• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Ülkemiz insanı duygusal bir halktır kanısı genel bir yargıdır ve doğru da bir tespittir. Bu sebeple Türkiye`de sevgiler ölçüsüz olduğu gibi, nefretler de ölçüsüzdür. Dostluklar ölçüsüz olduğu gibi düşmanlıklar da ölçüsüzdür. Beklentiler ölçüsüz olduğu gibi yaşanan hayal kırıklıkları ve buna bağlı geliştirilen tepkiler de ölçüsüzdür.

Bazılarını istisna tutarsak, doğu toplumlarının genel karakteri, bu maalesef.

Duygu ebette olmalı insanda ve özellikle de yöneticilerde. Çünkü duygusuz insan ve yöneticiler tamamen çıkarcı olur. Duygusuz insanda ve yöneticilerde diğergamlık, merhamet, şefkat olmaz. Batı toplumları da işte bu tür toplumlardır. Genel itibari ile duygusuzdurlar; merhametsiz ve şefkatsizdirler. Duyguları “ben” merkezlidir.  

İnsanda ve hususen yöneticilerde duygu olmalı ama yerinde ve ölçülü olmalı.

Türkiye bir türlü bunu tutturamıyor. Bu sebeple de ABD başta olmak üzere diğer ülkelerle ilişkilerinde çokça aldanıyor ve yanlışlar yapıyor.

Bu sebeple dost(luk)ları ve düşman(lık)ları sürekli değişiyor. Ve bu değişim hem çok gürültülü ve hem de çok sert gerçekleşiyor.

Esed düşman ilan edilip ABD ile hareket ediliyor ve Rusya/İran ile savaşın eşiğine geliniyor. Sonra ABD`den yenilen darbe ile Rusya ve İran ile masa kurulup, ABD ile kavgaya tutuşuluyor. Bu arada savaşın başında Esed`i devirmek iken bütün hedef, şimdi Esed`ten daha fazla Suriye`nin bölünmemesi için çaba sarf ediliyor.

Çözüm süreci denilip HDP/PKK ile yol alınıyor, MHP ve lideri ile ağız dolusu hakaretler yapılıyor karşılıklı birbirlerine, sonra PKK`nın hançerlemesinin acısı ile tamamen MHP cenahına savruluyor.

İsrail`e olması gereken çok üst perdeden “one munite” deniliyor, birkaç yıl sonra israilin bile hayal etmediği, yapmaya cesaret etmediği, Kudüs`ün israilin başkenti olduğunu kabul etme manasına gelen anlaşmalar yapılıyor.

Musul`a operasyon ve Başika Kampı meselesinde Irak hükümeti ile restleşiliyor ve bölgenin sahibi olarak IKBY ilan ediliyor, referandum ile bütün seçenekler devre dışı bırakılıyor ve IKBY`ye savaş ilan ediliyor.

O kadar çok örnekler var ki, Türkiye`nin iç ve dış politikalarındaki sert çıkışlara ve dönüşlere...

Elbette ki yaşanan gelişmeler ve sergilenen dostluk ve düşmanlıklara göre tavırlar değişebilir. Bu gayet anlaşılabilir bir şey. Ancak bizim eleştirdiğimiz ve tehlikeli bulduğumuz; dostluklarda düşmanlıkların, düşmanlıklarda dostlukların düşünülmemesi ve payının bırakılmamasıdır.

Türkiye çok hızlı köprüler kuruyor ve çok hızlı da köprüler yıkıyor. Türkiye`nin dış politikası ve ilişkileri, kurmak ve yıkmak üzerine.

Türkiye`nin orta yolu yok.