• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Abidlerin Efendisi Zeynelabidin Hazretleri
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Feyzullah Zerey
Asıl adı Ali olan Zeynelabidin Hazretleri, Hazreti Hüseyin’in oğludur. On iki imamın dördüncüsü olan Zeynelabidin Hazretleri, Tabiinin büyüklerinden olup, büyük sahabelerden çoğunu görmüştür. 658 yılında dünyaya gelen Zeynelabidin Hazretleri, İran fethi sırasında kisranın esir alınan üç kızından biri olan Şehr-i Banu’nun oğludur. Hazreti Hüseyin’in nesli Zeynelabidin Hazretleri’nin oğlu Muhammed Bakır ile devam etmiştir.

Babası Hazreti Hüseyin ile beraber Medine’den Kerbela’ya gitmiş ve o elim faciaya şahit olmuştur. Babası, amcası, kardeşleri başta olmak üzere yakınlarından çoğunun şehadetini gözleriyle görmüştür. Böylece hayatı derin hüzünler içinde geçiren Zeynelabidin Hazretleri, zamanın fitnelerinin yoğun olduğu bir dönemde yaşamıştır. Kerbela faciasında hasta oluğu için çadırından çıkamamış olan Zeynelabidin Hazretleri, o sıralarda bazı rivayetlere göre 13 bazı rivayetlere göre de 22 yaşlarındaydı. Kerbela faciasında sağ kalanlarla beraber Şam’a götürülmüş, Yezid’in karşısına çıkarılmıştır. Ablası Hazreti Zeynep ile beraber hakkı haykırmaktan vazgeçmemiş, uğradıkları her yerde facianın aslını ve davalarını anlatmışlardır.
Medine’ye yerleşen Zeynelabidin Hazretleri, kendisini ibadete vermiş ve ömrünün sonuna kadar böyle bir hayat yaşamıştır. Zeynelabidin Hazretleri, Büyük takva sahibi ve ibadete düşkünlüğünden ötürü, ibadet edenlerin süsü manasına gelen “Zeynelabidin” lakabıyla meşhur olmuştur.

İbadet etmeye düşkündü
Fazla secde etmeleri dolayısıyla alnında ve dizlerinde meydana gelen nasırlar yüzünden kendisine “Seyyid’üs Sâcidin” ve “Zü’s-Sefenât” denilmiştir. Aynı zamanda kendisine “Seccâd” da denilmiştir.
Oğlu Muhammed Bâkır, babası hakkında naklettiği bir rivâyette şöyle buyurmuştur:
“Babam, hep iyilik yapmaktan zevk alırdı. Allah’a karşı şükranını ifade etmek için; bir iyilik gördüğü zaman, Kur’ân-ı Kerîm okurken ‘Secde âyeti’ gelince, bir kötülükten kurtulunca, iki kişinin arasını bulunca, bir zorluğu atlatınca, mutlaka şükran secdesine kapanırdı. Bunun için kendisine ‘Seccad’ adı verilmiştir.”

Uzun uzun ağlardı
Zeynelabidin Hazretleri, sık sık Kerbelâ hadisesini hatırlar ve kendini tutamaz, uzun uzun ağlardı. Böyle kendisini harap edercesine ağlamamasını söyleyenlere şu cevabı verirdi:
“Hz. Yakub, on iki oğlundan birini kaybedince ağlamaktan gözlerine ak düştü. Görmez oldu. Hâlbuki kaybolan oğlu Yusuf sağ idi. Ben ise ‘Ehl-i Beyt’ten bütün yakınlarımın şehid düştüklerini gördüm. Bunların acısını yüreğimden nasıl çıkarabilirim?”

İyilik yapmayı çok severdi
Zeynelabidin Hazretleri, iyilik yapmayı çok severdi, iyi yürekli, sakin bir yaratılışı vardı. Kendisine yardım için başvuranı hiç geri çevirmezdi. Geceleri odun, yiyecek taşır ve fakirlerin, ihtiyaç sahiplerinin evinin kapısına bırakırdı. Yüzünde görünmemesi için nikab olduğundan kimse bu iyilikleri kimin yaptığını bilmezdi. Ta ki vefat ettiğinde sırtındaki nasırlardan kendisi olduğu anlaşılmıştı.

Düşmanları bile ona saygı gösterirdi
İleri derecede bir ilme sahip olan Zeynelabidin Hazretleri, kendisine gelip soru soranları verdiği cevaplarla ikna ederdi. İnsanlara müşkül hallerinde yardımcı oluyordu. Onları barıştırır, sorunlarını hal ederdi. Düşmanları tarafından da saygı görürdü. İnsanları incitmemeye gayret sarf ederdi. Kendilerine söven birisine; “Eğer ben dediğin gibiysem Allah’ın beni af etmesini dilerim; ama dediğin gibi değilsem, dilerim Allah seni bağışlasın.”

Sıkı takip altında yaşadı
Fitnelerin çok yoğun olduğu bir zamanda yaşayan Zeynelabidin Hazretleri, siyasi olaylardan uzak kalmaya itina gösterdiği halde dönemin idarecileri, onu sıkı bir takibe almış, herhangi bir siyasi faaliyet yapmaması için devamlı gözetim altında tutmuştur. Zeynelabidin Hazretleri’nin bir işareti ile Hicâz ile Irak’ın ayaklanabileceğini bildikleri için ondan çok korkuyorlardı.

Sahife-i Seccadiye
Zeynelabidin Hazretleri’in eserlerinden olan Sahife-i Seccadiye elli yedi dua içermektedir. Diğer bir eseri de “Risâlet’ül-Hukuk” kitabıdır. Bu risâlede; İslâmi hukuk esaslarının insanî vecheleri, bütün incelikleriyle izâh edilmektedir.

Şehadeti
Zeynelabidin Hazretleri, Hicret’in 75. yılı (Milâdi 693) Muharrem ayının 12. günü Emevi halifesi Hişam’ın emriyle ve Velid b. Abdulmelik’in vasıtasıyla zehirlenip şehit edilmiştir. 37 yıl yaşayan Zeynelabidin Hazretleri, Medine’deki Baki mezarlığında, Hz.Hasan’ın medfun bulundukları yere defnedilmiştir.

Güzel sesle Kur’ân okuması
İmam Sadık Hazretleri buyurmuştur ki:
“...Zeynelabidin Hazretleri, Kur’ân’ı herkesten daha güzel bir sesle okuyordu. Kur’ân okuduğunda, ev halkının duyup faydalanmaları için sesini yükseltiyordu.”

Secdeleri
İmam Bakır Hazretleri buyurmuştur ki:
“Babam Zeynelabidin Hazretleri, Allah’ın bir nimetini andığında şükrederdi; Allah’ın kitabından secdeli olan bir ayet okuduğunda secde ederdi; Allah Teâlâ, bir kötülüğü (tehlikeyi) veya bir hileyi ondan uzaklaştırdığında secde ederdi; farz namazı kıldıktan sonra secde ederdi; iki kişinin arasını uzlaştırmaya muvaffak olduğunda secde ederdi; onun bütün secde azalarında secde izi vardı; işte bundan dolayı “Seccad” (çok secde eden) diye adlandırıldı.”

Abdest alması
Zeynelabidin Hazretleri, abdest aldığında rengi sararıyordu. Ailesi; “Seni böyle sarartıp rahatsız eden nedir?” diye sorduklarında şöyle buyuruyordu: “Kimin huzurunda durmaya hazırlandığımı biliyor musunuz?”

Namaz için misk sürmesi
Zeynelabidin Hazretlerinin namaz kıldığı yerde bir şişe miski vardı; namaza başlamak istediğinde ondan biraz alıp kendisine sürüyordu.

Gece-gündüz bin rekât namaz kılması
İmam Bakır Hazretleri buyurmuştur ki:
“Babam, gece-gündüz bin rekat namaz kılardı; rüzgar bir sümbül gibi onu hareket ettirirdi. Namaza durduğunda rengi değişirdi. Namazda duruşu, büyük bir padîşahın önünde duran zelil bir kulun duruşu gibiydi. Azaları, Allah korkusundan titriyordu; namaz kıldığında, namazla vedalaşan ve artık ondan sonra hiçbir zaman namaz kılmayacak olan bir kimse gibi namaz kılardı.

Yürümesi
Zeynelabidin Hazretleri, yolun ortasında bir taş veya nedir? gördüğünde, bineğinden inerek mübarek eliyle onu yoldan kaldırıp bir kenara atardı.

Kendisini eleştirenlere müsamahası
Bir gün mescide giderken yolunun üzerine çıkan biri, yine siyasi sebeplerden dolayı kendisine edep dışı sözler sarf etmeye başladı, aslı astarı olmayan kusurlar sıraladı.
Zeynelabidin Hazretleri, adama döndü ve şöyle dedi: “Dur, dur, zahmet çekme!.. Ben, senin bilmediğin kusurlarımı da biliyorum, senin sayamadıkların da var bende... Daha doğrusu, senin saydıkların benim bildiğimden azdır!..”
Zeynelabidin Hazretleri, başkaca hiçbir şey söylemeyip oradan uzaklaşırken adamın mırıldandığı duyuldu: “Vallahi sen gerçekten imamsın. Bu fazileti Resûlüllah’ın torunlarından başkası gösteremez!”

Namaz vakti yüzünün sararması
Abdest aldığında başka bir âleme gitmiş gibi olur, değişik bir şahsiyete bürünürdü. Renginin sarardığını, dünyasının değiştiğini görenler sordular:
“Her abdestten sonra neden böyle değişiyorsun?” dediklerinde şöyle cevap verdi:
“Huzuruna çıktığım Zâtı düşünmek, benim dünyamı değiştiriyor, tefekkür âlemimi kaplıyor. Bu âlemle alâkam, o yüzden kesiliyor, değişik ruh haline giriyorum.”

Borçlunun borcunu üstlenmesi
“Muhammed bin Ûsâme hastalanmıştı. Ziyaretine gelen Zeynelâbidin Hazretleri, on beş bin dirhem borcunu veremediğinden dolayı ağladığını görünce, onu şöyle teselli etti:

-Sakın üzülme! Seni âhirete kul borcuyla göndermem. O borçların hepsini de ben üzerime alıyorum. Bu andan itibaren hepsi de benim borcumdur. Ey cemaat, şahit olun! Muhammed bin Ûsâme’nin ne kadar borcu varsa ben vereceğim, benden isteyeceksiniz, Onun kimseye tek kuruş borcu kalmamıştır, bu andan itibaren!”

Hakikat dersini ondan aldı
Bediüzzaman şöyle buyurmuştur: “Üveysi bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı Azam’dan (k.s.) ve Zeynelabidin Hazretleri (r.a.) ve Hasan, Hüseyin (r.a.) vasıtasıyla İmam-ı Ali`den (r.a.) almışım. Onun için, hizmet ettiğimiz daire onların dairesidir.” (Emirdağ Lahikası, s. 61)

Cevşenü’l-Kebir

Zeynelabidin Hazretleri, Cevşenü’l-Kebir’in nakil vasıtalarından biridir. Bu hususla ilgili olarak Bediüzzaman, “Yeni Said’in hususi üstadı olan İmam-ı Rabbani, Gavs-ı Azam ve İmam-ı Gazali, Zeynelabidin Hazretleri (r.a.) hususan Cevşenü’l-Kebir münacatını bu iki imamdan ders almışım. Ve Hazret-i Hüseyin ve İmam-ı Ali Kerremellahu Vecheden aldığım ders, otuz seneden beri, hususan Cevşenü’l-Kebir’le daima onlara manevi irtibatımda, geçmiş hakikati ve şimdiki Risâle-i Nur’dan bize gelen meşrebi almışım.” (Emirdağ Lahikası, s. 183)
 

doğruhaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir