• DOLAR 32.223
  • EURO 34.933
  • ALTIN 2444.474
  • ...
90`lı yılların Hamza`sı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İmanın ateşten bir gömlek olduğu 90’lı yıllarda o gömleğini giyerek, zulme karşı meydan okuyan Şehid Hacı Musa Şayık, birçok kez mürtet örgüt tarafından ölümle tehdit edildi, defalarca roketli saldırılara maruz kaldı. Ramazan ayında çarşı ortasından silahlı saldırıya uğradı ve orucunu şehadet şerbetiyle açtı

M. Salih Keskin / Mardin
Mazlumun sığınağı, zamanın Hamza’sıydı Şehit Hacı Musa Şayık. İlerlemiş yaşına rağmen İslam davasını sırtlayarak, cehd ve gayretleriyle gençlerin hacı amcasıydı… Bu yüzden mürtet örgütün hedefi oldu, birçok kez ölümle tehdit edildi, defalarca roketli saldırılara maruz kaldı. Ama o inandığı davadan vazgeçmedi. “Madem bir gün öleceğiz, neden bu Allah yolunda şehitlik olmasın ki?” diyen Hacı Musa, Ramazan ayında, bayrama 6 gün kala şehid edilerek, orucunu şehadet şerbetiyle açtı.

Şehit Hacı Musa ve 17 yaşındaki şehit oğlu Rüstem Şayık’ın hayatlarını, mücadelelerini ve şehadetlerini eşi ve iş ortağına sorduk. Şehit Rüstem Şayık’ın annesi ve Şehit Hacı Musa’nın eşi Haduli Şayık, “İçim çok yanıyor ama her şeye rağmen şehid annesi ve şehit eşi olmakla gurur duyuyorum” diyor.

Şehid Hacı Musa Şayık
Şehid Hacı Musa Şayık, Şırnak’ın İdil İlçesine bağlı Yarbaşı (Hespist) Köyünde 1950 yılında dünyaya geldi. İki eşi ve 18 çocuğu bulunan Hacı Musa, kardeşlerinin en büyüğü olduğu için aşiretinin lideriydi. Şehid Hacı Musa, İslam davasında aktif rol almaya başlayınca aşireti toplanarak, ya bizim başımızda kalırsın ve davadan vazgeçirsin, yâ da biz seninle yürümeyiz” dediler. İki tercih arasında kalan Şehit Hacı Musa, aşiret reisliğini bir kenara bırakarak, davasını seçti.

Kalan ömrüm İslam yolunda geçerse çok mu?
Şehid Hacı Musa’nın eşi Haduli Hanım, eşinin Nusaybin’in sayılı zenginlerinden olduğunu söyledi. İslam davasıyla tanıştıktan sonra malını bu yolda harcamasına rağmen hiçbir zaman şikâyet etmediğini ifade eden Haduli Hanım, sürekli, “Benim 40 yıllık hayatım gaflet içinde geçti, kalan ömrüm İslam yolunda geçerse çok mu?” dediğini söyledi.

Zamanın Hamza’sıydı
Şehid Hacı Musa’nın kendini Allah’ın davasına adadığını belirten Haduli Hanım, hayırlı bir şeyler inşa etmek için gece gündüz çalıştığını söyledi. Aşireti onu yarı yolda bırakmasına rağmen onların kurtuluşları için mücadele ettiğini belirten Haduli Hanım sözlerini şöyle sürdürdü: “Akrabaları başta olmak üzere ulaşabildiğine İslam’ı anlatırdı. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırdı. Bu yüzdendir ki, sürekli mürtet örgüt tarafından silahlı ve roketli saldırılara maruz kalırdı. Birçok kez mürtet örgüt, evimize roket attı. Ama eşim hiçbir zaman korkmadı, geri adım atmadı. Çok cesaretli idi, bu yüzden ona zamanın Hamza’sı derlerdi. İnsanların grup halinde evinden işe, işten eve gittiği vakitler bile eşim birçok kez tek başına giderdi.”

Şehid Hacı Musa Cezaevinde…
Eşinin ticaret ve ziraat işleriyle uğraştığını belirten Haduli Hanım, mütedeyyin insanlara yönelik yapılan operasyonlarda eşi, bir oğlu ve eşinin yeğeninin de tutuklandığını söyledi. Eşinin 3 ay kadar cezaevinde kaldığını dile getirdi.
Madem bir gün öleceğiz, neden bu Allah yolunda şehitlik olmasın ki
Haduli Hanım, Hacı’nın cezaevinden çıkmasından sonra kendisine “Madem bir gün öleceğiz, neden bu Allah yolunda şehitlik olmasın ki…” dediğini söyledi. 2 Şubat 1997’de Ramazan bayramına 6 gün kala, oruçlu haliyle mürtet örgüt tarafından arkadan vurularak şehit edildiğini belirten Haduli Hanım, şehadetinin ardından geride 17 kişilik bir ailenin kaldığını söyledi.

Şehit Hacı Musa’nın son anları ve şehadeti…
İş ortağı ve saldırı anında yanında olduğu için yaralanan Seyfettin Gezer, Şehid Hacı Musa’nın müminlere karşı merhametli, zalimlere karşı da şiddetli olduğunu söyledi. Saldırı anını anlatan Gezer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ramazan Bayramı’na 6 gün kalmıştı. Bizler de bayram hazırlığını yapıyorduk. Bayram şekeri almak için Hacı ile beraber Suriye kapısına gittik. Şeker bulamadık, bizler de şehir merkezine indik. Acatlar Pasajı’na gittik, şeker pazarlığı yaparken, bize ateş edildi. Hacı Musa’ya 3 kurşun isabet etti, iki kurşun sırtına, bir kurşun da kalbinin üstüne isabet etmişti. Bir kurşun da benim koluma isabet etti. Hacı Musa, hemen orada yığıldı, çevredeki esnaf bize yardım etmedi. Ben de yaralı olduğum için tek başıma hastaneye götüremiyordum. Yoldan geçen bir tanıdığımız bize yardım etti ve birlikte hastaneye gittik. Şehid Hacı Musa, ruhunu hastanede Rabbine teslim etti.”

Şehit babanın şehit oğlu Şehit Rüstem
Mardin’in Nusaybin İlçesinde 2 Haziran 1975’te dünyaya gelen Rüstem Şayık, Şehid Hacı Musa’nın en büyük oğlu idi. Daha çocuk yaşta olmasına rağmen herkes tarafından çok sevilen biriydi. Babasının Şehid Rüstem’i küçük yaşta onu Kur’an-ı Kerim öğrenmeye gönderdiğini belirten Anne Şayık, Rüstem’in de Elifbası sağa/sola bırakıp çocuklarla oyun oynamaya gittiğini anlattı.

Şehid olmak için evrakları bile hazırlamıştı!
Oğlunun bir ara İstanbul’a gittiğini belirten Haduli anne, babasının ona telefonla ulaşarak, ‘Sen İstanbul’da ne yapıyorsun! Çabuk Nusaybin’e gel, burada bir sürü genç şehid oluyor. Sen de gel şehit olsana!’ dediğini söyledi.
Rüstem’in de bu sözlerden sonra Nusaybin’e geri döndüğünü belirten Haduli Anne sözlerine şöyle devam etti: “1991 yılının son ayı oğlum İstanbul’dan geri dönmüştü. Çalışması için babası onu bir arkadaşının yanına yerleştirdi. Sevecen, çalışkan ve cesaretli olduğu için kısa bir sürede herkes tarafından sevilen biri oldu. Yeni arkadaşlarını çok sevmişti, İslam için çalışan gençler ile beraber otuyor, kalkıyordu. Bir ara arkadaşlarıyla otururken, şahadetten laf açılmış ve oğlum Rüstem de ‘şehit olmam için ne lazım’ demiş. Arkadaşı ona şaka yaparak ‘bir adet kimlik fotokopisi ve iki adet fotoğraf’ demiş. Oğlum da bunu ciddiye almış ve ertesi gün istediği kimlik fotokopisi ve iki adet fotoğrafı vermiş arkadaşına… Tabi sonradan şaka olduğunu anlamıştı.”

Rüstem’in şehadeti…
Oğlunun 30 Nisan 1992 yılında amcasının evinde olduğu sırada evin çevresinde çocukluk arkadaşının dolaştığını belirten Haduli Anne, bunu fark eden oğlunun dışarıya çıkıp ne olduğunu öğrenmeye çalıştığını söyledi. Haduli Anne, “Evin etrafında dolaşan mürtet örgütçülerden biri önce oğlunun ismini zikretti. Oğlum da sesin geldiği tarafa döner dönmez ateş edildi. Açılan ateş sonucu bir kurşun oğlumun başına isabet etti. Olayın ardından oğlum ilk önce Nusaybin Devlet Hastanesine, oradan da Diyarbakır’a sevk edildi. Bütün müdahalelere rağmen oğlum kurtarılamadı ve ruhunu Rabbine teslim etti” dedi.
Anne Şayık, Diyarbakır’daki dava arkadaşlarının ‘şehidi bize verin’ demeleri üzerine, babasının da Rüstem’in Diyarbakır Yeni Köy Mezarlığına defnedilmesine onay verdiğini ve orada defnedildiğini, söyledi.
Anne Şayık son olarak, “Oğlum, daha 17’sinde, gençliğin baharında şehit oldu. … İçim çok yanıyor ama her şeye rağmen şehid annesi ve şehid eşi olmakla gurur duyuyorum” diye konuştu.
 

doğruhaber

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir