• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Meşhur bir mesel olan tövbekâr katili bilirsinizdir. 99 cinayeti vardır ama Tevbe etmek istemektedir. Başvurduğu rahibin olumsuz tepkisi üzerine onu da öldürüp 100. cinayetini işler. Sonra arayıp bulduğu alim ve fazıl bir şahsa 100 cinayetine rağmen Tevbe etmek istediğini söyler. O zat katile içten ve samimi olmak şartıyla Allah`ın tevbesini kabul edeceği ümidini verir ve ekler; “Şu ana kadar yaşadığın yeri ve çevreni terk et. Yoksa tevbeni bozarsın. İyi ve salih insanların yaşadığı bir belde bul, oraya yerleş, onların arasında kal ki tevbene sadık kalasın.” Mekânını bu tavsiye ile değiştiren katil, muradına erer, salih insanların arasında salihleşir. Bunu mekânın ahlaki temayüller üzerindeki etkilerini gösteren bir menkıbe olarak kabul edebiliriz.

İslam`daki Hicret olgusuna bu açıdan da bakıldığında mekânın ahlak üzerindeki etkisini zorlamaya kaçmadan iddia edebiliriz. Zira ahlakımızla değiştiremediğimiz mekânı, ahlakımızı değiştirmesin diye geçici veya sürekli olarak terk ediyoruz. Bu Hicret şekillerden biridir.

Kişinin içinde olduğu mekân bütün duyargalarını, maddi-manevi tüm organlarını etkilemektedir. Sahip olduğumuz organlar, bedensel aktivitelerini yerine getirirken aynı anda ruh ve kalp için de çalışırlar. Dolayısıyla kulak zarlarını patlatan bir gürültü içerisinde sadece bedensel yönden değil, kalb ve ruhsal açıdan da etkileniyoruz. Yine doktorlar ısrarla tavsiye eder, “Sigara içilen kapalı alanlarda durmayın.” Çünkü yanında sigara içilen kişi pasif içici konumuna düşüp sigara içiyormuş gibi etkileniyor. Şimdi sorayım; bedenimiz mekândan etkilenip, mekândan yayılan pozitif-negatif enerjinin etkisinde kalırken ruhu, kalbi bundan arî tutabilir miyiz? Yani mekân bedenimizi etkileyip olumlu ya da olumsuz izler bırakırken ruha, kalbe sirayet edemez mi?

Kutuplarda yaşayan bir insanı Afrika çöllerine getirin, Afrika çöllerinde doğmuş büyümüş birini alıp kutuplara götürün sizce ne olur? Değiştirdiği mekân, anatomisini bozmaz mı? Kutupları, çölleri bırakalım, tecrübe etmişliğiniz yok mu; aynı ülkede iklim değiştirin Hava Değişimi dediğimiz bedeni rahatsızlıklar hemen baş göstermiyor mu?

Dolayısıyla mekân, kalb ve ruhu da etkilemektedir. Zaten ahlak dediğimiz şey kalb ve ruhun amelleridir. Bu ameller somut uzuvlarda müşahhas olur, adına ahlak dediğimiz davranışlar bütünü oluşur.

5 vakit namazını kaçırmayan bir insanı içkili bir mekânda işe girmiş düşünün. O mekân onun namazını, akidesini, ahlaki yönelimlerini… erozyona uğratmayacak mı?

O halde özellikle gençler, kendilerini korumak adına, ahlaki gelişimlerini ikmal etmek için mekânlarını hep Rahmani ortamlardan seçmelidirler. Çünkü rahmani olmaktan uzak mekânlar altında kocaman bir delik olan su kovası gibidir. Üsten ne kadar su boşaltsanız bile alttaki delik o suyu akıtıp boşaltacaktır. Demem o ki; İslami gelişimi tamamlamak için okuduğunuz kitaplar, dinlediğiniz sohbetler, aldığınız tavsiyeler… ahlak kovanıza üsten dökülen su mesabesindedir. Kovanın altı ise mekândır. Delik varsa yani mekân İslami açıdan sorunluysa ahlak kovanız suyu tutmayacak, deliğin büyüklüğüne göre dökecektir.

Bu anlamda gençler özellikle mekânlarını hep Allah ile haşir neşir olacakları şekilde tercih etmelidirler. Aynı zamanda davet hayatlarında şunu da iyice bellemelidirler. İlgilenip alaka ettikleri, imani ve ameli cepheye çekmeye çalıştıkları kişilerin mekânlarını davet ettikleri esaslar üzerine kurulu ortama çekmelidir. Yani ilgilenilen kişiye müslümanlardan bir ortam, bir arkadaşlık ortamı hazırlanmalıdır. Siz istediğiniz kadar vaaz verin, yanınızdan ayrılıp günahkârlara karışıyorsa doldurduğunuz suyu orada dökecek demektir. Alaka ettiğiniz kişiler açısından burası önemlidir. Mesellerin misal olması tekerrüren olduğundan yazının başındaki katil meseli buna misaldir. O katil 100 cinayetten sonra tevbe etti ama eski mekânına, günahkârlar beldesine dönecek olsaydı 101. cinayeti kaçınılmazdı. Ama anlatılagelen sona göre salihlerin beldesine gidip mekânını değiştirdiğinden salihleşti ve salihlerden biri oldu.

Ahlakımızın temayülleri ile mekân tercih ettiğimiz gibi, şu ya da bu nedenle içinde bulunduğumuz mekânın ahlakımızı etkilediğini de kabul ediyoruz. Bundan değil midir, adına cihad dediğimiz uğraşlar bütününde mekânımız ahlakımızı bozmasın diye mekânın kendisini değiştirmeye çalışıyoruz. Muvaffak olmayınca mekânı değiştiriyor hicret ediyoruz. Mekân küfür üretirken değiştirip imangah olsun istiyoruz ki, yığınlar iman ile Ahirete varabilsinler.

SELAM VE DUA İLE