• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
 Neden İslam`dan korkuyorlar?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mısır, Tunus ve Afrika’nın kuzeyinde halkın itirazlarının ulaştığı genişliğin boyutları, buradaki yönetimleri halkın isteklerini dinlemeye ve işbirliğine mecbur hale getirmektedir. Hatta uzun zamandır Mısır, Tunus ve benzeri hükümetlere mutlak destek sağlayan Batı ülkeleri de aynı şekilde işbirliğine yönelmek zorunda kaldılar. 
 
Amerika ve müttefiklerinin demokrasiyi ve kalkınmayı destekleme bahanesiyle Ortadoğu’daki müdahalelerindeki en büyük destekçileri baskıcı laik rejimlerdi. Öyleyse bu çelişkili durum nasıl izah edilecek? Bu sorunun cevabı Batı aydınlarının ve siyasetçilerinin vicdanlarını şöyle bir izahatla belki de bir nebze rahatlatmaktadır:
 
“Baskıyla hükmeden laik hükümetlerin üzerindeki bu destek kaldırılırsa, onların yerini İslami gruplar, bunların içinden de İhvan-ı Müslimin alacak” İslam dünyasının içinde ve dışında bu nazariyenin birçok taraftarı bulunmaktadır. Bu teori esas alınarak İslam dünyasında her türlü baskı ve zulüm rejimi dikkate alınıp savunulmaktadır. Mısır ve Tunus inkılaplarını esas alan Batının basın organlarının tümü ve İslam dünyasının basın organlarının bir kısmı ortaklaşa bir bakış açısı sergileyip Müslümanların nüfuzu ve kudreti ele geçirme tehlikesinden dem vurmaktadırlar. Öncelikle İslam’dan bu derece korkmanın sebebi nedir?
 
İslamcılar kudreti ele alırlarsa ne tür gelişmeler yaşanacak? Bu sorulara cevap olarak şunları dile getirmektedirler: İslamcılar muhaliflerine merhamet etmezler. İstibdadı hakim kılar, zindanları siyasi tutuklularla doldururlar… Oysa bugüne kadar Ortadoğu’daki baskıcı sistemlerin neler yaptığını görmüyorlar mı? Bu karanlık hükümetler zulüm üzerine bina edilmişken, buradaki halkların kendi özgür iradeleriyle geçmiş tecrübelerden de yararlanarak kendi hükümetlerini seçmelerine neden engel olunmaktadır? Farz edelim ki dedikleri doğrudur ve İslamcıların kudreti ele almasıyla ciddi sınırlamalar getirmeyle ilgili hedefleri bulunmaktadır. Bu durumda İslamcıları engelleme hedeflenirken özgürce bir hayat peşinde koşan insanların suçu nedir? Müphem bir grup bahanesi ortaya atılıp ki hiçbir zaman böyle bir gruba özgürce varlığını ortaya koyma fırsatı verilmemişken ve her zaman diğerleri onların yerine konuşurken insanları ve dünyayı onlardan korkutmaya çalışmaktadır. 
 
 Bugün İslamcıların siyasi iktidarında olan Malezya’da hangi sorunlar yaşanmaktadır? Batının çok çirkin saldırılarına maruz kalan Sudan’daki İslami yönetim, halkın isteklerini dikkate alarak Güney Sudan’ın ayrılmasını referanduma sunmadı mı, çıkan sonuçları resmen tanımadı mı? 
 
Ortadoğu’da İslamcıların siyasi buluğa sahip olduklarını, iktidara gelme durumunda uluslararası anlaşmalara bağlı kalacaklarını çok iyi biliyorlar. Ancak İslamcıların iktidarı ele geçirmeleri durumunda halklarının menfaat ve iradesini Batının ve israil’in menfaatlerine kurban etmeyeceklerini de biliyorlar. israil’i resmen tanıyan ve onunla değişik anlaşmalar gerçekleştiren bir ülke olarak Mısır, israil ile işbirliği neticesinde Gazze’yi kapatma ve Siyonist rejimin bu şeritte katliamlar yapmasına göz yumarak bugüne kadar halkın iradesine aykırı bir şekilde hükümet gücünden istifade etti. Öyleyse özgür ve bağımsız bir Mısır, uluslararası güçlerle yapılan anlaşmaların sınırlamalarında dahi hareket etse, Gazze’de kardeşlik hukuku gereği gücünü harekete geçirecek ve kendi menfaatlerini Batının ve israil’in menfaatlerinin kurbanı haline getirmeyecek. Bu, özgür ve bağımsız Mısır ile Laikçi istibdadının bağıyla bağlı Mısır’ın farkını göstermektedir. 
 
Batının İslam‘dan korkusunun delillerinden biri de İslami grupların dünyanın farklı alanlarında gittikleri örgütlenmelerdir. Mısır, Tunus ve Ortadoğu’daki laik istibdat yönetimleri muhalif ve bağımsız bütün hareketleri ve grupları yok etmek için çabalamaktadır. Bu yok etme çabalarındaki hedef kendilerinin dışındakileri baskı ve zulüm yoluyla zayıf hale getirme, açık bir ortam oluştuğu zaman ise muhalif gruplara örgütlenme ve rekabet imkanı tanınmamaktadır. Bu arada İslami gruplar istisnayı oluşturmaktadır. Üzerlerindeki baskı ve zulme rağmen her zaman varlıklarını devam ettirmeyi başarabildiler. Bu arada İslami gruplar önceki birçok kriterinden vazgeçseler, siyasetlerini büyük ölçüde yumuşatsalar, toplumda laik akımlardan daha çok düşünce ve ifade özgürlüğünü savunsalar, yine de laik istibdatçılar ve Batılı müttefikleri tarafından kabul edilmeyecekler.
 
Burada konu demokrasinin standartlarına uyma değil, asıl konu, onlarca yıl sonra hakimiyet meselesi, Batı’nın ve bölge ülkelerinin ellerinin kesileceği menfaat meselesidir. Bu açıklamalar ışığında, Mısır, Tunus ve Ortadoğu’nun diğer alanları büyük ölçüde insanların uyanışına, istikametine ve İslami grupların siyasi buluğuna bağlıdır. Bu arada eski rejimlerin örgütlü güçlerinin gelişmekte olan inkılapların kazançlarını çalmamaları için halkın bilinçli hareket etmesine, İslami grupların da geçmişten ders alıp halkla aralarında oluşturulmaya çalışan ayrılık ve fitnelere izin vermeden, halkla birlikte adalet üzerine bina edilecek bir sistem oluşturmak için çabalama ve bu hedeflerine ulaşıncaya kadar vahdetlerini korumaya şiddetle ihtiyaçları var…


Yazan: Hüsameddin Rahimi
Kaynak: Paygahé İslah
Çeviren: Hanefi Aydın
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir