• DOLAR 32.205
  • EURO 35.116
  • ALTIN 2500.695
  • ...
Tatil, Meşgul Olunan İşi Bırakıp Yeni Bir İşle Meşgul Olmaktır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
“İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm: 39)

“Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel.” (İnşirah: 7)

Hak–batıl mücadelesinin bugüne dek aralıksız sürdüğü tarih süreci içerisinde Tevhid davasının safında yer alan gençlerin büyük fedakârlıklar gösterdikleri, Tevhid-i mücadelenin günümüze kadar ulaşmasına büyük katkı sağladıkları herkesin malumudur. Kur’an–ı Kerim, Tevhid mücadelesinin öncülüğünü yapan bu mümtaz gençlerin içinden bir kısmını öne çıkarıp, hak dava safında yer alan insanlara numune olarak göstermektedir. Bir genç olan Hz. İbrahim (a.s)’in, zamanının müstekbirlerine karşı çıkıp tevhid bayrağını kaldırdığını, Firavun’a ve sistemine karşı Hz. Musa(a.s)’nın mustazaaf halkı tevhid dini çerçevesinde örgütlediğini ve hak taraftarları gençlerin faaliyetlerini emin evlerde yürüttüklerini Kur’an–ı Kerim’den öğrenmekteyiz. Yine zamanlarının müstekbirlerine karşı başkaldıran ve “Ashab–ı Kehf” olarak nitelendirilen bir grup Mü’min gencin zalimlere karşı sergilediği kahramanlıklar ayetlerle zikredilmektedir.

Resul–i Ekrem’in (sav) İslami tebliği yürüttüğü zorlu ve sıkıntılı Mekke döneminde müşriklerin ileri gelenleri şirkte diretip Peygamberimize (sav) eziyetler ederken; malı, mülkü ve şöhreti ellerinin tersiyle itip, müşriklerin baskı ve eziyetlerine karşı tavize yanaşmayan Ashab–ı Kiram’ın genç fedaileri İslami davanın Mekke sınırlarını aşıp Medine’ye, oradan da bütün yeryüzüne yayılmasında öncülük ettiler.

Yine İslam tarihi boyunca ilim, irfan ve cihad alanlarında bu büyük davanın daha çok imanlı gençlerin sırtında bir sonraki nesle aktarıldığını, bu emanetin bize ulaşmasında Müslüman gençliğin büyük fedakârlıklarının izlerini İslam tarihinin altın sayfalarında okumaktayız.

Bizden öncekiler görevlerini yapıp gittiler. Emaneti bize devrettiler. Artık bugünün sahipleri zamanımızın imanlı gençleridir. İslam sancağı onların elindedir. Görevlerini hakkıyla yerine getirip, emaneti layıkıyla sahiplenerek İslam tarihi içerisinde kendilerine ayrılmış sayfayı büyük gayretler neticesinde yazıp alınlarının akıyla sancağı bir sonraki nesle teslim etmelidirler.

Müslüman gençlerin dünya ile ilgili kaygıları yoktur. Basit çıkar hesaplarının ardına düşmezler. En büyük sermayeleri İslami davadır. Allah’ın (cc) davasının sahibi ve taşıyıcısı olmalarından mutluluk duyarlar. Zira Allah’ın (cc) kendilerini bu ağır ve çok değerli sermayeye layık gördüğünü, imanı nasip ederek bu güzel vazife ile görevlendirdiğinin bilinciyle hareket edip dava yükünü isteyerek ve gönülden yüklenirler.

Genç kardeşlerimiz sorumluluklarının bilincindedirler. Sorumluluğunu yerine getirmede gevşek davranmamalı, tembellik ve ihmalkârlıktan kaçınmalıdırlar. Kardeşlerimiz, İslam düşmanlarının çok fazla çalıştığını göz önünde bulundurarak, kendilerini yetiştirmek için büyük çaba sarf etmelidirler. Zira dinlerini bilmeden, gelecek saldırılara karşı ciddi bir mukavemet gösteremeyeceklerini, İslam’ı gereği gibi sahiplenemeyeceklerini çok iyi bilmelidirler ve nitekim bildiklerine inanıyoruz. Bundan dolayı gençlerimizin ilmi alanda kendilerini yetiştirmelerini, yöneldikleri sahalarda derinliğine bilgi sahibi olmalarını ve İslami faaliyetlere daha fazla zaman ayırmaları gerektiğinin bilincinde olmalarını istiyoruz.

İlim sahibi olmadan İslami davaya hizmet etmenin zor olduğu aşikârdır. Bundan dolayı imkânı olan genç kardeşlerimizin ilim medreselerine gidip Kur’an dili olan Arapçayı ve diğer İslami ilimleri öğrenmek için çabalamaları gerekir. Medreselere ya da ilim meclislerine gitme imkânı olmayanlar yoğun şekilde İslami kitaplar okuyarak eksikliklerini gidermeli ve kendilerini yetiştirmelidirler.

Yaz tatilleri, Müslüman gençler için büyük fırsatlarla doludur. İslam’ı daha iyi öğrenme ve kendilerini yetiştirmek için günlerinin büyük bölümünü bu alanda çalışmayla geçirmenin zaruretini bilip buna göre amel etmelidirler. Bilmeden İslam’ın gerçek manada yaşanamayacağı, İslam’a davet edilemeyeceği ve İslam’ın savunulamayacağı muhakkaktır. Bunun için de zamanı büyük bir sermaye görüp en iyi şekilde değerlendirmeye çalışmalıyız. Yazımızın başına aldığımız Hazreti Peygamberin (sav) şu hadisi şerifini sürekli olarak hatırlayarak zamanımızı heder etmekten kaçınmalıyız. “İki nimet vardır ki, insanlar kıymetini bilmiyorlar: Biri sıhhatleri diğeri de boş vakitleridir!”

Sahabenin zamana verdiği önemi hatırlatan Hasan–ı Basri Hazretleri şöyle buyuruyor:

“Ben öyle zatlara eriştim ki onlar, sizin paranızı boşa harcamaktan çekindiğinizden çok daha fazla vakitlerini boşa harcamaktan çekiniyorlar, dakikalarını dahi boş geçirmiyorlardı.”

Genç kardeşlerimiz, selefleri gibi, kınayıcının kınamasından çekinmemeli, korku, panik, tembellik ve gaflet gibi kötü vasıflardan beri olmalıdırlar. Çalışkan, azimli, cesur, fedakâr, bütün olumsuzluklara karşı dirençli olup vakitlerini en iyi şekilde değerlendirmelidirler.

İslam tarihinde sorumlulukların bilincinde olan Müslüman gençler ve mücadele sürecimizde genç kardeşlerimiz, İslam düşmanlarının saldırılarına boyun eğmemiş, onlara teslim olmamış, dik durmuş ve ser verip sır vermeyen bir edayla davalarına sahip çıkmaya gayret göstermişlerdir. Allah’a (cc) şükürler olsun ki bugün de aynı bilinç ve kararlılığı taşıyan, aziz İslam için büyük fedakârlıkları göze alan imanlı gençlere sahibiz. Bu gençler, dava uğruna çekilen sıkıntıların bir imtihan olduğunu, İslami davayı savunanların hiçbir dönemde bundan uzak kalmadığını bilirler ve bu zorluklarından çekinmezler. Zorluk ve sıkıntılarla karşılaştıkları zaman, duruşlarında en küçük bir sarsıntı meydana gelmediği gibi, azim ve fedakârlıklarıyla meydana çıkarak farklı olduklarını ortaya koyarlar.

Müslüman gençlerin dikkat etmeleri gereken en önemli hususlardan birisi de haramlardan uzak durmaları, büyük küçük demeden günahın her türünden yüz çevirmeleridir. Günahın, amelleri yakan ateş olduğu bilinciyle hareket etmeli, gençliği cezp etmek için etrafa yerleştirilen tuzakları birer birer aşarak kararlılıklarını ortaya koymalıdırlar.

Müslüman gençler, ibadetlerinde gevşeklik göstermez, ezan sesini duyar duymaz bir an önce Allah’ın (cc) huzurunda kulluk görevlerini yerine getirmek için çabalarlar. Bununla da yetinmez nafilelere yönelir, gecenin derinliklerinde yataklarından kalkıp teheccüde durur, Rablerinden mağfirette bulunurlar. Zamanlarını Kur’an’la doldururlar. Kur’an–ı anlayarak, okumaya, okutmaya çalışırlar.

Kendilerini tuzağa düşürmek için can atan şeytani unsurların etraflarında dolaştığının bilincindedirler. Dolayısıyla cezp edici dünyalık hiçbir şey onları yollarından alıkoymaz. Etraflarının tuzaklarla dolu olduğunu, İslami çizgide hareket ederek ve İslam’a bağlı yaşayarak bunları atlatabilmenin mümkün olduğunu bilirler.

Görevlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışırlar. Bundan dolayı kendilerini yetiştirmek için ciddi bir çaba içerisindedirler. Kendilerine ve kendilerinden sonra gelecek nesillere sahip çıkacak ve geliştirecek kapasiteye ulaşmadan yapılan çabaların eksik kalacağının farkındadırlar.

Müslümanlar, zamanın en büyük sermaye olduğu bilinciyle zamanlarını boşa geçirmezler. Basra’nın meşhur âlimlerinden Abdullah bin Amir’e bir dostu, “Biraz vakit ayır da şöyle havadan sudan sohbet edip vakit geçirelim” der. Abdullah bin Amir çok kısa bir cevap verir: “Tut Güneş’i gitmesin, seninle oturup havadan sudan konuşup vakit öldürelim” der. Bu cevaba şaşıran dostu; “Ne demek tut güneşi?’’ deyince Abdullah; “Çünkü güneş durmayıp gidiyor, böylece vakit harcanıyor; ya vakti durdur seninle havadan sudan muhabbet edelim, ya da geriye çekil, akıp giden vakti değerlendirelim, nakitten de kıymetli olan vakti boşa harcama gibi bir gaflete düşmeyelim” der.

İmam–ı Şafii Hazretleri Müslüman şahsiyetin tatiliyle ilgili şunları dile getirmektedir: “Tatil, nakitten de kıymetli olan vakti boşa harcamak değildir! Belki tatil, meşgul olduğun işi bırakıp yeni bir işle meşgul olmak, yani usandığın bir işten uzaklaşıp usanmadığın yeni bir işe başlamak demektir. Bu sebeple tatili fırsat bilip değerlendirmeli, en azından kalbî, ruhî, fikrî mânada kazançlar sağlamaya yönelik kitaplar okumalı, tefekkürde bulunmalı, nakitten de kıymetli olan vakit böylece israf edilmemelidir.”

Dinimiz, işi bırakıp bir tarafa çekilmek gibi bir lükse izin vermez. Çalışmaya ve faaliyete ara verme ve çalışmayı sonlandırma yaklaşımı doğru değildir. İnsanın her an faaliyet içerisinde bulunmasını isteyen Allah (cc), boş durmadan ve ara vermeden çalışıp çabalamaya teşvik etmektedir.

Azgınlığın zirve yaptığı, fitne ve fesadın kol gezdiği ve günahın bütün boyutlarıyla işlendiği yeryüzünde, insanların İslam’ı tanıması ve yaşaması görevini yüklenmiş gençlerimizin yükleri ağır, sorumlulukları büyüktür. Görevlerini hakkıyla yerine getirmek için Hz. Nuh Aleyhisselam’ın buyurduğu gibi “gece gündüz” çalışırlarsa mesafe kat edebilirler.

Durum bu iken, insan devamlı çalışırsa yorulmaz mı, dinlenmeye ihtiyacı yok mudur? Gibi sorular sorulabilir. İnsan elbette ki yorulur, dinlenmeye ihtiyacı vardır. Ancak dinlenme, işi tatil edip eğlenme değildir.

Müslüman gençler etkin olmak ve faaliyetlerde başarılar elde etmek için her zaman faal olmalıdır. Zira kısacık dünya ömrü sona erdiğinde, sonrası her zaman istirahat olacaktır. Müslümanların en güzel dinlenme ve istirahat yeri ise cennettir.

Müslüman gençler, İslami sorumlulukları bizzat yerine getirme, aile bireylerine, akrabalara ve komşulara İslam’ı öğretme ve İslam’ı yaşamalarına yardımcı olma gibi mükellefiyetlere de sahiptirler.

Hz. Ebubekir (ra)’in şu altın sözü gençler için yol haritası niteliğindedir: “Dört şeyi dört yere bırakın: Uyumayı kabre, rahatı sırat köprüsüne, övünmeyi mizana, arzu ve istekleri Cennete”

Gecesini gündüzüne katıp İslami davanın temellerini yükseltmeye çalışan Hasan El-Benna’ya, şehid edilmeden kısa bir süre önce bir arkadaşı, “Üstadım biraz istirahat etseniz olmaz mı?’’ Deyince Üstat şöyle cevap vermiş: “Aziz kardeş! (Öldükten sonra) uzun süre hem uyur, hem istirahat ederim cevabını vermişti.”

Rabbim! Ecrini ahirette almayı ve tatilini cennette geçirmeyi düşünerek bütün gücü ile Allah Teâla’nın dinine hizmet etmeyi bizlere nasip etsin.

Allah’a (cc) emanet olun…

Başyazı / İnzar Dergisi – Temmuz 2014 (118. Sayı)
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir