• DOLAR 32.251
  • EURO 35.002
  • ALTIN 2418.465
  • ...
Şeytanın Zehirli Oklarından Sakınmak
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İnsanların duyu organları kalbe açılan pencerelerdir. Kalb dışarıyı, olayları bu pencerelerden takip eder, algılar ve onlara karşı tepki geliştirir veya onları etkilemeye çalışır. Allah (cc)’ın kitabındaki ayetler de bu pencerelerden okunur, kevniyattaki ayetler de bu pencerelerden okunur.

Bu duyular içerisinde kalbi en fazla etkileyen görme eyleminin merkezi olan gözdür. Görmek kalbe açılan en büyük kapıdır. Oraya ulaşan duyu yollarının en mükemmelidir. Kur’an-ı Kerim müteaddit yerde insanlardan görmelerini istemiş, bu duyularını işlevsiz bırakan, adeta öldüren insanlar şiddetli bir şekilde ikaz edilmişlerdir. Kafirlerin sıfatları arasında görmemeyi de zikretmiştir.

Göz gönle akan hikmetlerin mecrası olduğu gibi kalbi fesada uğratan, çok kişinin düşmesine neden olan, kötülüklere boğan bir kanaldır da aynı şekilde. O yüzden Kur’an-ı Kerim gözün sakınılmasını istemiş. Haramlara dalan bakışları hain (Mü’min suresi: 19) olarak nitelendirmiştir.

Bütün eserler, kadınlarla ilgili hükümleri ele aldığı zaman örtünmeyi öne alır, bakmanın hükümlerini ise bir alt başlık olarak ele alırlar. Herhalde doğru olan da budur. Ama Nur suresinin 31. Ayetinde mümin kadınlara hitap ederken ilk önce gözlerini sakınmalarını daha sonra örtüye bürünmelerini emrediyor. Biz de buna hürmeten ilk önce bakmanın hükümlerini ele aldık, daha sonra örtünmenin hükümlerine de değineceğiz inşaallah. Hem belki de bakmak şahsın kendisini günaha düşürürken, örtüsüzlük ise başkasını günaha düşürdüğünden insanın ilk önce kendisini daha sonra ise başkalarını günahtan alıkoyması gerekir şeklinde ince bir nükte dolayısıyla böyle bir tertip yapılmış olabilir.

Ayrıca bakışlar insanın kontrolde en fazla zorlandığı duyudur. Öyle bir hal almış ki gerek mü’min erkekler ve gerekse de mü’min kadınlar neredeyse bu günahı kanıksamış durumdalar, oysa Hz. Resulullah aleyhi’s-salatu ve’s-selam bu günahı şiddetli cehennem azabı ile tehdit etmiş, Müslümanları ona karşı uyarmıştır. Hem bu günah bütün ahlaksızlıkların ana kapısıdır. Ve haram bakış “göz zinası” olarak nitelendirilmiştir.

Bu günahtan emin olmak için insanların gelip geçtikleri yol kenarında oturmamalarını emretmiş, zaruretten dolayı oturmaları halinde ise sahibinin kalbini ifsad eden, iffetli kadınlar içinse eziyet olan bakışlara dikkat edilmesi, onlara sahip çıkılması emredilmiştir. Nitekim Hz. Peygamber bir takım sahabîleri yol kenarlarında görünce, yol kenarında oturmamalarını bildirmiş, onlar; buradan başka görüşüp konuşacağımız bir toplanma yerimiz yoktur, deyince; “öyleyse yolun hakkını verin” buyurmuştur. Yolun hakkının ne olduğu sorulunca da Allah’ın Resulü şu cevabı vermiştir: “Gözleri harama bakmaktan sakınmak, yoldaki ezayı kaldırmak, selamı almak, iyiliği emretmek ve kötülüğü engellemek.” demiştir. (Buharî, Mezalim, 22, İsti’zan, 2; Müslim, Libas, 114; EbuDavud, Edeb, 12; Tirmizi)

Yine birbirine yabancı olan karşı cinslerin karşılaşınca bakışlarını indirmelerini Hz. Peygamber şu sözleri ile istemiştir; “Bir erkek, kadının güzelliklerine gözü takılınca, bakışlarını aşağı eğerse, Allah ona tatlılığını kalbinde duyacağı bir kulluğu nasip eder.” (A. b. Hanbel, V, 264.) Bir kudsî hadiste de şöyle buyurulmuştur: “Kadına kasıtlı bakış, iblisin zehirli oklarından bir oktur. Kim benden korkarak bakışlarını aşağıya indirirse, onun kalbine imanın tadını veririm.” ( el-Kurtubî, a.g.e. XII, 151: İbn Kesîr, a.g.e., II, 599.)

Aynı şekilde hac sırasında yanında amcasının oğlu Fadl b. Abbas olduğu halde soru sormak için Hz. Peygamber’in yanına gelen Has’am’lı genç kadına Fadl’ın uzunca baktığını gören Allah Resulü, Fadl’ın gözlerini kapatmış ve başını tutarak öbür yana çevirmiş. Hz. Abbas’ın bunun nedenini sorması üzerine de şöyle buyurmuştu: “Bir genç erkek ve bir genç kadın gördüm. Onların aleyhine şeytana güvenemedim.” (Tirmizî, Hacc, 54; A. b. Hanbel, 76, 157.)

Görüldüğü gibi Allah Resulü şeytanın bu zehirli okuna karşı Müslümanların lehine her türlü tedbiri almıştır. Bunlara riayet etmek en büyük selamet yoludur. Bütün bunlarla beraber zaruret olmaksızın Müslüman kadından fazla çıkmamasını talep etmiş ve bunu hanesine yazılan büyük sevaplardan saymıştır.

Erkeğin kadına bakması

“Kadınlar açıkta kalan yerler dışındaki süslerini (zinet) açmasınlar” (Nûr suresi: 31) ayetinde kastedilen yerlerin neresi olduğu, namazda iken hükmünün ne olduğu, mahremine karşı hükmünün ne olduğu, yabancı erkeklere karşı hükmünün ne olduğunu daha sonra örtünme bölümünde detaylı ele alacağız inşaallah. Ayrıca çocuk ve yetişkin arasındaki farklarla ilgili hükümleri de detaylı ele alacağız inşaallah…

Burada belirteceğimiz husus şudur; ister bakış şehvetli olsun isterse olmasın, erkeğin şeriatta avret diye belirtilen yerlere bakması haramdır. Ancak şeriat yolda, çarşıda ve başka yerlerde kadınlarla karşılaşmada ilk bakışı sorumluluk dışı bırakmıştır. Çünkü bundan kaçınmakta güçlük olduğu gibi, kişinin erkek mi, kadın mı, hısımlardan birisi mi, yoksa bir yabancı mı olduğunu anlamak ancak görmekle bilinebilir. Bu, alelade bakıştır ya da göz çarpması denilen durumdur. Ancak ikinci ve ısrarlı bakışlar yasaklanmıştır.

Nitekim bununla ilgili olarak Hz. Resulullah aleyhi’s-salatu ve’s-selam Hz. Ali (radiyallahu anh)’ye şöyle nasihatte bulunmuştur; “Ey Ali! Birinci bakışa ikincisini ekleme, ilk bakış sana aittir, ikincisi değil.” (Ebü Davud, Nikah, 43; Darimî, Edeb, 28; Rikak, 3; A. b. Hanbel, V, 351, 357.)

Kadının Erkeğe Bakması

a) Erkeğin avret sayılan yerlerine bakmak
Yabancı bir kadının, erkeğin örtülmesi farz olan göbekle diz arasına bakmasının haram oluşu konusunda görüş birliği vardır. Bu bakışın şehvetli olup olmaması sonucu değiştirmez. Böyle bir durumda bakışın başka yöne çevrilmesi emredilmiştir. (bk. Müslim, Edeb, 45; Ebu Davud, Nikah, 43; Tirmizî, Edeb, 28.)

b) Erkeğin avret sayılmayan yerlerine bakmak:
Bir kısım fakihlere göre kadın şehvetsiz olmak şartıyla yabancı erkeğin göbekle diz kapakları arası dışında kalan kol bacak, göğüs ve sırt gibi yerlerine çıplak olarak bakabilir. Delil aşağıdaki hadislerdir.

Bir bayram günü habeşliler mescidde kargılarıyla gösteri yapıyorlardı. Hz. Aişe de onları Peygamber (s.a.s)’in arkasından seyrediyordu. Hz. Peygamber onu oyunculardan gizliyordu. Ta ki Hz. Ömer’i gören oyuncular dağılıp Hz. Aişe eve dönünceye kadar. (Buharî, Salat, 69, ideyn, 25, Cihad, 79; Müslim, İdeyn, 17, 21, 22, Mesacid, 18; Nesaî, îdeyn, 34, 35; A.b. Hanbel, II, 368, VI, 56, 83, 84, 85, 166.) Başka bir uygulama da şudur: Fatıma binti Kays eşinden boşanınca, Allah elçisi, onun iddetini, zengin bir hanım olan Ümmü Şüreyk (r. anha)nin yanında kalarak geçirmesini istemişti. Ancak Ümmü Şüreyk’in ziyaretçilerinin çok olması nedeniyle Fatıma’nın örtünmede zorluk çekebileceğini düşünen Allah elçisi, ona daha sonra şöyle buyurmuştur: “İddet süresince, amcanın oğlu İbn Ümmi Mektüm’un evinde ikamet et. Çünkü o, a’ma olduğu için, giysini çıkardığında seni görmez.” (bk, Müslim, Talak, 40; Ebü Davud, Talak, 39; Nesaî, Nikah, 8; A. b. Hanbel, VI. 416; el-Kurtubî, a.g.e., XII, 151; İbn Kesîr, a.g.e., II, 599.)

Diğer yandan sahabe hanımlarının ihtiyaç halinde erkeklerle konuştukları, alış-veriş yaptıkları ve soru sordukları bilinmektedir. Nitekim bir bayram namazında Hz. Peygamber, Bilal Habeşî (r.a.) ile birlikte kadınların tarafına geçmiş, onların kendisine biat etmelerini bildiren ayeti (el-Mumtehine, 60/12.) okuduktan sonra biat istemiş, öğüt vermiş ve onları sadaka vermeye teşvik etmiştir. Bu arada Bilal elbisesini açmış, kadınlar yanlarında bulunan para, yüzük vb. şeyleri bu yaygının üstüne atmışlardır. (Buharî, II, 273; Ebü Davud, l, 174; Nesaî, l, 227.)

Bazı fakihlere göre ise kadın, yabancı bir erkeğin avret yeri dışında kalan bedenine çıplak olarak bakamaz. Bu bakışın şehvetli veya şehvetsiz oluşu da sonucu değiştirmez. Delil, Nebhan (r.a)’in naklettiği şu uygulamadır. Örtünme ayetleri indikten sonra, bir a’ma olan Abdullah b. Ümmi Mektüm, Rasulullah (s.a.s)’in yanına gelmişti. Nebî (s.a.s)’in eşleri Ümmü Seleme ile Meymune (r. anhüma) da orada idiler. Allah elçisi onlara örtünmelerini bildirince, Ümmü Seleme; “O, bir a’ma değil mi?, bizi görmez ve tanımaz” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Sizde mi a’masınız, siz onu görmüyor musunuz?” buyurdular. (Tirmizi, Edeb, 29; Ebu Davud, Libas, 34; A.b. Hanbel, VI, 296)

Ancak bu rivayet, hadisçilerce tenkide uğramıştır. Çünkü Nebhan fazla tanınmayan bir ravidir. Diğer yandan bu hadisin Hz. Peygamberin eşlerine ait özel bir hüküm ifade etmesi, Fatıma binti Kays hadisinin ise, diğer mü’min hanımlar için genel düzenleme yapmış olması da muhtemeldir. Nitekim Ahmed b. Hanbel ile Ebu Davud birbirine zıt gibi görünen bu iki hadisin arasını şu şekilde birleştirmişlerdir: “Burada daha sağlam olan Fatıma binti Kays hadisini, senedinde eleştiri bulunan Nebhan hadisinden üstün tutmak daha uygundur.” (İbn Kudame, el-Muğnî, VI, 563 vd.; Ayrıca bk. A. b. Hanbel, VI, 296, 416; Ebu Davud, Talak, 39, Libas, 34.)

Sonuç olarak erkek veya kadının karşı cinsten yabancı bir kimsenin mahrem olmayan yerlerine bakması caiz ise de bu bakışın zevk ve cinsel istek duymak için olmaması gerekir. Aksi halde normal şartlarda meşru sayılan bir bakış, kişinin kalbindeki niyetine göre meşru olmaktan çıkar. Çünkü erkek veya kadının bakma ve seyretme yoluyla karşı cinsi etkilediği bir gerçektir. Bu yüzden İslam her iki cinsin de gözlerini ve ırzlarını haramdan korumalarını istemiştir.

Nisanur / Nisanur Dergisi / Ocak 2012

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir