Zamlar ve Ticaret Ahlakı Sorunumuz!
Salgın süreci ile birlikte yaşanan kısıtlama ve kapanmalar ile üretimin aksaması sonucu ülke ekonomisinin uzun süredir zor durumda olduğu biliniyor. Bu süreçte birçok iş sektöründe kepenk kapatmalar yaşandı. Enflasyonun yükselmesi ve başta gıda ürünleri olmak üzere yapılan yüksek zamlar vatandaşın belini iyice büktü.
Hükümetin süreci iyi yönetmediği veya son günlere kadar yeterince işi ciddiye almadığı gibi bir tablo ile karşı karşıyayız. Yapılan zamlar sonucu alım gücü iyice düştü. Çarşı-pazarlardaki fahiş fiyat artışlarına hem vatandaş hem dürüst esnaf şikâyet ve tepki gösteriyor. Ortada ciddi bir sorun var, mutfak yanıyor mutfak.
Yapılan devasa yatırımları ve büyüme rakamlarını sürekli gündem yaptığından piyasanın ve halkın çektiği ekonomik sıkıntı ve krizi hükümetin görmezden geldiği ve çözüm üretmediği kanaati oluştuğu sırada neyse ki; konu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündemine geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kırşehir’de Ahilik Haftası Kardeşlik ve Dayanışma Programı’nda yaptığı konuşmada, "Hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıları biliyoruz. Fırsatçılarla mücadele etmek suretiyle enflasyonu kontrol altına alarak fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz. Her sorunumuz kendiliğinden çözüm yoluna girecektir." dedi. Bu açıklamadan sonra Ticaret Bakanlığı harekete geçerek denetimlere ağırlık vermeye başladı. Bu iş sadece denetim ile olacak gibi değil. Hükümet bu konuyu çözme adına kimsenin gözünün yaşına bakmadan sistemli bir çalışma yürütmelidir. İlk başta da kendi yaptığı zamları geri almalıdır. Yoksa bu yangın hükümeti de yakacaktır.
Konunun hükümet ile ilgili kısmı dışında esnaf, tüccar ve vatandaş olarak bizimle ilgili kısmı var. Burada her şeyden önce “ahlak” ve “ticaret ahlakı” konusu öne çıkıyor.
Akaryakıt, doğalgaz ve belli ürünlere yapılan zamlarla ilgili ürünlerin fiyatlarının o oranda artmasını anlarız da, ilgisi olmayan mal ve hizmetlerde yapılan fahiş zamları anlamak mümkün değildir. Fırsatçıların ev ve işyeri kiralarından, tarım ürünlerine, dayanıklı tüketim mallarından inşaat ürünlerine kadar fahiş bir şekilde zam yapmadıkları ürün neredeyse kalmadı.
Ortada fırsatçılık varsa orada ‘ahlak’ hele hele ‘ticaret ahlakı’ yok demektir. Geçtiğimiz Cuma hutbesinde bu konu şöyle ele alındı:
“İslam’a göre ticaret ahlâkının en önemli ilkesi doğruluk ve dürüstlüktür. Mümin işinde, gücünde, ticaretinde daima güven verendir. O, alırken de satarken de doğru ve dürüst olduğu ölçüde Allah’ın rızasını kazanacağını bilir. Yalan ve hileye asla tevessül etmez. Zira yalan ve hile ile elde edilen malda hiçbir hayır yoktur. Allah’a ve ahiret gününe inanan bir mümin, işinde ve ticaretinde harama ve gayr-ı meşru kazanç yollarına başvurmaz. Ölçü ve tartıda adaletsizlik yapmaz. Karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fâhiş fiyatlarla insanları mağdur etmez…”
Evet, -Hud Suresi: 84-85- ve Araf 85- Ayetlerinde uyarılmamıza rağmen pak dinimizin önemli emirlerinden olan ve geçmiş kavimlerin helakine sebep olan ticaret ahlakına yeterince önem vermiyoruz. Yüce dinimiz, bizlere alışveriş şekli ve ticaret ahlakını öğretmiştir. Bu ahlakın başında dürüst davranmak vardır. Yalan ve aldatmaktan kaçınmak vardır. Zira doğruluk ve dürüstlük, mümin olmanın gereğidir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in “Bizi aldatan bizden değildir” -Müslim, Îmân:164- uyarısı hayatımızda vazgeçilmez bir ilke olmalıdır. Hayatımızın bütün alanlarında olduğu gibi ticaret ve muamelatımızı da İslam’a göre tanzim etmeliyiz. Aksi halde hem dünyada hem ahirette hüsrana uğramaktan kurtulamayız. Wesselam…