• DOLAR 32.515
  • EURO 34.988
  • ALTIN 2437.887
  • ...
Özgürlükten kasıt ne?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

ÖZGÜRLÜKTEN KASIT NE?

Bütün gazetelerde dergilerde ele alınan konu özgürlük. Ahlak yoksunları tarafından ağızlarına,  Müslüman genç kızın/kadının özgürlüğünü dolamışlar.  “Kadınlar özgür olmalıdır. İstedikleri yerde istedikleri gibi çalışmalıdır. Sosyal aktivitelerde bulunmalıdır. Kadın cahil kalmamalı eğitim görmeli” Bu gibi cümlelerle özgürlük naraları atanlarımız çok. Bizim öyle bir genç topluluğumuz var ki, bu yersiz ve adeta küçük düşürülmek için atılan naralara kulak verip, evde ailesine karşı “Ben özgür bir bireyim ve dilediğimi yapabilir, dilediğim yerde dilediğim insanlarla gezip tozabilir, dilediğim gibi giyinebilirim” diyor. Naralar çoktan yerine ulaşmış işlev görmeye başlamış.

İslam kadını kısıtlamamış aksine ona özgürlük kazandırmış, insanların gözünde kadın aşağılık bir konumdayken onu Kur`an`da anmış üstünlük ve şeref bahşetmiş, ona bütün hakları tanımıştır. Ama bizim eli sözde kalem tutan ve çağdaş(!) ileri görüşlü medya ve yazarları(!) ümmetin gençlerinin ahlakına göz dikmiş ve sözde onların iyiliğini düşündüğünü söyleyip onları savunmuş ve arkalarında durmuştur(!).

Peki, istenilen nasıl bir özgürlük? İlim tahsil etmek istiyor. Peki. İlim tahsil etmek istiyorsa buyursun etsin. Ama okula gittiğinde düşüncesi ilim tahsil etmek dışındaysa bu ilim tahsil etmek değildir özgürlük de değildir. Spor yapmak istiyor. Peki, yapsın; ama bu nasıl bir spor? Müsait bir ortamı var mı? Müsait bir ortam yoksa amaç gerçekten özgür olmak, spor yapmak mı? Güzel giyinmek istiyor. Peki giyinsin. İslam zaten güzel ve temiz giyinmeyi emretmiyor mu? Peki, bu nerede ve nasıl bir güzel giyinme? Sokakta, çarşıda, pazarda,  vücudunu teşhir ederek bir giyinme mi? Yoksa helal dairede bir süslenme ve giyinme mi? Müslüman genç kız özgürlük derken “istediğimi yaparım” derken anne babadan önce Allah ne diyor, ne emrediyor diye dönüp Kur`an`a bakmalı ve çizgisini ona göre belirlemeli.

Hangi özgürlük? Nasıl bir özgürlük? Kadını özgürlük adı altında kapitalist sistemin ayakları altına alan; ama mutlu etmeyen bir özgürlük mü? Kadının sürekli vitrin süsü gibi giyinmesi gerektiğini ve bunu caddelerde sokaklarda teşhir etmesini isteyen bir özgürlük mü? Annelik duygusunu, eş duygusunu öldüren, artık onlara ihtiyacının olmadığını söyleten bir özgürlük mü? İstenilen nasıl bir özgürlük? Gece geç saatlerde eve gelen genç kıza anne babasının ”Neredeydin?” sorusunu söyletmeyen bir özgürlük mü? Erkek arkadaşının olmasını doğru bulan ve haram bir ilişkiye girmesinin doğru ve doğal bir hakkı olduğunu savunan bir özgürlük mü? Hayır! Bu özgürlük değil. Kadını aşağılamak. Kadını değersizleştirmek ve pazara sunmaktan başka bir şey değildir. Nasıl bir özgülük istediğimizin farkına varmalıyız.  Rumeysa SÜLÜN

TEK ENGELİMİZ DÜŞÜNCEMİZDİR

Hayatta üç tip insan vardır; hangi engelle karşılaşırsa karşılaşsınlar yollarına yeni umutlarla devam edebilenler, karşılaştıkları sorunları dert edinip yola umutsuz devam edenler ve engeller karşısında direnmeyip her şeyi bir kenara atanlar. Bu 3 gruptan hangisi daha başarılı olur? Cevap çok basit değil mi, ne olursa olsun yeni umutlarla yollarına devam eden insanlar daha başarılı olurlar.

Bizler daha yola çıkmadan düşüncelerimiz ve vesveselerimizle yolları kendimize dar eden insanlarınız. İçimizden birisine sorulduğunda tüm dertlerin ve sıkıntıların sadece onu bulduğunu söyler. Başarılı insanlara baktığımız zaman aklımıza, ne kadar çok çalışıp başarılı oldukları değil de ne kadar şanslı oldukları gelir. Çünkü bizim algılarımıza göre iyi bir seviye de olabilmek şanslı olmaktan geçer, çalışmaktan değil.

Vücudunun bir yerinde engel bulunan insanlara daima acıyarak bakar ve şöyle deriz: “Hayatı bitti işte”

Bitenin hayat olmadığını, asıl engelin bizim düşüncelerimizde olduğunu anlamamız o kişinin başarılarından geçer. Hani az önce de bahsettik ya tüm başarılar şanstan geçer diye, bir dönüp bakalım bir yerinde engel olan insanlar bizden şanslılar mı? hayır değiller. Peki, bizden iyi bir seviyeye gelebilmeleri düşüncelerinin sağlam oluşlarından kaynaklanmaz mı?

Başımıza ne gelirse gelsin, geçtiğimiz yollarda ne kadar engel olursa olsun, bizim engelimiz düşüncelerimizde olmadığı sürece, yeni umutlar ve yeni yollar bizi beklerler…       Rumeysa ÜLSEN

ŞEHADET AŞKIYLA YANIP TUTUŞAN BİR HANIM SAHABİ

ÜMMÜ VARAKA...

 Allah yolunda Rasulullah`ın (sav) izinde şehadeti canı gönülden isteyen bir azize hanım…

Bilgili, ilmi yönden kendini yetiştiren bir hanım olan Ümmü Varaka aldığı ilmin zekatını gerek ev halkına, gerekse çevresine aktarmada yaşam tarzıyla da göstermede oldukça çaba sarf ediyordu. Allah`ın yardımıyla da bunu başarmıştı. Ölümlerin en güzeli en şereflisi olan şehadeti öylesine arzuluyordu ki, bütün hayali şehadet olmuştu. Bu arzuyla gece gündüz dua ediyordu… Bu, geçici, bir anlık, sadece dille olan bir arzu değildi. Bu arzu yaşam tarzını kuşatmıştı, buna göre yaşıyor ve anlı pak bir şekilde bunu kendisini yoktan var eden Yüce Rabbinden talep ediyordu…

Mübarek Ramazan ayında Müslümanlar Bedir savaşı için hazırlık yapıyorlardı. Bunu duyan ve şehadeti arzulayan kadın ve çocuklar da Rasulullah (sav)`ın yanına koşuyor, onları da yanında götürmesi için adeta yalvarıyorlardı. Bunu duyan gece, gündüz Allah`a yalvaran bir hanım Ümmü Varaka da soluğu Allah Rasulünün (sav) yanında aldı.

-Ya Resulallah! dedi. Beni de kendinizle beraber savaşa götürür müsünüz?

Rasulullah (sav) şehadet aşkıyla yüreği çarpan Ümmü Varaka`ya:

-Biz sadece seriyyeye çıkıyoruz Ümmü Varaka! diye cevap verdi. Bir ticaret kervanına baskın yapacağız! Muhacirlerin mallarına el koyan Mekkeli müşriklerin ticaret kervanı bu…

Ümmü Varaka vazgeçmiyor, ısrarını sürdürüyordu.

-Ya Resulallah beni de götürün! Yaralılara bakar, hastaların tedavisine yardımcı olurum. Kim bilebilir, belki de özlemle beklediğim şehitlik bana da nasip olur!

Peygamber Efendimiz (sav)  hiçbir kadına Bedir`e gelme izni vermemişti. Bundan ötürü Ümmü Varaka olumsuz yanıt aldı. Ancak ona bir müjde verdi. Şehitlik özlemini dindirecek, onu huzura kavuşturacak bir müjde… Ona:

-Ümmü Varaka! dedi. Üzülme, Allah mutlaka sana şehitlik nasip edecektir!

Ümmü Varaka mutlu, huzurlu bir kalple, dualarının icabetini almış bir şekilde  evine döndü.

O günden sonra Resulullah (sav) Ümmü Varaka`yı nerede görürse ona “şehide” diye seslenirdi. “Şehide”, Ümmü Varaka`nın lakabı oldu. Müslümanlar da artık ona şehide diye sesleniyorlardı.

Hazreti Ömer`in hilafeti döneminde Ümmü Varaka iki köleye sahip olmuştu. Kölelerden biri erkek, öbürü kadındı. İyi kalpli  Ümmü Varaka, ölümünden sonra kölelerinin azat olmasını istiyordu. Bu arzusunu yakınlarına vasiyet etti.

Ümmü Varaka`nın vasiyeti kötü niyetli kölelerinin hırsa kapılmalarına neden oldu. Köleler kendi aralarında anlaşıp hanımlarını gizlice öldürme kararı aldılar. Böylece onun ölümünü beklemeden özgürlüklerine kavuşacaklardı.

Bir gece gizlice Ümmü Varaka`nın odasına girdiler. Onu boğarak şehit ettiler.

Ve sonunda Allah için onun yolunda onun rızası için yaşayan Ümmü Varaka, şehadet şerbetini içmişti. Ne güzel bir ölüm ne şerefli bir ölüm… Şehadet isteğiyle Müslümanların kalbinde derin bir yer, anlam bırakan bir şahsiyet… Şehid gibi yaşayan elbette ki, buna layık olacaktır. Rabbim bizlere de razı olacağı bir hayat ve sonu şehadetle biten bir ölüm nasip etsin. Amin               İrem Gültekin

 Okuduğunuzda sizi en çok etkileyen kitap hangisidir?

Seyyid Kutup Yoldaki İşaretler beni en çok etkileyen kitap olmuştur. Lise yıllarımda okumuştum; fakat o yaşlarda bana ufuk açan, düşüncelerimi büyük ölçüde değiştiren, bana yol haritası olan bir kitap olmuştur. ~Rukiye Dal

Mevdudi Kur'an'a Göre Dört Terim  İlah, Rab, Din ve İbadet kavramlarını açıklayan kitabını öneriyorum. Mevdudi`nin fikirleri ile ilk bu kitap ile tanıştım. Ve Mevdudi`yi okudukça günümüz fitne çağına İslami bir bakış açısı kazandığımı düşünüyorum. Bu kitapta günlük hayatta sıkça kullandığımız İlah, Rab, Din ve İbadet kavramlarını Mevdudi Kur`an-ı Kerimdeki ayetler doğrultusunda insanın hiç düşünmediği, ilk bakışta göremediği anlamlarını en yalın ve anlaşılır şekilde anlatmıştır. Mevdudi bende derin izler bırakan, çağı etkilemiş bir müfessir, âlim ve yazardır. ~   Elif Savaş

 Enteller Aleyküm selam der mi?  Prof. Dr Ali Köse. Günümüzde en çok tartışılan modern Müslümanlığın nasıl olması gerektiğini aslında modern Müslümanlığın da neye göre kime göre anlaşılması gerektiğini anlatan, günümüz modern dünyasında aklıma takılan sorulara cevap veren beni aydınlatan kitaptır. ~Nuray Er       Sümeyya TURAN

DİYABET  TEDAVİSİ

Diyabet tanısı konmuş hastaya alanında uzman hekim tarafından diyabetin türüne göre ilaç ve insülin tedavisi uygulanır.  Diyabette dikkat edilmesi gereken en önemli nokta düzenli aktivite veya spor yapmak. Çünkü düzenli aktivite  insülinin daha iyi çalışmasına yardım eder, kan dolanımını artırır ve daha esnek kalmanızı sağlar. Eğer kilo vermeye çalışıyorsanız, fiziksel aktivite ve sağlıklı yiyecekler seçerek istediğiniz kiloya erişebilir ve o kiloyu kontrol altında tutabilirsiniz.

Diyabet tedavisi zorunlu ve düzenli fiziksel aktiviteleri de içerir. Diyabetli hastalarda gerçekleşmesinden en çok korktuğumuz durum obezite ve bunu da düzgün  bir diyet fiziksel aktiviteyle engelleyebiliriz.  Kapsamlı bir fiziksel aktivite üç çeşit temel hareket tarzını içerir. Aerobik egzersizleri, kuvvet çalışması, esneklik egzersizleri. Gün boyu aktif kalmak hastalığın seyri açısından önemli.  Diyabetli hastalarda duyu kaybı oluştuğundan dolayı yanık ve yaralanmalardan dolayı diyabetik ayak oluşur.

Ayak bakımı ve hijyen önemli. Diyabetik ayak neticesinde ayak kayıpları dahi oluşabilir. Diyabet genelde yaşam boyu devam eden bir hastalık ve hasta bununla yaşamayı öğrenmek zorunda. Uygulanması gereken fiziksel aktiviteler ve diyet yaşam biçimi halini almalı. Gerekirse hasta ve yakınları bunun için psikolojik destek almalı.                   Sümeyra ÇİFTÇİ

ATEŞ EVDE NASIL DÜŞÜRÜLÜR?             

 Sevgili ebeveynler; Evde uygulanabilecek basit yöntemlerle miniğinizin ateşini kontrol altına alabilirsiniz. Peki, ateş nedir? Ateş, vücut ısısının günlük oynamalarının üzerine çıkması olarak tanımlanır. Aslında ateşin tanımı için vücudun enfeksiyonla savaşma yollarından biridir de diyebiliriz.  Çok iyi biliyoruz ki, miniklerimizi hasta olmamaları için sürekli kontrol altına alan, kendinden önce onları düşünen her biri ayrı güzel anneleri var. Bir de güzel seven babaları tabi ki. Fakat miniklerimiz çok hassas! Bazen elinizden geleni yapsanız da bebeğinizin ateşinin çıkması gibi üzüleceğiniz sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bu sorunla karşılaştığınızda paniğe kapılmadan yapmanız gerekenlere odaklanmalısınız. Öncelikle işe,  miniğinize ince penye pijama gibi rahat giysiler giydirerek başlayabilirsiniz. Bebeğinize bol bol sıvı ve sulu gıdalar vermelisiniz. Ateşi çok yükselirse ılık suyla pansuman ve banyo yaptırarak ateşini düşürmeye çalışılmalısınız. Ateş düşürmeye çalışırken yapılan yanlış uygulamalar da var elbette. Bunların başında alkol ve sirkeyle bebeğin vücudunu silmek gelmektedir. Üşüyebilir korkusuyla kat kat giydirmek, çok sıcak ya da çok soğuk içecekler vermek, aşırı veya eksik dozda ilaç kullanmak, ateş düşürücü ilacını düzensiz aralıklarla kullanmak da bu yanlış uygulamalardan biridir. Miniğiniz ateşlendiğinde 3 gün ateşini düzenli olarak takip etmelisiniz. Bu takip süresi 3 günü geçtikten sonra miniğinizde huzursuzluk, bıngıldağında şişlik, zor nefes alıp verme gibi durumlar olursa derhal doktorunuza başvurmalısınız. Endişelenmeyin, sabırlı olun ve her gün miniğinize sarılın. Yoksa bugün sarılmadınız mı? Selam ve dua ile…  Hicret YEŞİLBUDAK

Bu haberler de ilginizi çekebilir