• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Garip değil mi; insan, üretimde sürekli kemale doğru giderken, değerlerde sürekli geriliyor! Tıpta, teknolojide, sanayide, bilimde sürekli ilerliyor ve kemale doğru koşuyor.

Ancak insanlıkta zikzaklar çiziyor. Belki geçmişe göre daha da kötüye gidiyor.

Geçmiş tıbbi tecrübeleri kullanıyor, yeni tedavi yöntemleri geliştiriyor ve yeni ilaçlar buluyor.

Geçmişten bugüne iletişim ve ulaşım araçlarında oluşan tecrübeye modern hız katıyor.

Bir tuşla milyonlarca kitaptan taranmış bilgiye ulaşıyor. Birkaç saat içinde kıtaları dolaşıyor.

Devasa ve hantal teknolojik ürünleri, son derece küçültüp hızlandırmasını da yüzyılların tecrübesine bina ediyor.

Teknoloji, maddi dünyamıza inanılmaz bir hız kattı ancak manevi dünyamızın hızını kesti. Belki manevi dünyamızı harap etti.

Maddi hayatı kemale doğru hızlandıran ve maddi hayata bunca rahatlık katan insanlık, neden manevi hayatına kemal kazandıramıyor ve gün geçtikçe sermayeden yiyor?

“İnsana ancak çalıştığı vardır” (Necm Suresi) ayetini çoğunlukla maddi dünya açısından değerlendiririz. İnsan çalışırsa kazanır; mal kazanır, üniversite imtihanlarını kazanır, güç kazanır, makam kazanır, şöhret kazanır, ilim kazanır...

Çalışmayan insan, kazanamaz ve ilerleyemez. Maddi hayatın bütününün kanunudur bu!

Manevi hayat için de bu böyledir. İnsan ve insanlık alemi manevi alanda çalışırsa, bu alana yatırım yaparsa, bu alanda da ilerler.

Geçmişte İmam Gazalilerin, İmam Rabbanilerin, Mevlana Celalettin Rumilerin, Mevlana Halitlerin, Said Nursilerin yetişmesi; adalet ve ahlak üzerine toplumların ve büyük medeniyetlerin oluşması, bu alana yapılan yatırımlar ve bu alandaki çabalar sonucunda olmuştur.

Adil yöneticiler de bu toplumlardan çıkmıştır.  

Son yıllarda madde alemine büyük yatırımlar yapan ve büyük çabalar harcayan insanlık alemi, manevi alemden sermayesini çekti.

Tıpa, teknolojiye, sanayiye, bilime yatırım yaptığı kadar, ilme, irfana ve ahlaka yatırım yapmadı.

Modern insan midesini doldurduğu kadar kalbini doldurmadı.

Bedenini düşündüğü kadar ruhunu düşünmedi. Dışı ile ilgilendiği kadar içi ile ilgilenmedi.

Bu sebeple gittikçe obezleşen insanlık bedeninde ruhtan, ruhaniyetten eser kalmadı.

Halbuki insan, önce ruh sonra bedendir. Beden ruhun giydiği ve hayatı onunla yaşadığı bir elbisedir sadece. Bedene önem verip, ruhu ihmal etmek; elbiseye önem verip içindekini/bedeni ihmal etmek gibidir.