• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

(Adalet konusuna devam edersek...)

Hak ve adaletten uzak bir yönetim, hangi sisteme, ne kadar güçlü ordulara ve muhaberata sahip olursa olsun, zayıflamaya, korkular yaşamaya ve bu yönetimin idaresi altındaki memleketler karışmaya mahkumdurlar. Çünkü adaletten uzak güç kutuplaştırıcıdır, ayrıştırıcıdır, ötekileştiricidir... Bunların hepsi de halkı düşman telakki etmek ve derin toplumsal sorunlar üretmek demektir.

Böyle bir halk ve toplumdan her olumsuzluk zuhur eder ve böyle bir ülke her türlü dış müdahaleye müsaittir. Böyle bir ülkede egemen güçler işbirlikçi bulmakta hiçbir zaman zorlanmayacaklardır.

Türkiye bir sistem değişikliğine gitti. Ve bu sistem değişikliği ile adalet sağlanırsa Türkiye içerde birliğe ulaşır, habis urlarını temizler, güçlü bir bünye dönüşür. Ancak elde edilen güç zayi edilirse, Türkiye birkaç nesil daha belini doğrultamaz.

Yazıma Said Nursi`nin, o dönem için kısmi sistem değişikliği olan Meşrutiyet`in ilanından sonra yaptığı “Hürriyete Hitap” konuşmasından günümüz ile ilgili küçük bir bölüm aktarayım:

“Ey ebna-yı vatan! Hürriyeti su-i tefsir etmeyiniz, ta elimizden kaçmasın. Ve müteaffin olan eski esareti başka kabda bize içirmekle boğmasın... Yoksa hürriyeti sefahet, lezaiz-i nameşrua, israfat, tecavüzat, heva-i nefse ittibada serbestiyet ile tefsir ve amel etmek... eski esarete istihkak gösterir...”

Bediüzzaman`ın dikkat çektiği uyarılar, sonraki süreçte çok daha kötü bir tarzda yaşandı. Hürriyet ve adalet ihtimal ve imkanı, yeni yönetimin elinde yüzyıllık zulme, sefahate ve melanete dönüştü.

Şu anda yüzyıl sonra ancak ele geçen bu imkan ve ihtimal, iktidar ve çevresindekilerin sefahatleri ve kişisel ihtiras ve garezleri ile heba edilirse çok yazık olur. Vebali ağır olur. Türkiye birkaç nesil daha kendine gelemez. Sorumluluk, başta Erdoğan olmak üzere iktidarda ve çevresinde; ya adalet ve güzel ahlak ile hürriyeti ve kardeşliği tahkim etmek ya da adaletsizlik ve sefahat ile bütün kazanımların altına kibrit suyu dökmek...

 

Diyarbakır Kutlu Doğumu

Her sene olduğu gibi bu sene de Peygamber Sevdalıları Platformu`nun düzenlediği  Diyarbakır`daki kutlu doğum etkinliği büyük bir coşku ve kalabalık içinde geçti. Kürt halkı bir kez daha bu toprakların mayasının ve bu coğrafya halklarını bir arada tutan çimentonun İslam olduğunu gösterdi. Ve yüzyıllık Kürt sorununun çözümü için de İslam`ın adaletini adres gösterdi.

Diyarbakır`da düzenlenen Kutlu Doğum etkinliklerinin bir yönü de ilk günden beri emperyalistlerin uykusunu kaçırmış olmasıdır.

Emperyalistlerin Kürtlerle ilgili planlarını PKK üzerine bina ettikleri herkesin malumu. Bunun için de Kürtleri İslam`dan uzaklaştırmaları gerektiği ve yıllardır bunun mücadelesini verdikleri de herkesin malumu..

Kutlu Doğum etkinlikleri yüzyıllık sorunların çözümünde ve emperyalist planları boşa çıkarmada önemli bir rol oynarken, son günlerde bunun tartışılmaya açılması, emperyalist uzantılı bir rahatsızlıktır. Kutlu Doğum etkinliklerine sınırlama getirilmesi ise akla ziyan bir şekilde emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmektir.