• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...
Hac`dan sahabenin ahlakıyla geri dönün
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Şükrü Gündüz / Doğruhaber

Hac kafileleri akın akın gitmeye devam ediyor. O kutsal beldeleri ziyaret edip oradaki manevi atmosferi soluyanlar bu duyguları çok iyi bilirler. Ama gidemeyenler ya da gitmeye imkanı olmayanlar hep oranın özlemiyle yanıp tutuşurlar. Birçok insanın ömründe ancak bir kere ziyaret etmeye fırsat bulduğu o kutsal topraklara hacı olmak için gidenler oraya gidince nelere dikkat etmelidir? Hac yolculuğunda nelere dikkat etmeliler? Haccı nasıl bir şuurla yapmalıyız? Bir mü’min bu ibadeti nasıl yapmalıdır ki ecrine nail olsun? Yakın zamanda umreden dönen yazar Dr. M. Şerafettin Kalay ile hac ilgili merak edilen birçok soruya cevap verdi. Kalay, “Ömürde bir kere hac edebilen bir insanı düşündüğümüzde bu ibadeti bir daha yapma imkanı olmayabilir. Böyle bir insan çok daha dikkatli, çok daha titiz ve ne yaptığının farkında olmalıdır. Hac’dan Allah Resulü’nün yaşadığı yerlerden hatıralar getirilseydi, bununla beraber zihinde var olan bilgi Uhud’la buluşturulsaydı ve o getirilseydi. Hendek`te yapılan fedakârlıklar, çekilen çileler getirilseydi. Bu davanın bugüne nasıl ulaştığı üzerinde bir tefekkür dünyasına da uzanıp gitselerdi çok şey değişirdi.” dedi.

Haccın manası nedir?

İlim ehlinden zahir olduğuna göre hac kelimesi kıymet verilen, değer verilen, mukaddes kabul edilen,  manevi değeri var kabul edilen bir yeri ziyarete niyet etmek, bunun için yollara düşmek ve bu ziyaret kastını tekrar tekrar taşımak manasındadır. ‘Hacce’ kelimesinin içerisinde bunun hepsi vardır. Hac kelimesinin manası ise Beytullah’ı tavaf ederek senenin belli günlerinde tayin edilen bir vakitte erkan ve adabıyla ona mahsus rükünlerle yani kendine ait ibadet niyetiyle ziyaret edip bu rükünleri yerine getirmenin adıdır.

ORASI MUKADDES BİR YERDİR

Mü’minlerin ilk kıblegahı olan İbrahim (as) tarafından inşaa edildiği kesin ve net ayetlerle sabittir. Orası yeryüzü yaratıldığında da mukaddes bir yerdi. Bunu Hz. İbrahim’in duasından anlıyoruz. O şöyle dua ediyor; ‘Ya Rabbi, ben ailemi senin beytinin yanında ekin olmayan, kimsenin bulunmadığı bu diyarda bıraktım…’ derken önceden de buranın mukaddes bir diyar olduğunu anlıyoruz.

Hacca giden kişiler hangi şuurla bu farziyeti yerine getirmelidir?

Bir ibadet her şeyden önce Allah’ın rızası için yapılır. Bu duygu gönülden ve derinden hissedilmelidir. İnsan, namaz kılarken gergin olur, hasta olur ama namazda yakalaması gereken şuuru yakalamak için yine çırpınmalıdır.  Bu ömürde binlerce kere -Mevla uzun ömür verirse-cereyan eden bir hadisedir. Ama hac ömürde bir kere, bir kere olmasa bile nadir olarak iki kere ya da daha fazla imkan bulunabilir. Hele ömürde bir kere hac edebilen bir insanı düşündüğümüzde bu ibadeti bir daha yapma imkanı olmayabilir. Böyle bir insan çok daha dikkatli, çok daha titiz ve ne yaptığının farkında olmalıdır.

İNSAN NE İSTEDİĞİNİN ŞUURUNDA OLMALIDIR

İmam Muhammed’in ibadetle ilgili okunacak sureler ve yapılacak dualarla ilgili çok güzel bir sözü var. Aynı duaların yapılmasında ve aynı surelerin okunmasında kerahat görür. İmam Muhammed’in bu sözünde almamız gereken ibretler vardır. Bu konuyu bu şekilde izah ediyor. Aynı sureleri devamlı okuyorsak, aynı ayet-i kerimeleri devamlı okuyorsak biz onu tekrar ede ede bir müddet sonra mekanik olarak bunları tekrar etmeye başlarız.

Aynı sureleri okuyup namaz kılan birine; ‘Sen bugün öğlen namazının farzında hangi sureyi okudun?’ diye sorulursa bunu bilemeyebilir. ‘Ne okuduğunun farkında mısın?’ desen zihninde geçirse bile ne okuduğunun farkında olmayabilir. Niye? Çünkü artık otomatikleşmiştir, namaza girince ilk önce şunu okur, sonra şunu okur veya namazı bitirince elini açıp dua edince zihninde yerleşmiş dilinin otomatik olarak tekrar ettiği dualar vardır. İnsan bu duaları tekrar ede ede insanda şuur kaybı oluyor. İnsan ne istediğini bilmiyorsa Mevla’nın huzuruna çıktığında ne okuduğunu bilmiyorsa bu gerçekten bir şuur eksikliğidir. Dolayısıyla insanın zaman zaman okuduğu sureleri ve yaptığı duaları değiştirmesinde fayda var. Bu zihnini derleyip toparlayacak, kendisini ibadete konsantre edecektir.

RABBİMİN RIZASINI KAZANMAK İÇİN BURAYA GELDİM

Hac ise ömürde bir defa yapıldığına göre önümüze düşen rehberin ve hocanın söylediklerini tekrar etmek yerine gerçekten şu anda Beytullah’ı tavaf ettiğimizi idrak etmek, Safa ile Merve arasında say ettiğimizi idrak etmek, Arafat’a çıktığımızda buraya binlerce enbiyanın geldiğini binlerce sahabenin burada bir arada bulunduğunu, Allah Resulünün Arafat’ta Veda hutbesinin büyük bir kısmını irat ettiğini idrak etmek. Aynı şekilde orda sel olup aktığını, nice mücahidin ve tarih boyunca kalbinde ihlasla imanı taşıyan müminlerin buraya gelerek semaya el açıp mü’min kardeşleriyle kenetlenerek dua ettiğinin şuurunu taşımalıdır. Böyle olunca hac, hacdır.

Misal olarak söylüyorum. Geliyoruz ,şeytan taşlanıyor, insanlar heyecana kapılıyor. Elindeki taş bitiyor, taş bitince yerden bulduğu taşları alıp atıyor. Bu da yetmiyor yerde bulduğu ayakkabıları ve terlikleri fırlatmaya başlıyor. Şimdi biraz zor uzanıyorlar ama önceden görüyorduk bir de sopa alıp temizce şeytanı dövüyorlardı. Bu şuursuzluğun ve ne yaptığını bilmemenin ifadesidir. Esasen biz taş atarken şunu diyoruz ‘Ben, Rabbimin rızasına talibim, ben O’nun memnun olduğu davranışları yapmak istiyorum. Ben O’nun yolunun yolcusuyum, ben şeytandan nefret ediyorum, onun hoşuna gidecek bütün davranışlardan nefret ediyorum. Ben ondan ve onun yolunda yürüyenlerden uzak durmak istiyorum’ demektir. Bu bir söz veriştir, bu bir ahit veriştir. Keşke taş atan her kardeşimiz bu şuurla o taşları atsaydı. Gerçekten Rabbini razı etmek için çırpınsaydı, gerçekten İblis`ten nefret etseydi ve uzak dursaydı. İblis`in uşaklarından da uzak dursaydı, dünyanın çehresi değişirdi, İslam âleminin çehresi değişirdi.

HACDAKİ YASAKLARIN HİKMETİ NEDİR?

Bir mü’min bu ibadeti yapmalıdır ki ecrine nail olsun. Baştan başlarken lillahi teala diyorsak, Allah için ihramlandık diyorsak gerçekten ibadeti Allah rızası için yapmanın azminde, şevkinde ve şuurunda olunmalıdır.  Bugün milyonlar bir araya geliyor ama keşke diyorsunuz bir yıl hacda bir araya gelen insanlar yeterli İslam şuurunda olsaydı dünyanın çehresi değişirdi. Tarih değişirdi, coğrafya değişirdi. Ama bu şuuru, bu azmi, bu noktayı yakalamak için de olunmuyor diye küsemeyiz, kırılamayız, böyle bir hakkımız yok. Yakalamak için, olgunlaşmak için hep beraber çırpınmak zorundayız.

İHRAMDAKİ YASAKLAR HACCIN YAPISINA UYGUNDUR

Kısaca ibadetlerin iç içe girmesi gibi bir güzellik var. İnsanlar Ramazan ayında başka aylarda olduğundan daha iyilikseverdirler. Zekâtı da bu ayda verenler daha kolay veriyor. İhramdaki yasaklar haccın yapısına uygundur. Burada çantanızı taşıyabiliyorsunuz, uyuyabiliyorsunuz, konuşabiliyorsunuz, diğer ibadetleri yerine getirebiliyorsunuz. Ama insanı dünyaya ve dünyanın nimetlerine düşkün kılandan uzak duruyorsunuz. Güzel koku süremiyorsunuz, tıraş olamıyorsunuz. Dünyadaki nimetlerden kendinizi koparıp kendinizi mahşeri akışın seline teslim edeceksiniz. Arzu edilen budur. 

Hac insana neler kazandırır?

İnsan samimice bilgiyle şuuru yan yana getirerek hac yapsa, bunun insana verdiği bilgi birikimi ve tecrübe birikimini bir üniversite zor verir. Ama adet yerini bulsun diye hacca gidip dönersek üzerimizde yine bir tesiri kalır, bir ufuk genişlemesine sebep olur, ama çok kazançlı olarak dönmeyebiliriz. Cenabı Allah bizi ‘Mebrur hac’ yapanlardan eylesin.  Hac esasen bütünüyle değerlendirildiğinde güzel bir nimettir. Aynı zamanda bu vahiy pınarının gözüdür. Oraya varmak o hatıraları gözde canlandırmak, neler yaşandığına, nasıl bir tabiat içinde yaşandığına -gözle görüp- şahitlik etmek uzaktan tarif etmekten çok daha farklıdır. Orada Cebeli Rahman’ın önünde duracaksınız, Arafat’ta duracaksınız, orada Hira’nın önünde duracaksınız, orada Uhud şehitliğinin önünde duracaksınız, Hendek`te duracaksınız, Kuba Mescidinde duracaksınız, Medine’nin sokaklarında gezeceksiniz, Cennetül Bakiye bakacaksınız, Peygamberin yanında duracaksınız. Bunlar, orayı anlamak isteyen insanlara çok şey anlatır.

SADECE HACI DESİNLER DİYE ORAYA GİTMEYİN

Hacca giden insan hacda imanın arzu ettiği şuur derecesine ulaşarak bu ibadeti yerine getirmiyorsa adet yerini bulsun diye hac yapmış olur. Eğer orada bu ibadeti his ederek yapma şuuru taşısa oraya giden kardeşlerimiz ve rehberlik yapan hocalarımız bu şuuru geliştirmek için çırpınsa çok şey değişir.  Bunlarda sadece hocalarımızın kusuru değil, insanımızın da kusuru var. Çünkü bu ibadeti sen yapıyorsun, her mümin evvela Emri bil Maruf Nehyi anil Münkerle mükelleftir. Her fırsatta yıkmadan, kırmadan rencide etmeden şuuru artırmak zorundayız. Ama bunun yapılmadığını, bu gayretin olmadığını görüyoruz. Ben her adımda İslam’ın bir güzelliğini sergileyeyim, bir şuur uyanmasına sebep olayım duygusu gönüllerde taşınmıyor ise bu gaflet uykusu daha çok uzun sürer.  Ne yazık ki insanların birçoğu bu şuuru yakalayamadan bu hazzı duyamadan sadece hacı densin diye gidip geliyor. Sık sık insanlar hacca gittin mi diye soruyor çünkü. Bu iş böyle olursa şuur eksikliğiyle yapılmış olur. İnşallah o şuuru yakalarız. Eskiden neredeyse 60 yaşın altında hacı bulmamız zor idi. Şimdi ise 20-25 yaşında gençler var. Bu yaş ortalamasının daha çok düşeceğine inanıyoruz.

HACDAN HZ. EBUBEKİR’İN SADAKATİYLE DÖNÜN

Muhammed İkbal’in hac ile ilgili güzel bir sözü var. Hacdan dönenler tespih, takke ve benzeri şeyleri İkbal’e hediye olarak getiriyorlar. Muhammed İkbal, ‘Hediyeleriniz için teşekkür ederim. Hepsi güzel hediyeler. Keşke hacdan Hz. Ebubekir’in sadakatini, Hz. Ömer’in adaletini, Hz. Osman’ın hayâsını, Hz Ali’nin ilmini getirseydiniz de onlarla bir Pakistan inşa edilirdi’ diyor. İşte bunları getirmeye talib olma şuurunu yakalamak lazım. İnsan kıymetli olduğu zaman ne elmas onun kıymetini tartabilir ne de altın. Keşke insanlar bu değerleri kazanarak hacdan dönebilselerdi. Bunun için talip olmak var, öyle olmak arzusuyla oraya gitmek gerekir. Yani içte bu şuuru, bu azmi, bu iyi niyeti taşımak gerekir. Bu iyi niyet ve bu azim taşınarak oraya gidilseydi ve dönülseydi insanlarda çok şey değişirdi. Allah Resulünün yaşadığı yerlerden hatıralar getirilseydi, bununla beraber zihinde var olan bilgi Uhud’la buluşturulsaydı, O getirilseydi. Hendekte yapılan fedakârlıklar çekilen çileler getirilseydi. Şöyle bir ayakkabılarını çıkarsalar kumlara basıp ayaklar dayanıyor mu bu sıcaklığa yoksa dayanamıyor mu? bir görselerdi. Sonra Hz. Bilal’lerin, Ammar’ların  o kumların üzerine yatırıldığı, bağrına kızgın kayaların yığdırıldığını hesap etselerdi. Bu davanın bugüne nasıl ulaştığı üzerinde bir tefekkür dünyasına da uzanıp gitselerdi çok şey değişirdi. Bu duyguyu taşımayış işte sadece yapmamız gerekenleri yapalım ve gerisin geri dönelim anlayışı çok sıkıntıyı peşinde getiriyor.

Hacca gidecek olanlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Kötü şeylerden uzak durun. Hacca fazilet ve ecir kazanmak için gidiyoruz, günah kazanarak dönmek için değil. Kişinin baştan sona prensibi bu olmalıdır.

Kişi bilerek giderse, bilgisiyle amelini birleştirirse bu çok güzeldir. İlim güzeldir. Amelle bir araya geldiği zaman çok daha güzeldir. İlim, amel ve edep üçü yan yana gelip yoğrulduğu zaman çok güzel şeyler ortaya çıkar.

Çıkacağınız bu yolculuk sıradan bir yolculuk değildir. Evden ayrılış duâsında da zikredildiği gibi bu yolculuğa şan, şöhret, rütbe, kibir ve riyâ için çıkmıyorsunuz. Eğer çıkışınız bu niyetle ise kendinize geliniz, tevbe ediniz, niyetinizi düzeltiniz, gönül safiyetine eriniz.

Bu yolculuk Allah rızasını kazanma yolculuğudur. O halde yolculuğa çıkmadan önce bu şuura eriniz. Daima sabırlı ve fedakâr olunuz. Bu yolculuktan kârlı dönmeyi biliniz.

Yolculuğa çıkmadan eşinizle, dostunuzla, yakınlarınızla, komşularınızla helalleşiniz.

Yolculuk ve yapacağınız ibadetler hakkında önceden bilgi edininiz. Kitap okuyunuz ve okumak için yanınıza kitap alınız. Yaşayışla bütünleşen bilgi daha sağlam ve kalıcıdır.

Vardığınız topraklar, İslâm nûrunun ilk yayılmaya başladığı, Allah Rasûlü’nün gezip dolaştığı, nice acı ve çilelere katlanıp mücadeleler verdiği ve nice hatıraların yaşandığı topraklardır. Bunun idrakinde olarak hareket ediniz.

Hac ve umreye birçok kereler gitmiş olsanız dahi ilk gidiyormuşçasına duygularınızı taze ve canlı tutunuz. Gereksiz iş, manasız konuşmalarla vaktinizi hebâ etmeyiniz. Birbirinizi hayra, ilme irfana teşvik ediniz, bilgi alış-verişi yapınız.

Sevap başkasına zulmederek, acı ve sıkıntı verilerek elde edilmez. Hacerü’l-Esved’i mutlaka öpmek hırsıyla haram veya mekruh işlemeyiniz.

Bulunduğunuz yer Mukaddes Diyar Mekke’dir. Beytullah’ın yanıdır. Dünyada başka bir Kâbe yoktur. Bunun farkında olarak zamanınızı değerlendiriniz.

Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’de uygun bir çerçevede ömrünüzün geçen günlerini, içinde bulunduğunuz anları, Asr-ı Saadet’te yaşananları, Hak Dâvâ’nın bizlerden istediklerini, bizim nelerle nasıl zaman geçirdiğimizi düşününüz.

Şuur derecenizi ölçünüz, bu haccınızın size neler kazandırdığını düşünce süzgecinizden geçiriniz.

Zaman zaman gönül limanına sığınmayı, tefekkür derinliklerine dalmayı, manevî güzelliklerden haz almayı, bize sayısız nimet bahşeden Mevlâ’ya hakkıyla şükretmeyi unutmayınız.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir