Savaşla İlk İmtihan İmanın Zaferi!
Bedir savaşını hazırlayan sebeplerden bahsettikten sonra bu yazımızda da Bedir zaferini ve içinden çıkarılacak önemli derslere yer vereceğiz.
Daha önceki yazımızda Bedir Savaşını hazırlayan nedenlerden bahsetmiştik. Peygamber Aleyhisselam ve üç yüz yareni hafif silahlarla, Mekkelilere ait bir ticaret kervanını basmak için yola çıkmıştı. Ancak Mekke ile Medine arasında bulunan Bedir Kuyuları civarında tepeden tırnağa silahlanmış, en seçkin savaşçılardan oluşan bin kişilik bir orduyla karşılaşmışlardı. Onlardan üç kat fazla ve onlardan çok daha iyi silahlanmış, içleri kin ve nefretle, intikam hırsıyla dolu, hemen hemen bütün Kureyş eşrafını aynı çatı altında toplayan bir ordu…
Peygamber Aleyhisselam ve dostları donanımlı bir orduyla savaşmak için hazırlanmamışlardı. Böyle bir durumla karşılaşmayı beklemiyorlardı. Baskın düzenlemeyi düşündükleri ticaret kervanı da tehlikeyi haber almış, yolunu uzatarak, değiştirerek kurtulmayı başarmıştı. Kervanın başkanı, aynı zamanda Mekke’nin de reisi olan Ebu Süfyan, Kureyş Ordusuna haber salmış, geri dönmelerini istemişti.
Lakin Mekke Ordusunun içindeki ileri gelenler geri dönmeyi reddettiler. Tüm olumsuz koşullara rağmen İslam Ordusu da dönmeyi düşünmedi.
Biz burada Bedir savaşını detaylıca anlatacak değiliz. Çünkü siyer kitaplarında çok genişçe ele alınmış bir olaydır Bedir Savaşı… Lakin bu savaştan çıkaracağımız önemli dersler ve ibretler vardır. Bence bunlardan en önemlisi davaya olan inanç, bağlılık, dava uğruna ölümüne fedakârlıktır. İkinci önemli şey lidere güven ve teslimiyettir. Bir başka önemli ders her tür olumsuz şart ve koşulda geri adım atmamak, stratejik ve ferasetli davranmak kaydıyla direnmeye devam etmek, düşmanın önünden kaçmamaktır.
Bedir Savaşının bize öğrettiği derslerin en önemlilerinden biri de sadece Allah’a güvenmek ve dayanmaktır. Zaferin, başarının maddi güçle, çokluk veya azlıkla alakasının olmadığını; Allah’ın yardım ve desteğiyle mümkün olduğunu bilmektir. Allah dilerse nice az topluluk büyük imkân ve güce sahip orduları yenmeye kadir olur.
Bedir Savaşı imanın şirke karşı zaferidir… Allah’a güvenen az bir topluluğun şeytani düzenleri dize getirmesinin destanıdır… Peygamber aşkının ete, kemiğe bürünmüş halidir… Çokluğuna, gücüne, maddi imkânlarına güvenen, şımarık, bozguncu şer güçlerin zillet çukuruna düşmelerinin, rezil olmalarının tarihsel bir kanıtıdır…
Ashab, Bedir’de Peygambere teslimiyet ve bağlılığın en iyi örneğini verdi; bu zor imtihandan yüzünün akıyla çıktı.
Peygamber Aleyhisselam Bedir Ovasında ashabının karşısına geçti ve onları dönmek ile kalmak arasında muhayyer bıraktı. Ticaret kervanını basmak için yola çıkmışlardı. Mekke Ordusuyla savaşmak zorunda değillerdi. Medine’ye dönmek konusunda serbesttiler. Peygamber onları kınamayacaktı.
Şanlı Ashab, Resul-i Kibriya’nın şerefli dostları, Ensar ve Muhacirlerin temsilcileri kararlılıkla, yürekleri iman ve ihlâs dolu olarak; teslimiyetin, bağlılığın, imanın, din ve dava uğruna serdengeçtiliğin en muhteşem numuneleri olduklarını ispatlayarak şöyle dediler:
—Ya Resulallah! Sana inandık ve güvendik. Sen Allah’ın Peygamberisin, asla yanlış yapmazsın. Sen ne dersen bizim kabulümüzdür. Bizi okyanuslara sürsen itiraz etmeyiz. Anamız, babamız sana feda olsun! Seni asla yalnız bırakmayız! İsrail Oğullarının peygamberleri Hazreti Musa’ya dediklerini demeyiz Sana… Onlar düşman karşısında sıkıştıkları, zorlandıkları zaman peygamberlerini yalnız bırakmışlar ve ona: “ Ey Musa!” demişlerdi. “Biz bu güçlü düşmanla savaşamayız. Sen ve Rabbin gidin onlarla savaşın! “
Ashabının teslimiyet ve bağlılığı Peygamber Aleyhisselamı ziyadesiyle mutlu ve memnun etti. Duygulandı. Ashabına hayır duada bulundu. Onları Allah yolunda cihat ve şehadete teşvik etti. Korkusuzca yollarına devam etmelerini, düşmanın üzerine varmalarını istedi; iki iyilikten biriyle karşılaşacaklarını ve Allah’ın onlara zaferi nasip edeceğini müjdeledi.
Allah yolunda yapılan savaşta yenilgi söz konusu olamaz. Herhalukârda kazananlar mü’minlerdir. Dünyevi kriterlerle, ölçülerle bakıldığında yenilgi sayılan nice olay, mücadele ve eylem Rahmanın katında zafer ve başarıdır. Dünyevi netice yenilgi de olsa ebedi kazanım ve cennet inananlaradır.
İslam Ümmetinin yüz aklarından biri olan İmam Humeyni’nin çok meşhur, gönül ferahlatıcı bir sözü vardır. Şöyle diyor bu Müslüman önder:
—Biz kimden ve niçin korkacağız? Yensek de, yenilsek de; öldürsek de, öldürülsek de zafer bizimdir! Çünkü bizim akıbetimiz cennet, onlarınki cehennemdir…
Ashabın övgüye layık davranışı Kur’an-ı Kerim’de mü’minlerin özelliklerinden biri olarak vasfedilmektedir. Allah’a ve Peygamberine koşulsuz itaat… İslami önderliğe güven ve teslimiyet… Zor ve çetin zamanlarda, imtihan zamanlarında davayı, İslami önderliği yalnız bırakıp kaçmamak, köşeye çekilmemek, sudan bahanelerle arka planda kalmanın, dünyevi çıkarları korumanın hesaplarını yapmamak…
Burada Yahudilerin, İsrailoğullarının sapkın anlayış ve karakterlerinin tipik özelliklerinden birini de öğreniyoruz. Sıkıştıklarında salih önderlerini, peygamberlerini düşmanın karşısında yalnız bırakıp kaçmak; onları arkadan hançerlemek, hatta kişisel çıkar ve menfaatlerini korumak uğruna Allah düşmanlarıyla işbirliği yapmak. Hatta peygamberlerini öldürmek…
Dinler tarihi Yahudilerin kendi peygamberlerine karşı işledikleri cinayet ve cürümlerle doludur. Kur’an bu cürümlerden bazı örnekler verip Yahudileri lanetlemektedir. Yahudilerin teşvik ve katkılarıyla işlenen o kadar çok cürüm var ki…
Kurtuluş ve hidayetleri için bir ömür tüketen yaşlı peygamberleri Hazreti Zekeriya’yı vahşice katletmek… Yahudiye Krallığının Yahya Aleyhisselamı tutuklayıp zindana atmasını, daha sonra kafasını kesip içki kadehi olarak kullanmasını teşvik etmek… Allah’ın en yüce peygamberlerinden, Ruhullah İsa Aleyhisselama her türlü baskı ve işkenceyi reva görmek; Roma valisini onu öldürmeye azmettirmek… Dünya ve ahiret kadınlarının hanımefendisi, iffet ve hayânın zirvesi Meryem Selamullahialeyhaya en iğrenç iftiraları atmak… Ve Musa Aleyhisselama reva gördükleri ihanetler, alçaklıklar…
Ne yazık ki Yahudilerdeki bu kaypaklık İslam Ümmeti içindeki bazı kişi ve gruplara da sirayet etmiştir. Biz bu ihanet ve kaypaklık hastalığına Yahudileşme temayülü diyoruz. Bu temayül İslam’ın ilk asırlarında da vardı, şimdi de var.
Yine Bedir Savaşında Peygamber dostlarının kendi peygamberlerine besledikleri sonsuz sevgi ve güvenle karşılaşıyoruz. Özellikle de güven… Sahabiler asla peygamberin sözlerini sorgulamıyorlar ve gaypla ilgili müjdelerine karşı kalplerinde en ufak bir şüphe taşımıyorlar.
Peygamber Aleyhisselam onlara zafer kazanacaklarını müjdeliyor. Kureyş büyüklerinin kendi elleriyle bir bir öldürüleceklerini söylüyor. Savaş meydanında dolaşarak Kureyş büyüklerinin düşecekleri yerleri bir bir gösteriyor. Ashab sevinçle Resulullah’ın müjdesini kutluyor. Tereddüt etmiyor, sorgulamıyor, hakiki imanın nasıl olması gerektiğini hepimize öğretiyor. Allah ve Resulüne sonsuz bir iman ve güven…
DEVAM EDECEK…
Sadullah Aydın / İnzar Dergisi Nisan 2011