Allah`ın adıyla… Geçen hafta bir açık görüş vesilesiyle Adana`daydım. Açık görüşüne gittiğim muhterem büyüğüm Hizbullah davasından 13 yılı aşkındır zindanlarda yatıyordu. Her bir yılı, ayı, haftası, günü; acı, çile ve firakla nakşedilmiş 13 yıl... Fakat bunlara rağmen İbrahimî teslimiyetten, Eyyubî sabırdan ve Hüseynî duruştan ödün verdiklerini göremezsiniz. Bu hallerini görmek, metanetlerini fark etmemek elde değil. Onları görüp de kazandıklarına gıpta etmemek, çok zor.
Gözlerinde ve sözlerinde pişmanlık, üzüntü, keder ve şikayet bir yana, belirtileri de yoktu. Parlayan gözlerinde, gülen yüzlerinde sevinç ve mutluluk vardı. Dillerinde hak vardı, hakkı ve sabrı tavsiye vardı. Dört duvar arasında da bizim, ahiretimizin, ahiret noktasındaki hassasiyetimizin endişesi içerisindeydiler. Bu endişelerini sık sık dile getirmekten imtina da etmiyorlardı. Kendilerine yönelik bir endişeleri yoktu, teslimiyet kalplerinde taht kurmuştu adeta.
'Ekmeğimiz, suyumuz burada olduğu müddetçe biz buradayız. Allah dileyinceye kadar biz buradayız.
Allah bizim dört duvar arasında olmamızı diliyorsa tüm dünya bizi buradan azad etmek için bir araya gelse de mümkün değil, bizi buradan çıkaramazlar. Allah bizi buradan azad etmeyi murad ederse bizi burada tutsak etmek için tüm dünya bir araya gelse de mümkün değil, bizi burada tutamazlar. Burada oluncaya kadar dışarıya yönelik planımız yok. Burada işimiz okumak, okutmaktır. Taattır, ibadettir. Sabretmek, sabrı tavsiye etmektir. Rabbe biraz daha, biraz daha karib olmaya çalışmaktır.
Zindan, medresemiz, mektebimiz... Zindan mescidimiz, arınma diyarımız... Zindan, Hz. Yusuf`un, Bediüzzaman`ın yolunda olmamızın nişanesidir. Zindan, Allah için bedel ödeyenlerin, aşkı kuşanan bahadırların aşk hanesidir.' Bu ve benzeri hakikatleri bazen kal, bazen hal diliyle dile getiriyorlardı. Bu açıdan zindandakilerin özellikle sabır, sebat, azim, okuma, yardımlaşma ve sıkıntılardan bile bir güzellik çıkarma hususiyetleri takdire şayandır.
Neyse, zindana hayat veren deliklerden bahsedildiği görüş öncesine gidelim. Zira görüş serüvenimiz aslında, görüşe girmeden başlamıştı. Cezaevi yoluna girmeden önce iki güzel dost bizi ağırladı. Özellikle onlardan biri, zindandaki muhabbet ve dostluğun hürmetine bizi ağırlamıştı. Zindana farklı bir camiadan dolayı düşmesine rağmen zindanda kaldığı beş aylık bir sürecin bir kısmını Hizbullah davasından hükümlü olanlara yakın koğuşlarda, bir kısmını da onlarla bir arada geçirmişti. Bu beş aylık zindan hayatının kendisine çok şey kazandırdığını belirtiyor, zindan hatıralarını anlata anlata bitiremiyordu. Hatıralarını anlatırken deliklere çok vurgu yapmıştı.
Delikleri sorduğumda, iki koğuşun arasındaki duvardaki çatlaklardan oluşan veya inşaat sırasında bırakılan küçük ahşap parçaların çıkarılmasıyla oluşan delikler olduğunu belirtti. Sonra 'O delikler bizim adeta hayat damarlarımızdı. Biz zindana beraber girenler genç olduğumuzdan dolayı ara ara aramızda sorunlar sıkıntılar oluşuyordu. Yıllarını bu zindanlarda geçirmiş Hizbullah davasından hüküm giymiş ağabeyler, o delikler aracılığıyla bizi dinler ve aramızı bulurlardı. Yine o ağabeylerimizden o küçük delikler sayesinde Risale-i Nur dersleri, Arapça ve Siyer derslerini alıyorduk.
Hatta o deliklerden birbirimize baklava dilimi bile ikram ettiğimiz oluyordu. Tabi cezaevi idaresi bu delikleri fark edince deliklerden ders alıp vermemize, delikler aracılığıyla sorunlarımızı çözmemize bile tahammül edemeyip delikleri kapatmışlardı.' diye ekledi.
Anlayacağınız bambaşka bir alem olan zindan vesilesiyle bu dost da bu şekilde hakiki dostlar edindi. Zaten zindana düşenlerin piri Hz. Yusuf (as)`ın tabiriyle zindan, belalar konağıdır, diriler kabridir, düşmanları sevindiren hakiki dostlar edinme yeridir.
Allah için, Allah`ın da
vası için zindana düşenler, gönlü ferah ve bahtiyar olanlardır. İşte en samimi, candan seven, candan kucaklayan dostlar onlardır. Lakin zindan imtihandır, zindan beladır. Bela da istenmez. Kapıya dayanınca da hakkını vermek gerekir.
Allah`ın zindanın hakkını verenlere de bir hayır kapısı açması temennisiyle zindandan öncesini, zindanı ve zindandan sonrasını iman nuruyla aydınlatan bahadırlara kalbin derinliklerinden bin selam gönderiyoruz.
Essalamu aleykum ve rahmetullahi vebarekatuhu ey zindan bahadırları!
Allah`ın zindanın hakkını verenlere de bir hayır kapısı açması temennisiyle zindandan öncesini, zindanı ve zindandan sonrasını iman nuruyla aydınlatan bahadırlara kalbin derinliklerinden bin selam gönderiyoruz.
Essalamu aleykum ve rahmetullahi vebarekatuhu ey zindan bahadırları!