• DOLAR 34.239
  • EURO 37.026
  • ALTIN 2962.8
  • ...

Kendisine hamd etmekle dillerimizi temizlediğimiz Allah`a Zatına ve Şanına yakışır hamdler ile hamd ederiz.

 

Kendisine ahlakta, anlayışta, uslubta, düşünüşte… tabi olduğumuz oranda güzelleştiğimiz Hz. Mustafa`ya selat u selam olsun…

Geçen hafta Kürt Sorunu ismiyle müsemma meseleye riyakârca yaklaşanlardan bahsetmiştik. Bu hafta, vakayı tümüyle güdümüne almaya çalışanlardan bahsetmeye çalışalım.

Adını Kürt Sorunu koyduktan sonra bu sorunda sadece iki kesim varmış gibi gösterilerek diğer taraflar ısrarla minder dışına atılmak istenmektedir. Bu iki kesimden biri resmi Türk tarafı diğeri Kürt Ulusalcılarıdır.

Bu iki kesim meselede inisiyatifi elde etmek ve üste çıkmak için birbirleriyle çekişip dururken aslında sorunun kendisi haline gelmişlerdir. Belki biraz büyük bir söz olacak; ama gelinen noktada Kürt Sorunu aslında asimilasyoncu Türk tarafı ile Kürt sosyalistlerinin çekişmelerine, dalaşmalarına dönüştürülmüştür. İki tarafın savaşını seyrediyor ve artık bu savaşa Kürt Sorunu diyoruz. Bunu derken ortada bir sorun olmadığını kastetmiyorum. Vurgu yapmak istediğim nokta şu: Hal-i hazırda sorunun çözümüne dair politika yapanlar sahadan çıksalar işler daha kolaylaşacak. Çünkü bunlar çözeyim dedikleri sorunu, kedinin boynuna doladığı ip yumağına çevirdiler. Hiç bir kedinin ip yumağını oynarken nasıl karıştırdığını, çözülmez ve tekrar açılmaz bir şekilde doladığını gördünüz mü? İşte aynen öyle.

Ama biz sözde bu meseleye tarafların çözüm diye çözümsüzlükte getirdikleri derinliği değil de; yazının kalan kısmında güdümlerine almaya çalışmalarını nazara verelim istiyoruz.

Ortadaki samimi girişimciler istisna yekûnu oluştururken, hem resmi Türk tarafı hem de Kürtlerin temsilciliği koltuğuna oturtulanlar, yoğun bir çabayla piyasayı tümden kapmaya çalışıyor. Bu çabaların da en önemli ayağını sivil girişimler (!) oluşturuyor. Karşılıklı oluşturulan konseyler, barış (!) girişimleri, platformlar, çalıştaylar, kurultaylar… faaliyetlerinin adını barışa katkı gibi süslü ifadelerle maskelemeye çalışsalar da katkı (!) sunan isimlere, sicillerine ve eylemlerine bakıldığında barışa katkılarının bir halkın haklarını güdümlerine almaya çalışmaktan başka bir şey olmadığı anlaşılıyor.

Havada uçuşan çalıştay ve kurultaylardan bazıları resmi Türk tarafına kanalize etmeye çalışırken Kürt patentli olanları da malum tarafa yönlendirmeye çalışıyor. Şehirlerarası otogarlarda seyahat firmalarının simsarları ne yapar? Elinde çantayla otogara girenlere simsarlar hücum edip kendi firmasından bilet satmaya çalışır. İşte Sivil İnisiyatif olarak olaya müdahil olan sivil girişimleri burada iyi teşhis etmek ve halk olarak tanımak gerekiyor. Zira bu simsarlar alacakları yüzde karşılığı Kürt Halkını kendi firmalarına çekmek istiyorlar.

Geçen hafta değindiğimiz riyakârca meseleye yaklaşım gösterenlerden başka, bir halkın sorunlarını akl-ı selim ile ele almaktan ziyade inisiyatif savaşına girip güdümüne sokma gayretinde olan sözde sivil oluşumlar neticede çözümüne talip oldukları (!) halkın sorunlarını artırmaktan ve içinden çıkılmaz hale sokmaktan başka bir işe yaramıyorlar.

Burada şu ara soruyu sormadan geçemeyeceğiz: Adı “Kürt Sorunu” olan meselede resmi Türk tarafı ile Kürt ulusalcıları neden ipleri ele geçirmek ister? Bunun cevabı her iki tarafın da HALK denince anladıkları şeyde yatıyor. Onlara göre HALK kendisine HAKK adına hizmet edilecek sosyal bir grup değil üzerlerine çıkılıp kendilerini yükseltecekleri yığınlardır. Dolayısıyla halkı basamak veya makamlarına çıkaracak bir merdiven olarak görenler, ortadaki sorunlara sahip çıkarmış gibi gözükerekten halkı kendi yanlarına çekmek istemektedirler.

O halde bu noktada en muzdarip olunan kesimlerden biri de meseleyi güdümüne almak hevesinde olanlardır. Ve bunlara simsarlık yapıp kanalize işleminde kanal yolu açan oluşumlardır.

Kürt Sorununa riyakarca yaklaşım sergileyenlerden sonra bu çevrelerin de bilinmesi ve onlara karşı dikkatli olunması gerekmektedir

SELAM VE DUA İLE