• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Genellikle insanların işlerine acelecilik hâkimdir. Çünkü insanın tabiatında acelecilik vardır. Sahip olmak istediği bir şeyi hemen elde etmek ister. Çoğunlukla bir işin ortaya çıkışı için gerekli gayreti, sabrı, zamanı, sebepleri gözetmez. Zirvelere çıkarken basamakları birer birer tırmanmadan, bir anda zirveye konmak, zirvede olmak ister. Hâlbuki Resulullah (sav), “aceleciliğin şeytandan, teenni ile hareket etmenin Rahman`dan olduğunu” dile getirmiştir. Bununla beraber “tövbe etmede, evlenmede, borç ödemede…” acele edilmesi gerektiğinden de bahsetmişken, acelenin gerektiği yerde, ağırdan alıyor; teenninin gerektiği yerde, hemen netice alma aceleciliğine sarılıyoruz.

Yaşadığımız dünya hayatını Allah Teâlâ sebepler üzerine bina etmiştir. Bu dünya sebepler dünyası olduğu için, insan da sebeplere tutunup, gereğini yerine getirdikçe istediği şeyleri elde edebilir. İnsanın sebeplere tutunmadan istediklerini elde etme yeri bu dünya hayatı değil, cennet hayatıdır. Zira cennet; sebepler dünyası değil, kudret dünyasıdır. Allah Teâlâ`nın kendi kudretinden vereceği insan, orada neyi isterse, zaman ve sebep beklemeksizin hemen elde eder. Cennette insanın hayal ve istekleri, dilemekle gerçekleşir. Orası cennettir.

Çoğu insanlar isteklerine ulaşmak konusunda, cenneti bu dünyada yaşamak istiyorlar. Bunun dünya hayatında mümkünatı olmadığı için de hayallerinde yaşıyor ve hayalci oluyorlar. Oysaki sebeplerin gereği yerine getirilmeyen bir hayalciliğin, gerçek hayatta karşılığı yoktur. Hayalcilik; gayretsizliktir, uğraşsızlıktır, sabırsızlıktır, başarısızlıktır, hayatta hüsrandır. Nihayetinde dermansız bir hastalıktır.

Hayatın her alanında başarı için gayret, sabır, ısrar ve teenni şarttır. Ancak bunlar ile hedefe varılır. Bu yol azıkları ve donanımlarından yoksunluk, insanı yolda bırakır. Bazı hedeflerin yolları çok uzundur. Menzile varmak büyük sabır, gayret, ısrar ve uzun zaman ister. Yolu uzun, hatta upuzun olan hedeflerden biri de insan yetiştirmektir. Yani eğitim, sabır işidir. Her davetçi de aynı zamanda bir eğitimcidir.

İnsan eğitmek ve yetiştirmek, en büyük işlerden olduğu için, çok büyük gayret, sabır ve zaman gerektiriyor. Yeryüzünün en zor işlerindendir bu. Eğitimcinin bilgili olması kadar gayretli, sabırlı ve hikmetli olması gerekiyor.

Verilen her bilginin hemen davranışa dönüşmesini, yaşanmasını beklemek; insanı tanımamak ve insan yetiştirmeyi bilmemektir. Davette ve eğitimde aceleci ve hayalci olmaktır. Yapmak değil, bozmaktır; yazmak değil, karalamaktır. Filizlendirmek ve yeşertmek değil, çürütmek ve soldurmaktır. Çünkü eğitimle insan yetiştirmek, tohum ekmeğe ve ağaç yetiştirmeye benzer. Tohum ekildiğinde ilk yıllar sabırla sulanıp, gübrelenmesi gerekir ki, ağaca dönüşsün.

Bütün ağaçların yetiştirilmesi bu şekilde olmasına rağmen buna en güzel örnek, Çin`de yetiştirilen bambu ağaçlarıdır. Çinliler bu ağacın tohumunu eker, sular ve gübrelerler. Fakat birinci yıl bu tohumda hiçbir değişiklik meydana gelmez. İkinci yılda da bu tohum sulanıp, gübrelenir. Fakat ikinci yılda da bu tohumda hiçbir değişiklik meydana gelmez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda da bu işler yapılır, fakat bu inatçı tohum bir türlü filiz vermez. Bu tohum filiz vermemekte inat ederken, Çinliler de sabırda inat ederler ve tohumu beşinci yılda da sulayıp, gübrelemeye devam ederler.

En-nihaye, beşinci yılın sonunda bambu tohumu yeşermeye başlar ve bu defa çok hızlı bir şekilde büyüyerek, altı hafta gibi kısa bir sürede 27 metre uzunluğa ulaşır. Altı haftada ulaşılan 27 metre uzunluk, beş yıl gibi uzun bir sürede, sabırla devam edilen sulama ve gübrelemenin bir sonucudur.

Eğitimle insan yetiştirmek de sabırla tohum sulamak ve gübrelemek işi gibidir. Yıllar boyunca süren sulama ve gübreleme sonucunda filizlenme gecikebilir ama tohum bir filizlenince, pir filizlenir. Tarihin büyük şahsiyetleri göstermiştir ki; büyük insanlar, zor süreçlerin ve büyük sabırların neticesidir.

İnsan eğitmek ve büyük insan yetiştirmek isteyenler, uzun zamanı, büyük sabır ve gayreti, kat etmek istedikleri uzun yolun azığını yapmak zorundadır. Bu azıktan yoksun olanlar, tohumları çürütmekten, fidanları soldurmaktan başka bir şey yapmazlar.

Başta yetiştirmek olmak üzere, her işimizde sabırla tohum sulamak duası ile…