dinç, “Toplumu ayakta tutan en temel kurum ailedir. Aileyi ifsat eden, nesli tehdit eden, insan fıtratına aykırı her türlü sapkın anlayış ve davranış toplumun temeline dinamit koymakla eşdeğerdir. Biz, bu milletin değerlerine, inancına ve kadim kültürüne aykırı her türlü ideolojik dayatmaya karşıyız. Kanun teklifimizi bu bilinçle, toplumdan gelen yoğun talep ve rahatsızlıklar doğrultusunda hazırladık. Bugün küresel şer odaklarının dayattığı cinsiyetsizleştirme projeleri, insan fıtratını bozmayı, kadın ve erkeği yaratılış özelliklerinden koparmayı, nikâhı, evliliği ve aile kurumunu itibarsızlaştırmayı hedeflemektedir. Bu sadece kişisel bir günah veya sapma meselesi değildir; bu, açık bir ideolojik saldırıdır. Aslında bir manevi işgaldir. Biz bu saldırı ve işgale karşı milletimizin yanında durmayı, nesli, aileyi ve toplumsal değerlerimizi korumayı kendimize görev biliyoruz.” şeklinde konuştu.

“BU TEKLİF, TOPLUMU İFSATTAN KORUMAYA YÖNELİKTİR”

Milletin inancıyla uyumlu bir toplumsal düzeni savunduklarını dile getiren Dinç şöyle konuştu; “Hazırladığımız teklifle hayâsızca hareketlerin kapsamı genişletilmiş, bu tür suçların cezaları artırılmış ayrıca bu fiillerin aynı cinsiyetten kişiler arasında işlenmesi ise suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Ayrıca bu tür sapkınlıkların medya ve iletişim araçlarıyla teşvik edilmesi, özendirilmesi ve propagandasının yapılması da suç olarak tanımlanmış ve caydırıcı cezalar öngörülmüştür. Zira toplumun gözü önünde işlenen her edepsizlik, yalnızca ferdi değil, bütün bir nesli ifsat etmektedir.

Aile yapımız, inancımızdan ve medeniyet değerlerimizden aldığı güçle bu zamana kadar ayakta kalabilmiştir. Ancak özellikle son yıllarda medya, sosyal medya ve dışardan fonlanan yapılar eliyle yürütülen ahlaki yozlaştırma kampanyaları, aile kurumunu zayıflatmaktadır. Bunun sonucunda evlilik oranları düşmekte, boşanmalar artmakta, gençler evlilikten uzaklaşmaktadır. Bu gidişata dur demek için toplumu koruyacak güçlü yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. HÜDA PAR olarak biz, milletimizin inancıyla, örfüyle, değerleriyle uyumlu bir toplumsal düzeni savunuyoruz. Sapkınlığı normalleştiren her türlü propagandaya karşı toplumun, devletin ve hukuk sisteminin refleks göstermesi gerekir. Bu teklif, halkımızın ar, edep ve hayâ duygusunu muhafaza etmeye, aileyi güçlendirmeye ve toplumu ifsattan korumaya yöneliktir. Yarın çok geç olabilir. Bugün harekete geçmek zorundayız.”

“BİZ, BU TRAJİK TECRÜBELERDEN DERS ÇIKARMALI, AYNI HATAYA DÜŞMEMELİYİZ”

“Batı toplumlarının yaşadığı derin ahlaki ve kimlik bunalımı, çocuklara uygulanan cinsiyet müdahaleleriyle ne yazık ki zirveye ulaşmıştır.” ifadelerini kullanan Dinç, “Aslında cinsiyet değiştirme mümkün değildir. Dış görünüş değişse de kadın hiçbir zaman erkek/baba olamaz, erkek de kadın/anne olamaz. Bu açıdan yapılan şey cinsiyet değiştirme değil mevcut cinsiyetin iptal edilmesidir. Bu sapkın uygulama ve anlayışların yol açtığı telafisi imkânsız fiziki ve psikolojik travmalar, bugün artık orada da ciddi şekilde sorgulanmaktadır. Biz, bu trajik tecrübelerden ders çıkarmalı, aynı hataya düşmemeliyiz. Hukuki düzenlemeler elbette önemlidir, ancak tek başına yeterli değildir. Bu mesele çok boyutlu olup köklü bir çözüm, sağlam bir toplumsal yapı gerektirir.

Aile, çocuk için ilk ve en önemli eğitim ocağıdır. Ailelerin çocuklarına doğru cinsiyet bilinci, hayâ ve edep anlayışı kazandırması için ciddi rehberlik mekanizmaları oluşturulmalıdır. Belediyeler, müftülükler, sivil toplum kuruluşları ve aile danışmanlık merkezleri aracılığıyla aile içi iletişim ve değer aktarımı güçlendirilmelidir. Yabancı ideolojilerin etkisine açık içerikler incelenmeli ve zararlı yönlendirmelere karşı köklü müfredat reformları yapılmalıdır.” dedi.

“GENÇLİĞİMİZİ KORUMAK, GELECEĞİMİZİ KORUMAKTIR”

Dinç, “Bugün çocuklarımızı etkileyen en güçlü alanların başında dijital medya ve sosyal medya mecraları gelmektedir. Bu platformlarda cinsiyetsizliği, sapkın ilişkileri ve aile karşıtlığını teşvik eden içeriklerin yayılmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Aynı zamanda genç nesle hitap eden, sağlıklı rol modeller sunan, aileyi ve fıtratı merkeze alan kaliteli içerik üretimi desteklenmelidir. Bu noktada TRT başta olmak üzere kamu yayıncıları da bu sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir.

Şunu da özellikle vurgulamak gerekir: Bu mesele inanç, fıtrat ve insanlık meselesidir. Gençliğimizi korumak, geleceğimizi korumaktır. İslam'ın bize sunduğu tertemiz hayat ölçüleri, bu meseleyi çözecek en sağlam dayanaklarımızdır. İnancımızdan, kültürümüzden, değerlerimizden uzaklaşmadıkça bu tür sapkınlıklar bize sirayet edemez, zarar veremez. Bu noktada başta anne-babalar olmak üzere, eğitimcilere, âlimlere, hocalara ve kanaat önderlerine büyük görev düşmektedir.” İfadelerini kullandı.

“RTÜK’ÜN YETKİLERİ ÖNEMLİ AMA DİJİTAL ALANLA MÜCADELE EDİLMEDEN BU İFSAT ZİNCİRİ KIRILMAZ”

RTÜK’e ciddi görevler düştüğüne dikkat çeken Dinç, “Bugün ne yazık ki sapkınlıkların ve ifsat projelerinin en etkili aracı artık geleneksel medya araçlarından çok sosyal medya platformları olmuştur. Dijital mecralar; kontrolsüz, denetimsiz ve çocuklara doğrudan ulaşılabilir yapısıyla, ahlaki çöküşün başlıca zeminlerinden biri haline gelmiştir. Bu nedenle RTÜK ile sınırlı bir denetim mekanizmasının yeterli olmadığını düşünüyoruz. Bu tehlikeyi yakından gördüğümüz için, sadece RTÜK’ün değil ilgili tüm kurumların koordineli çalışacağı, dijital platformları kapsayan güçlü bir denetim ve içerik filtresi sisteminin kurulması gerektiğine inanıyoruz. Özellikle çocukları hedef alan içeriklere karşı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ve Millî Eğitim Bakanlığının da içinde yer alacağı çoklu bir mekanizma kurulmalıdır. Bununla birlikte, sadece yasaklayıcı değil, aynı zamanda müspet manada rehberlik edici, yönlendirici ve farkındalık oluşturucu çalışmalar da büyük önem taşımaktadır. İnanç, ahlak ve edep eksenli bir dijital okuryazarlık eğitimiyle, gençlerimizi bu tür içeriklerin etkisine karşı bilinçli hale getirmeliyiz. Türkiye’nin kendi yerli dijital altyapısını güçlendirmesi, içerik üretiminde ve denetiminde dışa bağımlılığı azaltması da bu mücadelenin parçası olacaktır. Bize göre bu konuda daha fazla geç kalınmamalıdır. Dolayısıyla evet, RTÜK’ün yetkileri önemli ama dijital alanla mücadele edilmeden bu ifsat zinciri kırılmaz. Sosyal medya ve dijital platformların denetimi için gerekirse yeni kurumsal yapıların tesis edileceği bir düzenleme de kaçınılmazdır.” dedi.

“BAZI YAPIMLAR, İNSAN ONURUNU HİÇE SAYARAK MAHREMİYETİN PAZARLANMASINA ZEMİN HAZIRLIYOR”

Kanun teklifinin yasalaşması ile birlikte RTÜK’ün caydırıcı adımlar atacağının altını çizen Dinç, “Bu kanun teklifi sadece bir cezalandırma mekanizması değil; aynı zamanda medya, toplum ve devlet eliyle yürütülmesi gereken bir ıslah ve koruma projesinin de başlangıç adımıdır. Toplumun iffet duygusunu örseleyen, aile kurumunu küçümseyen, kadını ve erkeği cinsiyetsizleştiren her türlü yayın ve dijital içeriğe karşı artık hukuki bir set çekilmelidir. Üzülerek görüyoruz ki, gündüz kuşağı programları başta olmak üzere bazı yapımlar, insan onurunu hiçe sayarak mahremiyetin pazarlanmasına zemin hazırlıyor. Bu programlarda evlilik, aile, kadın ve erkek rolleri genellikle alaycı bir üslupla ele alınıyor; toplumun değer yargıları sistematik bir şekilde aşındırılıyor ve değersizleştiriliyor. Bunlar da bilinçli bir yozlaştırma sürecinin parçasıdır. Söz konusu teklifin yasalaşması halinde RTÜK, artık bu tür içeriklere karşı net, caydırıcı ve doğrudan müdahale yetkisiyle hareket edecektir. Yine aynı şekilde, dijital platformlar eliyle özellikle gençlerimizin zihin dünyasına yönelik yürütülen değer aşındırıcı propaganda faaliyetleri, “özgürlük” veya “çeşitlilik” adı altında pazarlanan sapkınlıklar artık hukuki yaptırımla karşılaşacaktır. Sosyal medyada bir sapkınlığı teşvik eden, yaygınlaştıran ya da meşrulaştıran kişi veya kuruluşlar, bu düzenlemeyle hukuken sorumlu tutulabilecektir. Unutulmamalıdır ki, değerleri olmayan bir toplum ayakta duramaz. Biz bu teklif ile sadece bugünü değil, yarını, neslimizi ve son kalemiz olan aile kurumunu savunuyoruz. Medya ve dijital dünya, birer savaş alanına dönüşmüş durumda. Bu saldırılara değerlerimizle, hukukla, ahlakla ve basiretli duruşumuzla karşı koyacağız. Bu hususta elimizden gelen bütün çabayı sarf etmekten de geri durmayacağız.” Şeklinde konuştu.

“LİSANS İPTALİNE KADAR CAYDIRICI ÖNLEMLER DEVREYE SOKULMALIDIR”

“Kanun teklifimizin gerekçesi ve ruhu incelendiğinde, aile kurumunu hedef alan her türlü saldırıya karşı kapsamlı bir mücadele iradesi taşıdığı açıkça görülecektir.” Diye konuşan Dinç son olarak şöyle konuştu; “Bu mücadele sadece geleneksel medya ile sınırlı kalmamalıdır. Bahsettiğiniz platformlar üzerinden yayılan içerikler küresel bir ifsat dalgasının parçası haline gelmiştir. Ne yazık ki bu platformlardaki içerikler özellikle gençleri hedef almakta, genç nesillerin imanını çalmaktadır. Biz HÜDA PAR olarak, küresel dijital platformlarının içeriklerine karşı hukuki müeyyide uygulanması gerektiğine inanıyoruz.

BU BAĞLAMDA SOMUT OLARAK ŞU ADIMLAR ATILMALIDIR:

1- RTÜK’ün lisans verdiği dijital yayın platformlarının içerikleri düzenli denetim altına alınmalı, ahlaka ve aile yapısına aykırı içerikler açıkça yasaklanmalıdır.

2- BTK ve ilgili bakanlıklarla eşgüdüm içinde, içeriklerin hukuka ve toplumsal değerlere uygunluğu konusunda sertifikasyon ve filtreleme sistemi getirilmelidir.

3- Bu tür platformlara yönelik yaptırım yetkisi artırılmalı, bant daraltmadan lisans iptaline kadar caydırıcı önlemler devreye sokulmalıdır.

4- Yerel dijital içerik üreticileri teşvik edilerek, gençlerimize sağlıklı, değer merkezli alternatif platformlar sunulmalıdır.

Toplumun geniş bir kesimi bu konuda artık uyanmıştır. Aileye dönük tehdit sadece sokakta değil; artık evimizin içinde, çocuklarımızın telefonunda, tabletinde, odasında. Bu gerçeği artık görmek zorundayız.

Muhabir: Hilal Yeşilbudak