• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Suriye`ye Amerikan müdahalesi kabul edilemez
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Yüz binler sokaklarda rejimin düşmesini isteyen sloganlar atma eylemlerini sürdürüyorken, rejimin güvenlik güçleri de kalabalıkları dağıtmak için göstericilerin üzerine ateş açıyor. Sonuç ortada; her gösteri sonunda onlarca Suriyeli şehit oluyor.
 
Suriye rejimi,   daha çok kişi katletmek ile uyguladığı sert güvenlik önlemlerine umut bağlamış durumda. Oysa bunun sonuç sağlamayacağı açıktır. Her yeni Cuma’da, halkın daha kalabalık halde meydanlara çıkarak daha çok fatura ödemesi, yorulmadığının ve beyaz bayrak kaldırmayacağının net ifadesidir. Halk, fatura ne kadar kabarık da olsa, yoluna devam etme azmini ortaya koymuştur artık.
 
Suriye tarihinde katliamların en vahşisine tanıklık etmiş olan Hama kenti, direnişin meşalesini eline alarak, halk ile rejimin hesaplaşma arenasına dönüşmüştür. Her Cuma yarım milyon kişinin Hama meydanlarına ve ana caddelerine inerek demokratik değişim talebinde bulunması, bu gerçeği net olarak yansıtan bir göstergedir.
 
Son günlerde vuku bulan iki önemli olay, Suriye cephesinde temel değişimler meydana getirebilir. Bunlardan ilki: - Amerika’dan yapılan resmi açıklamaya bakılacak olursa - ABD ve Fransa büyük elçilerinin Hama’lılarla dayanışma, direniş liderleriyle iletişim adına şehre girmiş olmalarıdır. İkincisi: Suriye devriminin şarkısını yazan İbrahim Kaşuş’un barbar bir şekilde boğazı kesilerek katledilmesi ve cesedinin Asi nehrine atılmasıdır.
 
Suriye rejimi,  Amerikan konsolusu Robert Ford’u, Suriye hükümetinin olayları sona erdirme çabalarını sabote etmekle suçladı. Beşşar Esed adına bir açıklamada bulunan sözcü Dr. Besine Şaban, Amerikan elçisi Mst. Ford’un bazı temaslar gerçekleştirdiği ve silahlı direnişçilerle ilişkiler tesis ettiğini söyledi. İzinsiz gerçekleştiğini söylediği bu ziyaretin diplomatik teamülleri çiğnediğini de belirtti.
 
Dr. Şaban, Amerikan elçisinin Hama’ya yaptığı ziyarete işaret ederken, “izinsiz” tabirini kullandı.  Belki bu tabiri, söz konusu elçinin daha önce Türkiye sınırına yakın Cisru’ş-Şuğur kentine hükümetin isteği üzere, diğer bazı elçilerle beraber yaptıkları ziyaret arasındaki farkı belirtmek için kullandı. Suriye rejimi daha önce bazı yabancı elçilerin silahlı bazı güçlerin güvenlik güçlerine ateş edip onlarcasını öldürdüğü olay mahallini ziyaret etmeleri için davette bulunmuştu.
 
Şimdi soralım, Suriye rejimi güvenlik güçleri, diplomatik teamüllere aykırı olan ABD ve Fransa büyük elçilerinin Hama’ya yaptıkları ziyareti neden engellememiştir? Bilinen bir gerçektir ki, Suriye istihbaratı tabir caizse “karınca kıpırtısını” bile takip ediyorken,   bu ziyaretleri önceden bilmiyor olması mümkün müdür? Şayet böyle bir şey bilinmiyor idiyse,  bu büyük bir felaket demektir. Gerçi biz, bu konuda ciddi şüpheler duymaktayız.
 
Diplomasi geleneğinde, uluslararası anlaşmalar gereği ev sahibi devlet, kuralları ihlal eden, misyonunu aşan herhangi bir elçiyi çağırır. Yerine göre uyarı ve kınama verir. Bazen de,  kısa bir sürede ülkeyi terk etmesini isteyebilir. Suriye rejimi acaba, ABD ve Fransa büyük elçilerine böyle bir şey uygulayacak mı, yoksa bu elçilerin hükümetleriyle oluşabilecek bir krize yol açmamak için sadece medya aracılığıyla onları kınamakla mı yetinecek?
 
Suriye halk intifadası Amerikan elçisiyle yardımlaşma ihtiyacında değildir. Çünkü bu intifada tek başına, bağımsız olarak ortaya çıkmıştır. Suriye intifadası, Suriye halkını ezen diktatörlüğe karşı meşru hak ve özgürlükleri elde etmek maksadı ve ihtiyacından doğmuştur. Başka bir deyişle bu intifada, Amerika’nın onayı veya Fransa’nın kışkırtması ile meydana çıkmamıştır. Suriye intifadasının ateşini güvenlik güçlerinin Dera kentinde küçük çocukları tutuklayıp işkence etmesi, ailelerini küçük düşürmesi olayı tutuşturmuştu. Bu çocuklar duvarlara rejimin gitmesini isteyen yazılar yazmışlardı.
 
 Amerika ve Fransa elçileri Hama kentini ziyaret edip dayanışma gösterisi yapmakla, bağımsız olarak ortaya çıkmış Suriye halk intifadasına büyük bir zarar vermişlerdir. Aynı zamanda bu olay, Suriye rejimine de intifada aleyhinde kullanması için altın bir fırsat takdim etmiştir. Zaten rejim özelde Amerika olmak üzere dış güçlerin intifadanın arkasında olduğunu söylemeye başladı bile.
 
İçerdeki ve dışardaki bütün Suriyeliler, Suriye devrimine bir dış müdahaleyi hep kabul etmediler.  Bu bağlamda muhalefet guruplarının kahir ekseriyeti siyonizmin ve işlediği cinayetlerin ünlü müdafii Fransız filozof Bernard Henri koordinesinde yapılan konferansı boykot etti.
 
Görünen o ki,  içerdeki muhalefet ile rejim arasındaki görüşme umutları da buharlaştı ve çıkmaz bir yola girdi. Her gelen Cuma muhalefetle rejim arasındaki uçurum daha da derinleşerek büyüyor. Bu demektir ki,  işler hızla büyük bir krize doğru yol alıyor. Muhalefet kahir ekseriyetiyle rejimin değişmesinde ısrar ediyor. Rejim ise,  ömrünü uzatmak için işi güvenlik önlemleriyle halletmeye bel bağlamış.
 
 Muhalefet ile rejim arasındaki diyalog, taraflar arasında bir güven ortamının varlığını gerektirir. Bu güven atmosferi oluşmadan ve gerçek bir katılım gerçekleşmeden istikrar ve güvenliğin sağlanması mümkün olmayacaktır. Biz şu an bu ortamın oluşabildiğine inanmıyoruz. Gene her iki tarafın da bunu var etmek için bir gayret içinde olduklarını görmüyoruz. Tabi ki bu alanda en büyük sorumluluk da rejime düşmektedir.
 
Direnişin sesi İbrahim Kaşuş’un barbarca katledildiği bir ortamda muhalefet ve rejim arasında olması gereken diyalog nasıl başarılı olabilir?  Kaşuş’un şarkısına tehammül edemeyen rejim olumlu bir sonucun doğmasına nereden önayak olabilecek! Rejim değişsin diye slogan atanlara kameralar önünde bile tekme tokat saldıran rejim adamları, ortamın sakinleşmesinin önünde engel oluşturmaktadırlar.
 
Halk rejimle diyalog görüşmelerinin faydasının olmayacağına inanıyor. Rejim ise barbar güvenlik önlemleriyle işe çözüm bulacağını umut ediyor. Amerikan ve Fransız elçileri ise, davetsiz bir misafir gibi direniş gemisine binmeye uğraşıyorlar. İşin özü, Suriye için önümüzdeki günler daha çok zor ve kanlı olacağa benziyor. Bu da nereden bakılırsa acı ve elem verici bir durumdur.
 
 Abdülbari  Atvan

Kaynak: Al-Quds al-Arabi

Çeviri: Selahaddin Yıldırım
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir