• DOLAR 32.585
  • EURO 35.035
  • ALTIN 2457.692
  • ...
Yeni Tohumlar Ekmek, Yeni Bedeller Ödemek
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Merak edip düşündünüz mü hiç, şu anda Allah (cc) bize yardım ediyor mu, O’nun yardımını müşahhas olarak hissettiğiniz durumlar oluyor mu?
Bugün dünyevi bütün imkânları elinde bulunduran güç odakları karşısında Allah Teala’nın yardımına olan ihtiyacımızın boyutlarının farkında mıyız?

“Bugün mü’minler olarak zayıf durumdayız, tâğutlar ise çok güçlü durumdalar, onun için Allah Teala’nın yardımına ihtiyacımız var” gibi yanlış anlaşılmasın sakın.

Mü’minin küfürle olan karşılaşmasının her anında Allah Teala’nın yardımına şiddetle ihtiyacı vardır, hatta kemiyetçe en üstün olduklarını zannettikleri durumlarda buna çok daha fazla ihtiyaçları vardır.

“İnkarı mümkün değildir ki, Allah size bir çok yerlerde yardım etti, Huneyn günü de... O an ki, çokluğunuz sizi güvendirmişti de bir faydası olmamıştı. Yeryüzü genişliğine rağmen başınıza dar gelmişti, sonra da bozularak arkanıza dönmüştünüz.” (6/25)

Yani kendimizi en güçlü zannettiğimiz bir günde, Rabbimizin yardımına muhtacız.

Allah Teala yardımını kime ve ne zaman gönderir?

İşte Allah Teala’nın yardımının zamanı ve zemini: “Celâlim hakkı için, senden önceki rasûller yalanlandı da, yalanlanma ve eziyet olunmalarına karşı sabrettiler; nihayet kendilerine yardımımız geldi. Öyle ya, Allah’ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur! Şüphesiz sana rasûllerin kıssalarından haberler de geldi.” (6/34)

Bu ayeti celile üzerinde de yeterince durulmadığı ve lafızlarının dikkatlice incelenmediği kanaatindeyim.

Rasûller Rablerinden alıp insanlara sundukları gerçekler üzerinde direndiler, geri adım atmadılar, insanları çağırdıkları bu ilkelerden taviz vermediler.

“Böylesi biraz sert oldu galiba, bunu biraz yumuşatayım”, demediler.
“Galiba biraz erken oldu, o yüzden tepki topladı, şimdilik biraz erteleyeyim” demediler,

Net ve berrak olan bu ilkelerini hiçbir zaman grileştirmediler.
İnsanlar onları yalanladıkça onlar bu ilkeler üzerinde sabrettiler ve direndiler.

Sonunda eziyetler başladı, dayatmalar, işkenceler ve zulüm başladı.
Evet, işte o zaman geldi Allah Teala’nın yardımı ve hep o zaman gelmektedir ve bundan sonra da o zaman gelecektir.

Çünkü Allah’ın kelimelerinde, Allah’ın kanun ve adetlerinde bir değişiklik bulamazsınız.

Bakınız Allah’ın Kitabına, O’nun yardımının geldiği bir zaman ve zemin vardır ve “Hattâ - ne zaman ki” ifadesiyle vakti ve zamanı açıkça gösterilmiştir.

Bir kısım insanımız nedense sabır olayını bir türlü anlamak istememiştir.
Çoğu zaman geri dönmenin adına sabır demiştir, ortada gözükmemenin adına sabır demiştir, davadan vazgeçmenin adına sabır demiştir, ilkeleri bir bir çiğnemenin adına sabır demiştir.

Bütün bunları bize de tasdik ettirmek ve böylece rahatlamak için:
“Hocam, böylesi günlerde biraz sabredeceksin öyle değil mi” demektedir.

Sabretmişsin böyle olmuş, acaba sabretmesen ne yapacaktın merak ediyorum.

Bu ayet-i celileden bir de şunu anlıyoruz. Kul, kendi imkanlarını kullanıp tüketmeden Allah Teala’dan kolay kolay yardım alamaz. Cebindekini bitirmeden, dizinin dermanını, bileğinin gücünü tam olarak kullanıp: Ey Rabbim, gördüğün gibi ben yapacağımı yaptım, bütün imkânlarımı kullandım, bittim, tükendim…” dedikten sonra gelecektir yardım.

Ödenen bedellerin karşılığı, ekilen tohumların meyve olarak bize geri dönüşü mevsimler gibi her zaman düzenli ve standart olmayabiliyor.
Unutmayalım ki, yere düşen bir dane, ekilen bir tohum bir gün mutlaka bitki olarak kendisini gösterir. Allah Teala hiçbir emeği, hiçbir iyiliği zayi etmez. Ekmişsek, bir gün mutlaka biçeriz.

Bazı bitkiler, sebzeler ve bir kısım meyveler mevsimliktir, her yıl yeniden ekmeliyiz.

Ağaç gibi bazıları da uzun sürelidir, yıllarca bize meyve verir, bakımını yaptığımız müddetçe.

Bir toplumun Allah uğrunda verdiği şehidlerinin, ödedikleri bedellerin durumu da aynıdır.

Hz. Hamza (r.a), Hz. Cafer (r.a) ve benzer sahabiler o günden bugüne kadar gelen bütün Müslümanlar için şehadetin öncüleri ve örnekleridir. Bizim onlardan alacağımız çok şeyler vardır.

Bizi yerimizden kıpırdatacak, yorganımızı fırlatarak bizi yatağımızdan kaldıracak olan, bizim için güç ve enerji olacak olan, en son verdiğimiz şehitlerimizdir, zaman bakımından bize en yakın olanlardır.

Bizim karşımıza çıkacak olan meyve, en son ödediğimiz bedellerdir, en son ektiğimiz tohumlardır.

Son olarak hangi tohumları ektik, hangi bedelleri ödedik, biz ona bakalım.

Hiç birimiz oturup durmadan Hz. Hamza’nın, Hz. Cafer’in, Hz. Hüseyin’in bizim için meyve olmasını bekleyemeyiz, onların misyonları başkadır.

Mehmed Göktaş / İnzar Dergisi Mayıs 2011
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir