Şehidlik hem dünyayı hem de ahireti kazanmaktır
Şehadet ayı münasebetiyle Doğruhabere konuşan şehid babası Molla Ubeydullah Musıllioğulları, mektebinde şehadet olmayan hareketlerin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını söyledi.
İlyas Yavuz / Konya
Yüzlerce şehidin kanlarını akıttığı ve toplum içerisinde şehadet ayı olarak anılan Şubat ayını Şehid Muhsin’in babası ve kanaat önderi olan Molla Ubeydullah Musıllioğulları Hoca ile konuştuk. Şehadetin İslam davasına katkısını, şehidlik makamının önemini ve Müslümanların şehidlere karşı sorumluluklarını anlatan şehid babası Molla Ubeydullah, “Bütün şehid babalarına ve annelerine tavsiyem budur. Her zaman iftihar etsinler, müsterih olsunlar. Çünkü şehidin ilk şefaatçisi olacağı kişiler anne ve babalarıdır. İnşaallah Rabbim hepimize cenneti nasip eder” dedi. Şehadet olgusunun önemi ve toplumlara etkisinden söz eden Molla Ubeydullah, şehidlik kavramının tanımını yaparak, “şahit olmak, huzurda olmak ve idrak etmek” anlamına gelen bir sözcüktür. Şehadetten mahrum olan bir şahıs, bir dava veya bir hareketin başarıya ulaşması düşünülemez. Çünkü kişi şehadetin anlamını idrak ederek ona göre bütün işlerinin samimi bir şekilde yapar. Yaptıklarını bilerek ve isteyerek yapar, başarılı olur. Kişi yaptığı işlerin faydasını ahirette göreceğini bilir. Şehidler kanlarının ilk damlası yere düştüğünde, cennetteki mekânlarını görürler. Şehidlik makamı o kadar yüksek bir makam ki şehid olmayı her zaman arzularız ve isteriz” dedi.
MEKTEBİNDE ŞEHADET OLAN BİR HAREKET İÇİN KAYBETME YOKTUR
Şehadet arzusuyla yoğrulan bir hareketlerin ise hiçbir şekilde zararda olmayacaklarını vurgulayan Molla Ubeydullah, “Bir harekette, toplulukta şehadet olgusu varsa, o topluluğun ya da hareketin başarıya ulaşma şansı elbette daha yüksektir. Başarılı olur; çünkü o toplum biliyor ki öldüğü vakit, Peygamberlerle haşr olur. Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi sorgusuz ve sualsiz haşr olur. Dolayısıyla mektebinde şehadet olan hareketler için kayıp veya yenilgi söz konusu değil. Ya dünyada kazanırlar ya da ahirette. Rum ordusu ile İslam ordusu karşılaştığında, Rum ordusu komutanı korkusundan savaşa girmek istemiyordu. Rum ordu komutanı Cercey, ‘İslam komutanı kimdir gelsin onunla bir görüşeyim’ der. İslam ordusu komutanı Halid bin Velid’ti. Görüşme iki ordunun ortasında olur. Cercey, Halid bin Velid’e ‘Sana birkaç soru soracağım; ama doğru cevap vereceksin’ diyor. Halid bin Velid de ‘Bizim dinimizde yalan konuşmak haramdır, ben zaten yalan konuşmam’ cevabını verir. Cercey, Allah’ın Halid bin Velid’e ‘Bütün savaşlarda galip gelmen, mağlubiyet yüzü görmemen sözü nasıl oluyor?’ diye sorunca; Halid bin Velid ona tarihi bir cevap verir. ‘Sen dünyada kalmayı ne kadar çok seviyorsun?’ Cercey ebedi kalmak istediğini söylüyor. Halid de ‘Ben Allah yolunda ölmeyi şu anda istiyorum’ diyor. Cercey, “Doğrudur, ölümden korkan kişi ölümden korkmayan kişiye elbette mağlup olur, cevabını verir. Bu olaydan sonra Cercey, Müslüman oluyor. Dolayısıyla eğer bir toplumda, bir harekette şehadet olgusuna yer varsa, elbette ki başarılı olacaktır. Aksi halde mektebinde şehadet olmayan bir hareket veya topluluk çok korkak olur. Çünkü dünyayı çok sever. Ölüm korkusu ve dünya sevgisi onu her şeye karşı korkak hale getirir. Korkak bir toplumun harekâtın başarıya ulaşması hiçbir zaman mümkün değildir. Tarihte bunun birçok örneği de mevcuttur. Korkarak hiçbir başarı elde edilemez” şeklinde konuştu.
ŞEHİDLERE KARŞI SOPRUMLULUĞUMUZ DAVALARINI SÜRDÜRMEKTİR
Müslüman toplumların şehitlerin gerek şahıslarına gerekse davalarına yönelik mesuliyetlerine de dikkat çeken Molla Ubeydullah, “Bir insanın dünyadaki sorumluluğu vardır. Bu konuda Rabbimiz ayet-i kerime ‘Tahmin eder misiniz ki ben sizi boşu boşuna dünyaya getirmiştim’ diye buyuruyor. Yani insanın bu dünyada bir sorumluluğu vardır. İnsan yeryüzünün halifesidir, Peygamberin vekilidir. Gönderilen bütün Peygamberler ne için ve nasıl çalışmışlarsa, kişinin de öyle çalışması gerekiyor. Onun için bir insanın, bir şehidin sorumluluğu çoktur. Yeryüzünde Kur’an-ı Kerim’in hâkimiyeti için çalışması elbette zorunludur ve mecburidir. Eğer bunları yapmazsa bu ayetin tam tersini icra etmiş olur. Allah’u Teâlâ peygamberlere ne görev vermişse müminlere de aynı görevi vermiştir. Şehidin varislerinin görevi de gecesiyle gündüzüyle İslam dini için çalışmak bunun yanında da dünyasını ihmal etmemektir” şeklinde konuştu.
BİR ŞEHİD BABASI OLARAK İFTİHAR ETTİM
Bir şehid babası olarak duygularını Doğruhaber’e anlatan Molla Ubeydullah, “Bir şehid babası olarak Allah’tan emin olun,sürekli iftihar ettim. Biliyorum ki insan eceli gelmeden ölmez. Oğlumun eceli geldi ve şehid oldu. Allah yolunda şehid olması bizim için büyük bir nimettir. Çünkü Resulullah’ın buyurduğuna göre bir şehid, ailesi içerisinde cehennemi hak etmiş yetmiş kişiye şefaat etme hakkı vardır. Bu bizim için bir nimettir. Her zaman gıpta ediyoruz, emin olun ki sürekli hatırladıkça hanımımla dua ettik, Allah’u Teâlâya hamd etmişiz. Ya Rabbim sana hamdu senalar olsun ki biz şehid babası ve annesi olmuşuz. Bundan dolayı iftihar ediyoruz” ifadelerini kullandı.
ŞEHİDİN İLK ŞEFAATÇİSİ AİLESİDİR
Konuşmasının sonunda şehid ailelerine seslenen Molla Ubeydullah, “Bütün şehid babalarına ve annelerine tavsiyem şudur: Her zaman iftihar etsinler, müsterih olsunlar. Çünkü şehidin ilk şefaatçisi olacağı kişiler anne ve babalarıdır. İnşaallah Rabbim hepimize cenneti nasip eder” dedi.