• DOLAR 34.649
  • EURO 36.384
  • ALTIN 2932.005
  • ...

Corona salgını ile mücadelemiz iki yıldır devam ediyor. Daha ne kadar devam edecek doğrusu o da belli değil. Kim bilir, belki artık corona ile birlikte yaşamaya alışmamız lazımdır. Çünkü kaçıncı dalgadır geldi bilmiyoruz. Daha kaç tane dalga gelecek onu da bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, vakalar her geçen gün katlanmakta, hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı da bu oranda artmaktadır.

Aşı konusunda da zihinlerdeki karışıklık devam ediyor. Tereddüt edenlerin sayısı bir hayli fazladır. Bu tereddütlerin nedeni aşılar hakkında var olan spekülasyonların piyasada çok yaygın hale gelmesinden dolayıdır. İşin önemli olan kısmı; aşı hakkında tereddüde neden olan bilgi ve söylentileri ne kabul etme ne de reddetme imkanlarına sahip olamamamızdır. Doğrusu hastalık hakkında da aslında bundan farklı bir durumda değiliz. Ortada patır patır insanları öldüren bir hastalık var. Sadece bu noktada kimsenin bir şüphesi yoktur. Ancak bu hastalığın laboratuvar mahsulü olup olmadığı ve küresel bir projenin hayata geçirilmesi olduğu yönündeki oldukça yaygın düşüncelere diyecek bir sözümüz de yoktur.

Bir hakikattir ki; corona bizim hayatımızın tamamını değiştirdi. İnsanlığı öyle bir sürece zorladı ki kimsenin bu sürece karşı duracak gücü ve imkanı yoktur. Eğitimden ekonomiye, sosyal yaşantıdan iletişim teknolojisine hayatın her alanında yeni bir dizayn söz konusudur. İşin belki de en can alıcı boyutu ise: 7’den 70’e toplumun tamamının doğal hayat ve doğal ilişkilerle bağları neredeyse koptu, bilişimin, kontrol edemediğimiz medyanın ve alternatifini geliştiremediğimiz yeni kültürel ve zihni işgal sürecine maruz kalıyoruz. Kendimiz, ailemiz, sosyal hayat ve genel gidişat üzerindeki etkinliğimiz ile hakimiyetimiz her geçen gün daha da zayıflamaktadır. Bu konuda kimsenin farklı fikir sahibi olduğunu düşünmüyorum. Herkes bir şekilde dönüşüyor. Bunu görmek, kabul etmek, olumsuzlukları ile olumlu yönlerini tespit edip yeni sürece göre konumlanmak önemlidir. Bu anlamda meseleye daha ciddi bakmak zorundayız.

Bu ifade ettiklerimden hastalığa inanmadığım sonucu çıkarılmamalıdır. Hastalığın mevcudiyetine inanıyoruz elbette. Ortada bir hastalık vardır. İnsanlar gözlerimizin önünde hayatlarını kaybediyor. Çoğunluğumuz bu hastalığa yakalandık. Ancak bu hastalığın doğal olarak gelişen bir hastalık mı, laboratuvarda üretilip kasıtlı olarak insanlığa bulaştırılan bir virüs mü veya laboratuvarda üretilip hata ve ihmaller sonucunda mı insanlara bulaştığı hususlarında diyecek bir şeyimiz yoktur. Tereddütler vardır elbette. İngiltere bilim kurulu üyelerinin beyanlarına göre önümüzdeki süreçte gelişme ihtimali olan corona virüsünün yeni versiyonlarının SARS virüsü kadar etkili olacak ve öldürme oranı %35 civarında olabilecektir. Tüm bunlar korkutucu olmasının yanı sıra virüsün üzerindeki şaibeleri de artırmaktadır. Sonuç itibarıyla tüm dünyada neredeyse tüm insanları medyaya ve internete bağımlı hale getiren bir süreçten söz ediyoruz.

Ancak aşı olanların olmayanlara göre virüse karşı daha güçlü oldukları ve daha hafif atlattıkları da diğer ayrı bir hakikat. Ben aşılarımı oldum. Yan etkilerinin olabileceği ihtimaline rağmen oldum. Çünkü sebeplere sarılmak, hastalıklara karşı tedbir almak tevekkül edebilmenin ön şartıdır. Kendimizi de toplumumuzu da tehlikeye atma hakkımız yoktur.