• DOLAR 32.277
  • EURO 34.705
  • ALTIN 2404.82
  • ...
Pakistan İzlenimleri - 1
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Dr. Ali Yıldız

Çocukluğumdan beri hep Pakistan İslam Cumhuriyeti ibaresi dikkatimi çekmiş, Türkiye benzeri Laik Batı yanlısı bir ülke olduğunu düşünerek, bu sıfatı hiç ciddiye almış değildim. Pakistan deyince ilk aklıma gelen isimler Benazir Butto, Zülfikar Ali Butto gibi İslami şahsiyet ve devlet adamlığıyla ilgileri pek kurulamayan genelde Batı ve özellikle de Amerika ile anılabilecek figürler idi. Pakistan deyince Muhammed İkbal, Muhammed Ali Cinnah gibi şahsiyetleri de elbette hatırlardım ama bu yüce şahsiyetleri Pakistan’da yetişmiş ve tüm İslam dünyasında tanınmış 20. yüzyılın en büyük İslami şahsiyetleri olarak görür ve onları hiçbir zaman Pakistan ülkesiyle özdeşleştirmeyi düşünmemiştim.

Bunun böyle olmadığını, aslında Muhammed Ali Cinnah ve Muhammed İkbal’in Pakistan’ın ta kendisi olduğunu, Pakistan’ın da halkıyla aslında onların olduğunu oraya gittiğiniz zaman hemen hissediyorsunuz. Ancak bu İslam ülkesi, kurulduğu yıllardan beri hatta kurulmadan önce yüzyıllardan beri Batı tarafından hunharca ezilmiş, sömürülmüş, zavallı bırakılmış, bundan da önemlisi kardeşleri olan Müslümanlar tarafından hiçbir zaman desteklenmemiş, hep yalnız bırakılmıştır. Bunun neticesinde Batı’dan nefret eden ama dışarıdan gelen herkese de şüpheyle bakan zavallı, mustaz’af bir toplum meydana gelmiş.  Her türlü manipülasyona uygun ve ne yazık ki istenen her oyunun çok kolay oynanabildiği bir İslam coğrafyası durumuna sürüklenmiş.

Pakistan’ın aslında ele geçirilmeye çalışılan ama bir türlü ele geçirilemediği için halkının birbirlerine girmeleri ve birbirlerini topluca öldürmelerinden medet umulan, ne kadar birbirleriyle çatışır ve birbirlerini öldürürlerse Batı açısından o kadar iyi olacağı düşünülen bir ülke olduğunu Pakistan’ın hemen hemen her yerinde hissedebiliyorsunuz. Aslında halk, baştan sona alimi ve cahiliyle, yediden yetmişe tüm kesimleriyle bu oyunun farkında ve Batı’nın dost olmadığını, kendilerini sömürdüklerini ve kendilerini yok etmek istediklerini çok iyi biliyor. Ancak ne yazık ki kandırılmaya çok müsait olmaları, çok fakir ve aç bırakıldıkları için istemeseler bile çok rahat bir şekilde çok iğrenç hesapların figüranları olabilmektedirler.

Eskiden beri Türkiye’nin laik yönetimleri ile Pakistan’ın laik yönetimlerinin dost ve kardeş bir profil çizmelerinden dolayı hep Pakistan’ın Türkiye ile özdeş olduğunu, hükümet, devlet, ordu, eğitim sistemlerinin birbirlerine benzer olduğunu düşünürdüm. Ancak orada şahit olduğum birkaç durum, benim bu algılarımı tamamen değiştirmemi sağladı.

UÇAKTA ANONS EDİLEN DUA HUZUR VE GÜVEN VERİYOR

Pakistan Havayolları PİA uçağına bindiğinizde uçağın kalkışından hemen önce “Euzubillahimineşşeytanirrecim, Bismillahirrahmanirrahim, Sübhanellezi sehhere lena haza ve ma künna lehü muqrinine ve inna ila Rebbina lemünqelibün” anonsunu duyduğunuz anda bir refah, bir huzur duygusu, bir güven hissi ile doluyorsunuz. Tahmin edeceğiniz gibi böyle bir şeyin nüfusunun %99’u Müslüman olan bir ülke olan Türkiye’de olması bir yana, teklif bile edilmesi düşünülemez.

“Biz Müslüman’ız ve herhangi bir taşıta bindiğimiz zaman dua edilmesini istiyoruz” derseniz Türkiye’de, bırakın din ve iman ile alakası olmayan kesimleri, Müslümanların aydın kesimleri dahil, hemen herkes tarafından şiddetli bir protestoya maruz kalırsınız. Böyle masum bir isteği provokasyon olarak görecek olanından tutun da,  gereksiz gören, duanın aleni yapılamayacağından, kişi ile Allah arasına girilmemesi gerekir diyeninden, böyle bir şeyin bidat olduğundan dem vuracak kişilere kadar çeşit çeşit tepkilerle karşılaşırsınız. Ancak masum ve halisane duygular ile yapılmış böyle bir duanın insana ne kadar büyük bir güven ve dinginlik verdiğini o uçağa bindiğimde hissettim ve büyük bir huzur duydum. Bu olay derinlemesine incelendiğinde Türkiye ve Pakistan arasında ne kadar büyük bir farklılık olduğunu tek başına anlatmaya yeterlidir aslında.

ADIMBAŞI OKUL, MEDRESELER VE ÇOCUK SESLERİ

Hayat Pakistan’ın kaldığımız bölgelerinde gece erken biter, imsaktan 1-2 saat önce başlardı. Sünnete uygun bir şekilde yatsı namazlarını cemaatle camide kılıp evlerine döndükten hemen sonra uyumaya başlar insanlar ancak imsaktan 1-2 saat önce yine camiye doluşurlardı. Bazı cemaatlerin camilerinin hoparlörlerinden seslice Kur’an-ı Kerim okunmaya başlar, bazı camilerde ise insanlar sessiz sedasız imsak vaktine kadar gece namazı ve ibadetle meşgul olur. Ve imsaktan hemen sonra sabah namazının kılınmasıyla insanlar işlerinin başlarına giderdi. Ancak en çok ilgimi çeken şey, hemen hemen adım başı denebilecek sıklıkta rastlayabileceğiniz okul ve medrese tarzında ama bizim anladığımız tarzda okul ile hiç ilgisi olmayan hemen hemen bomboş, yere serilmiş birkaç eski ve yırtık kilim üzerinde yoğun ve hararetli bir eğitimin sürdürüldüğü yapılara ellerinde kitaplarıyla güneşin doğumundan çok önce akın eden erkek ve kız çocukların gecenin sessizliğini huzur veren bir uğultuya dönüştürmeleriydi. Ayaklarında ayakkabıları bile bulunmayan ve tek tip elbiseleriyle ellerinde kitaplarıyla küçücük kız ve erkek çocukların yüzündeki parıltı ve heyecanı hissedebiliyorsunuz.

OKUL BAHÇESİNDE  HER AĞACIN ÜZERİNDE ESMA-ÜL HÜSNA

Bir gün sabah namazından sonra tanıdığımız esnaftan arkadaşlar ile gezerken yanımdaki Pakistanlı eczacı arkadaşım yakındaki bir devlet okuluna gitmemizi önerdi. Okulun avlusuna girdik. Etrafı ağaçlarla çevrili büyük bir alandı burası. İlerlerken tam karşımızda duvarın üzerine çizilmiş portre şeklinde uzaktan iki figür dikkatimi çekti. Herhalde Türkiye’de adım başı özellikle okullarda adım başı rastlayabileceğimiz M. Kemal, İnönü gibi  şahsiyetlerin portreleridir diye düşündüm kendi içimden. Ancak yaklaşıp ta üzerlerinde yazılan yazıları okuyunca çok değişik bir coğrafyada yaşadığımı fark ettim. Yan yana resmedilmiş portrelerden birinin üzerinde Pakistan’ın kurucusu, diğerinin üzerinde ise Pakistan’ın şekillendiricisi yazıyordu. Evet her iki resim de benim çok aşina olduğum iki şahsiyetti. Üzerinde Pakistan’ın kurucusu yazan resmin altında Kaidi A’zam Muhammed Ali Cinnah, Pakistan’ın şekillendiricisi yazılı resmin altında ise büyük düşünür Muhammed İkbal yazıyor ve her ikisinin kısaca özgeçmişi veriliyordu. Ağaçlar arasında yürürken her ağacın üzerinde bir tabela asılı olduğunu her bir tabelanın üzerinde Rahman, Rahim, Hayy, Kayyum, Celil, Baki, Ğani, Muhammed, Ahmed, Mahmud gibi isimlerden birinin yazılmış olduğunu gördüm. İlk başta bunlara bir anlam verememiştim. Ancak bunların Allah’ın yüce isimleri ve Peygamberimizin isimleri olduğunu, teneffüslerde bu ağaçlar arasında gezinen çocukların sürekli bir uyanıklık ve tefekkür ve tezekkür halinde bulunmaları için asıldığını fark edince gerçekten de çok müteessir oldum. Bu gerçekten de muazzam bir durumdu. Burada beynin bir tarafına unutulmaz tablolar halinde nakşedilen bu isimleri, burada okumuş öğrenciler ömür boyunca hiç unutmayacak okul yıllarının, en canlı ve en güzel anılarının başucunda bunları hep hatırlayacak ve tefekkürleri sürekli diri kalacak, sahiplendikleri misyonun hep farkında olacaklardı. Olağanüstü bir şeydi bu.

OKUL DUVARLARINA AYET VE HADİSLER NAKŞEDİLMİŞ                    

Biraz ilerledikten sonra öğrencilerin teneffüste çıktıkları avlunun etrafındaki duvarlarda insanların günlük yaşamlarında en çok ihtiyaç duyabileceği ayet ve hadislerin Arapça ve altlarında da Urducalarıyla nakşedildiğini gördüğümde hayranlığım daha da artmıştı. Evet, burası İngilizce eğitim verilen büyük bir devlet okuluydu ve her şey öğrencilerin öncelikle Allah ve Resülünü hatırlaması, sonrasında ise Allah ve Resülünün kurduğu esaslara göre devleti kuran ve şekillendiren liderlerin yolunun sürdürülmesi esasına göre programlanmıştı.

BATI, KÖKLEŞMİŞ EĞİTİM SİSTEMİNİ YIKAMADIĞINDAN BAŞARI SAĞLAYAMIYOR

Daha sonrasında gezdiğim tüm resmi ve özel okulların hepsinde istisnasız bu durumu müşahede ettim. Ders kitaplarının da Türkiye’de İmam Hatip Liselerinin bile yanlarında çok basit kalacağı bir şekilde İslami eğitim esaslı hazırlandığını, Türkiye’den çok daha yoğun kaliteli dini ve fenni eğitimin bu okullarda sürdürüldüğünü, bu eğitimden dolayı herhangi bir komplekse girilmediği gibi, çok güçlü bir akide ve bilgiyle insanların yetiştirilmiş olduğunu müşahede ettim. Esasında Batı sömürüsünün burada halk arasında başarıya ulaşmamış olmasının en önemli sebeplerinden birisi şüphesiz halk arasında tamamen kökleşmiş bu güçlü eğitim sistemi olduğunu biraz dolaşınca çok net görüyorsunuz.

Devamı edecek...

Doğruhaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir