HAYAT PAYLAŞINCA GÜZEL

Mevlana`nın insan ile ilgili çok güzel bir sözü vardır “ bencillik, insan gözüne takılmış ayna gibidir. O gözler nereye bakarsa baksın kendinden başka birini göremez”

“Sadece ve sadece kendi istek ve çıkarlarını düşünmek” anlamını içinde barındıran bencillik terimi, ne yazık ki günümüzde normalleşen kavramlardan birisi olmuştur. Bencillik kavramı üç ana başlık altında karşımıza çıkar “ etiksel, psikolojik, rasyonel”

Etiksel bencillik; insanın uzun vadede kendi yararına olan şeyi yapmasıdır.

Psikolojik bencillik; kişinin kişisel menfaatidir.

Rasyonel bencillik; insanların kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmelerinin rasyonel oluşudur.

İnsanoğlu yarınını düşünmek, doğa nimetlerinden faydalanmak, kazanma hırsı vs. gibi nedenlerden dolayı eylemlerde bulunur. İnsanın bu bencilliğinin sonucu olarak ise diğer kişilerle arasında çatışmalar, anlaşmazlıklar meydana gelir. Günümüzdeki toprak kavgalarından ortaya çıkan savaşlar, miras paylaşmalarında yaşanan kavgalar bu bencilliklerin sonuçlarından sadece birkaçıdır.

Hayvanlar âlemine baktığımızda ise hayvanların bencillikleri “hayatta kalma” içgüdüsüyle karşımıza çıkıyor. Bunu penguenler ile örneklendirebiliriz. Penguenler avlanacakları zaman suya girmeden önce kıyıda biraz beklerler. Bunun sebebi ise suda bulunan ayı balıklarına yem olma tehlikesinden dolayıdır. Bu bekleme aşamasında ise penguenlerin birbirlerini suya itmeye çalıştıkları gözlemlenmiştir.

Yapılan deneylerle bencil olan insanların bu bencillikleri esnasında mutlu oldukları gözlemlenmiştir. Bu mutluluğu yaşayan insanlar başkalarının çıkarlarını göz ardı etmiş ve sadece kendi çıkarlarını korumuşlardır.

Bencilliğin psikolojik sonucu olarak karşımıza çıkan “gelecek kaygısı” ise günümüzde ki savaş, kavga, fakirlik gibi etkenlerin daha da artmasına sebep olmaktadır.

Anlık mutluluk bencillikten geçse de şüphe yok ki ebedi mutluluk paylaşmaktan, insanların haklarını gasp etmemekten ve bu doğrultuda kardeş olabilmekten geçer. Rumeysa ÜLSEN

GENÇ KIZLARA EN ÇOK YAKIŞAN ŞEY NEDİR?

Bismi Hu

Sizlere şu elbise, koku şu marka çanta ya da bu tarz ayakkabı, bu model saat demeyeceğim. Çünkü İslam`ın kızına evet İslam`ın kızına şüphesiz en çok yakışan şey hayâdır.  Hayâ duygusunu kaybetmeyen genç kız! Sen bu İslam ümmetinin sahabe hanımlarına özenen genç kızı ve onlar gibi olmak için çabalayan gencisin demektir. Sırf öğretmeniyle arası iyi olsun, notunu yüksek tutsun diye laubali konuşmalardan kaçınan genç kız!   Bağnaz düşünceli demelerinden gocunmayıp, erkeklerle aynı ortamda bulunmaktan kaçınan genç kız! Babasıyla, büyükleriyle konuşurken utanarak, çekinerek net, az, öz, uzatmadan muhatap olan, sesini yükseltmekten kaçınan genç kız! Yüzüne karşı övüldüğünde kızaran, utanan genç kız!

 Evet! İslam`ın kızından bahsediyorum. İslam`ın kızında olması gerekenlerden. Sokakta yürürken hareketlerine ve konuşmalarına dikkat eden genç kızdan. Ümmetin övüldüğünde ya da bir hata işlediğinde utanan, kızaran aklına her geleni söylemekten hayâ eden genç kızlara ihtiyacı var. İnsanlar bu genç kızı gördüğünde, sahabe hanımları örnek aldığını ve onlar gibi olmak için çalışan bir genç kız olduğunu anlamalı.

Onun bir şeyden hayâ etmesi, hareketlerine ve konuşmalarına dikkat etmesi öz güven eksikliğinden ya da insanlardan çekindiğinden değil. Aksine imanı ve İslam`ın ona verdiği edepten ve hayâdan kaynaklı olmalıdır.  Zulme karşı sesini yükseltmeli, kâfire karşı gadaplanmalı, her şeyin hoşgörü üzerine olmadığını bilmeli! Amma ve lakin hayânın, utanmanın, hoşgörünün, İslam`ın genç kızı nasıl olunur bunun en güzel örneği olmalı. İnsanlar bu genç kıza baktığında aslında İslam`ın nasıl bir genç kız eğittiğini, nasıl olması gerektiğini görmeli ve örnek gösterilmeli. 

O bir ortamdayken insanları rahatsız eden gençlerden farklı olmalıdır. Otobüste, metroda, çarşıda, pazarda İslam`ın kızı olduğunu unutmamalıdır. O diğer gençlerden farklıdır, insanları rahatsız eden yüksek sesten, argo konuşmalardan ve şakalardan kaçınmalıdır. Rahat oturmalardan ve rahat hareketlerden kaçınmalıdır. Tesettürlü olup, kendisinin İslam`ın kızı olduğunu iddia eden genç kız bir toplumda insanları rahatsız eden hareketlerden ve şakalardan uzak durmuyor, hata yaptığında hayâ etmiyorsa kendisini sorgulamalı ve İslam`ın asıl istediği genç pozisyonuna girmek için çaba göstermelidir. İslam`ın, kendisini bilen, hayâyı ve dengeli davranışı elden bırakmayan gençlere ihtiyacı var. Hiçbir şey umurunda olmayan, vurdumduymaz gencin ne kendisine ne ailesine bir faydası yoktur. İmanın dışa vuruş halidir hayâ. İman ne kadar kuvvetli ise hayâ, yani utanma duygusu o kadar yerindedir.  Allah bizlere sağlam bir iman ve her hareketimizde hayâyı ön plana almamızı nasip etsin…                 Rumeysa SÜLÜN

ŞEKER HASTALIĞI (DİYABET)

Diyabet, vücudumuzda pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Diyabetli kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri kullanamaz ve kan şekeri yükselerek hiperglisemi denilen durum oluşur. Diyabetin ortaya çıkışı genelde ani olur. Diyabet hastalığının erken teşhisi için hekime başvurmayı gerektirecek belirtileri: Aşırı susama, sık idrara çıkma, yorgunluk, açıklanamayan kilo kaybı ve tekrarlayan enfeksiyonlar sık görülen belirtilerdir. Özellikle çocuklarda bu belirtiler çok kısa süre içinde ortaya çıkabilir.

Diyabet çok hızlı ve aşırı kilo kayıplarına ve hiç azalmayan yorgunluk hissine neden olabilir. Tüm bu sayılan semptomlardan bir kaçına sahipseniz doktorunuza başvurmanızda fayda var. Diyabetin vücutta kalıcı hasarlara sebep olmadan teşhis edilmesi çok önemlidir. Bu nedenle diyabet belirtileri, nedenleri ve tedavisi hakkında bilgi sahibi olunması hayati değere sahiptir. Tip 1 ve Tip 2 olarak iki türü vardır.

Diyabetin tedavisi var mı, diyabetik ayak nedir,  bakımı nasıl olmalı ve diyabetliler nasıl egzersiz yapmalı, nelere dikkat etmeli vb. sorularına bir sonraki yazımızda değineceğiz.   Sümeyra ÇİFTÇİ

TUVALETE ALIŞMA VAKTİ

Tuvalet eğitimine başlanmasında en uygun zaman yirmi- yirmi dört ay arası olarak kabul edilir. Tuvalet eğitiminin gerçekleşmesinde en önemli durum çocuğun bedensel olgunluğu gösterebilmesidir. Bu olgunluk olmadan, erken dönemde yapılan girişimler çocuklara yarar yerine zarar verebilir. Zaten görünüşte küçük yaşta tuvalet alışkanlığını kazandığı zannedilen çocukların, dört-beş yaşına gelince bu alışkanlığı bozabildikleri çok sık görülen durumdur.

Tuvalet eğitimi, çocuklar için çok zor ve karmaşık bir hadisedir. Bu zorlu eğitimde çocuğa sertlikle ve cezayla yaklaşmak sorunu büyütmekten başka bir işe yaramaz. Sevgiyle, şefkatle yaklaşılmadığı zaman çocukta korku, öfke, inat ve güvensizlik gibi olumsuz duyguların ortaya çıkmasına sebep olur.

Çocuğa tuvalet eğitimi, bir sabah “hadi bugün tuvalet eğitimine başlıyoruz” denilebilecek bir süreç değildir.  Eğitimi zamana yaymak gerekmektedir.  Çocuğun biyolojik belirtilerini takip edip zamanı gelince lazımlığa oturtulabilir. Ancak bu zorlamadan ve bıktırmadan yapılmalıdır. Her beslenmeden sonra birkaç dakikalığına lazımlığa oturtulması tuvalet alışkanlığını kazandırmada büyük rol oynar. Gece uyumadan bir saat öncesinde sıvı şeyler tüketilmemeli. Çocuğun tuvalet ihtiyacını giderip öyle uyutulması, beze ihtiyacı olmadığını hissettirecektir.

Çocuk tuvalet eğitiminde başarı gösterdikçe ödüllendirilmeli, övülmeli ama başaramadığında cezalandırmaya gidilmemelidir.

Tuvalet eğitimini verirken tuvalet adabı da öğretilmelidir. Erkek çocuklarının ayakta tuvalet yapmaması gerektiğini anlayabilecekleri dilde anlatılmalıdır. Tuvaletteyken yapılması ve yapılmaması gerekenler boyamalarla, hikâyelerle eğlenceli hale getirilip öğretilmelidir. Tuvaletten çıktıktan sonraki temizlik vurgulanmalıdır.

Tuvalet eğitimi sadece çocuğun tuvalet ihtiyacını söyleyebilir duruma gelmesi ve artık bebek bezi kullanılmasının bırakılmasından ibaret değildir, belki de en önemlisi çocuğun bir tuvalet edebi kazanmasıdır.                        

Sümeyye AKSOY