• DOLAR 32.37
  • EURO 34.974
  • ALTIN 2325.24
  • ...
Bilali Bir Direnişle Şehadeti Seçti
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M. Salih Keskin / Diyarbakır

90`lı yıllarda Bölge’de mürted örgüt dinini öğrenmek isteyen halka kin kustu, onlarca âlim ve imamı şehid etti. Bu imamlardan biri de Molla Ali Elbahadır’dır. 23 Ağustos 1992 yılında PKK tarafından kaçırılarak, şehid edilen Molla Ali’nin hayatını araştırdık.

Molla Ali Elbahadır Kimdir?

1961 yılında Bingöl’ün Yamaç ilçesinde dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Molla Ali Elbahadır, Diyarbakır İmam Hatip Lisesi’nden mezun olur ve imamlık yapmaya başlar. İlk olarak Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde üç yıl görev yapar. Daha sonra Diyarbakır’ın Eğil ilçesine bağlı Taşdım (Musya) Köyüne, oradan da 1989 yılında Eğil Merkez Fevziye Camii’ne atanır. Şehid Molla Ali’nin 3 oğlu ve bir kız çocuğu vardır. İmam olduğu dönemde yani 23 Ağustos 1992 yılında Bingöl’e taziyeye giderken, Diyarbakır Bingöl karayolu Lice İlçesi (Dêra Raş) mevkiinde, Jandarma Karakolu’nun 500 metre ilerisinde PKK tarafından yolu kesilir, sırf sakallı olduğu için otobüsten indirilerek götürülür. Sonradan imam olduğu öğrenilince, ondan inandığı değerlere küfretmesi istenir ancak Molla Ali, inandığı değerlerden taviz vermez. Bunun üzerine Molla Ali çok ağır işkencelere maruz kalır ve sonunda şehid edilir.

2 Otobüs ve 6 Taksiyle Aramaya Çıktılar

Şehid Molla Ali Elbahadır’ın akrabası, yakın arkadaşı ve komşusu olan Necmettin Alaş, Molla Ali’nin kaçırıldığı duyulduktan sonra yakınları ve sevenleriyle beraber aramaya çıktıklarını söyledi. Diyarbakır Kupik İş Hanından 2 otobüs ve 6 taksi ile saat: 05.00’te yola çıktıklarını anlatan Alaş, Hani, Lice ve Bingöl ayrımına gittiklerini ve bölgeye dağıldıklarını söyledi.

İşkenceye Rağmen İnancından Taviz Vermedi

Alaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizler gruplara ayrıldık ve aramayı başlattık. En azından mübarek naaşını bulmak istiyorduk. Dağ yoluna doğru yüzümüzü çevirdik ve dağ yolunda ilerledik. Yedi kişilik bir grup idi. Biraz yürüdükten sonra önümüze iki PKK’lı çıktı ve silahları bizlere doğrultarak, ‘nereye’ diye sordu. Bizde durumu anlattık ve cenazeyi istediğimizi söyledik. PKK’lılar daha sonra bizleri bir eve götürdü ve telsizle birileriyle konuştu. Bir arkadaşımız ‘Seyda’mızı niye öldürdünüz, ne istediniz?’ diye sorunca PKK’lı şunları söyledi: ‘Sakallı olduğu için aldık ve sonra imam olduğunu öğrendik. Serbest bırakmak şartıyla ondan inandığını inkâr etmesini istedik, yapmadı. Hizbullah’a küfür etmesini istedik; küfür etmedi. İşkence yaptık ama kâr etmedi. Biz de öldürdük’ dedi. O arkadaşımız sinirlendi. Bunun üzerine PKK’lılar tekrar telsizi aldı ve ‘Bunları öldüreyim mi?’ dedi. Ancak telsiz çalışmadı, bunun üzerine bizleri alıp üstlerinin yanına, yani Molla Ali’nin şehid edildiği yere götürdüler.”

Rus Bağı…

Mübarek naaşını gördüğünde şok geçirdiğini belirten Alaş, bunun tek adı vahşet olduğunu söyledi. Alaş, “Şehid Molla Ali’nin elleri Rus bağı dedikleri şekilde bağlanmıştı. Çok ağır işkence yapmışlardı, kolları kırılmıştı ve vücudun her tarafında mermi izleri vardı. Çok yakın mesafeden ateş edilmişti, bir mermi sağ gözüne isabet etmiş ve başının arka tarafından çıkmıştı, bir kuşun da kalbinin üstüne… Kanlar içinde her tarafı şişmiş öylece yatıyordu. Hemen şehidin naaşını aldık ve Diyarbakır’a getirdik. Akşam olmuştu, şehidin naaşını Dicle Üniversitesi’nin morguna kaldırdık, savcı geldi ve daha sonra otopsiye aldılar. Sabah ise şehidimizi alarak, Ali Pınar mezarlığında defnettik. Cenaze törenine binlerce seveni katılmıştı, tekbirler yeri-göğü inletiyordu” diye konuştu.

İrşad Çalışmaları…

Şehid Molla Ali’nin irşad çalışmalarına çok önem verdiğini belirten Alaş, gittiği her yerde İslam’ı anlattığını ifade ederek şöyle konuştu: “Molla Ali, köy köy gezip İslam’ı anlatırdı. Birçok zaman yanındaydım. Bir gün Lice’ye gittik, orada inşaatlarda çalışmaya gelen 15 inşaat işçisiyle sohbet etti. Bölge halkı Molla Ali’yi çok sever, sayardı. Bu yüzden sözü geçerdi. Onun boş zamanı yoktu, sürekli insanlara nasihatler ederdi. Bir gün birisi Molla Ali’ye bir soru sordu. Hocam herkes ölülerine şehid diyor, şehid kimdir? dedi. Seyda ise ‘Allah ve Resulüne iman eden ve bunun için mücadele ederken ruhunu rabbine teslim edenlere şehid denir. Nitekim Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerimde; ‘Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, bilakis onlar diridirler, fakat siz anlayamazsınız’ diyor.”

Hz. Bilal Gibi Yaşadı

Molla Ali’nin en çok Hz. Bilal-i Habeşi’yi anlattığını belirten Alaş, “Bölgede ve özelikle 92 yılında PKK var gücüyle dindarlara saldırdığı için Molla Ali, sürekli Hz. Bilal-i Habeşi’nin çektiği sıkıntıları anlatırdı. Bu dönemde herkesin Bilal gibi cesur ve inandığından asla taviz vermemesi gerektiğini anlatırdı. Şimdi düşünüyorum da Molla Ali de Hz. Bilal gibi inancından taviz vermedi ve şehid oldu. İşkence altında bile inkârı asla düşünmedi. Bilal gibi cesur idi” dedi.

İlim Okuyun ve Okuduğunuzu Yaşayın

Gerek akrabaları ve komşuları olsun veya Eğil halkı olsun Molla Ali’yi çok sevdiklerini anlatan Alaş, küçük ile küçük, genç ile genç, büyük ile büyük, yaşlı ile yaşlı olduğunu söyledi. Şehid Molla Ali’nin İslam’ı anlatan ve yaşayan biri olduğunu anlatan Alaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Molla Ali, Peygamberimizin ahlakıyla ahlaklanmıştı. Bu yüzden onu kıskanırdım. Toplumun İslam’ı yaşayabilmeleri için elinden gelen gayreti gösteriyordu. Boş zamanlarında sürekli çocuklara Kur’an-ı Kerim dersi verirdi ve bizlere şu tavsiyede bulunurdu: "İlim okuyun ve okuduğunuzu yaşayın." Kendisi de hem ilim okur, hem de yaşardı…"

Gece Namazı Zafer Getirir

Şehid Molla Ali’nin oğlu Abdullah Elbahadır ise babasının şehadeti çok arzuladığını söyledi. Elbahadır, “Annem `neden bu kadar şehid olmak istiyorsun, hem sen ölürsen bize kim bakacak `diyordu. Babam ise `eğer ben bir gün şehid olursam arkamda 3 mücahit bırakıyorum` dedi. Babam çok şefkatli ve merhametli idi, namazına çok düşkün idi. Gece namazlarına kalkar, sabah namazında da camiye giderdi. Babam gece namazlarının zafer getireceğine inanıyordu. 90’lı yıllarda ortam gergin olduğu için annem babama ‘sabah namazına gitme!’ diyordu; babam ise `eğer ben camiye gitmesem bunun hesabını yarın Allah’a nasıl vereceğim` derdi. Bir babanın evladına verebileceği en güzel hediye şehadettir derdi, kendisi de en çok arzuladığına kavuştu. Bizler babamı kaybettik, ama bu bizim için kayıp değildir. Babamın şehadetiyle birçok insan gaflet uykusundan uyandı” diye konuştu.

Çok Zeki, Çevik ve Atılgandı

Şehid Molla Ali Elbahadır’ın abisi Fahrettin Elbahadır ise kardeşinin asla bir cahiliye hayat yaşamadığını, ömrünün İslam ile geçtiğini ve bu yolda şehid olduğunu söyledi. Küçük iken çok zeki olduğunu söyleyen Fahrettin Bey, özelikle Kur’an-ı Kerim`i kısa bir sürede bitirdiğini ve okula gittikten sonra da sürekli 100 puan aldığını söyledi. Çevik, atılgan ve gözünün gördüğü hiçbir şeyden korkmayan bir yapıya sahip olduğunu söyleyen Fahrettin Bey, çevredekilerin zekâsına hayran olduklarını söyledi. Fahrettin Bey, “Kardeşim küçüklükten beri güzel ahlaklı, kimseyi incitmeyen veya incitmeyi istemeyen birisiidi. Değişik medreselerde ilim okudu, çocukları çok sever, onlara İslam’ı anlatırdı” dedi.

Görevini Yaptığı İçin PKK Tarafından Tehdit Edildi

Diyarbakır İmam Hatip Lisesinden mezun olduktan sonra imam olduğunu ve ilk olarak Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı bir köye atandığını ifade eden Fahrettin Bey, abdest almayı dahi bilmeyen köylülere namaz kılmayı, Kur’an-ı Kerim`i öğrettiğini söyledi. Daha sonra kardeşinin Diyarbakır’ın Eğil ilçesine tayin edildiğini belirten Fahrettin Bey, imam olduğu camide Molla Ali`nin çocuklara Kur’an dersi vermeye başladığını söyledi. Fahrettin Bey, “Kardeşim artık vaktinin büyük bölümünü camide, çocuklara Kur’an dersi vermekle geçiriyordu. Kısa bir sürede yüzlerce öğrencisi oldu, tabi bu mürted örgütün zoruna gitti. İlk olarak birini yolladılar ve daha sonra bizzat kendileri kardeşimin yanına giderek, tehdit ettiler. Çocuklara Kur’an-ı Kerim dersinin verilmesinden oldukça rahatsız olmuşlardı. Kardeşim ise tehdit eden PKK’lılara nasihatler ederdi. Gittikleri yolun yanlış yol olduğunu söylüyordu.”
 

Şehid Olacağını Biliyordu

Kardeşinin şehid olmadan 3 gün önce Diyarbakır’a geldiğini belirten Fahrettin Bey, tüm akrabalarını gezerek şehid olacağını ve halellik dilediğini söyledi. Fahrettin Bey, “Son günlerinde çok dalgın idi ve sürekli şehid olacağını ifade ediyordu. 3 gün sonra bir yakınımız vefat etti ve o da taziyesine gitmek için köye gidecekti, ancak yolu kesildi, işkenceler edildi ve şehid edildi. Allah şehadetini kabul etsin. Benim kardeşim cahiliye bir hayat yaşamadı” diye konuştu.

Şehidin Bazı Tavsiyeleri…

Fahrettin Bey, son olarak kardeşinin dilenden aklında kalan bazı tavsiyeleri bizimle paylaştı: Molla Ali, örneğin bir çay bahçesine oturduğu zaman hemen İslam’ı anlatmaya başlardı, bazıları onun sözünü keserdi. Kardeşim ise boş sözlerden Allah’a sığınmasını isterdi. Onun dilenden boş bir söz çıkmazdı ve herkesin boş işlerden yüz çevirmelerini isterdi. İslam için başınız bile gitse asla taviz vermeyin, derdi. Dininize sahip çıkın ve çokça çalışın. Namazını dost doğru kılın ve elinizden geldiği kadar teheccüt namazını kılın. Gecenin karanlığında dua edin, derdi. Molla Ali, bir İslam davetçisinin yapması gereken her şeyi yapardı ve çokça dua ederdi.

Bu haberler de ilginizi çekebilir