• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Cumartesi gününü Pazar gününe bağlayan gece, Yeni Bosna`da faaliyet gösteren İlke Der`in düzenlediği “Mekke`nin Fethi” programına konuşmacı olarak katıldım. Belediye kültür merkezinde olan program, her ne kadar mekan ve katılım olarak mütevazı idiyse de; bugüne kadar katıldığım programlar içinde en manalı olanlardan biri olduğunu söyleyebilirim. Zira bu gece, tarihte Mekke`nin fethinin yıl dönüm gecesi olmakla beraber, hâlihazır günümüzün de yılbaşı gecesi idi. Dolayısıyla bu gece, dünya üzerinde büyük çoğunluk insanlar, her yıl olduğu gibi bu yılın en günahkar ve isyankar gecesini yaşayacaklardı. İçki, zina, kumar, haram eğlence vs isyanda sınır tanımayacaklardı. “Size şeytana tapmayın demedim mi ey Ademoğlu!” ilahi ikazın sakındırdıkları, bu gecede zirve yapacak ve şeytan da tapınılmakta zirve olacaktı.

Ve bu gece, yeryüzü azgınlarının işlediği günahlara şahitlik edecekti. Yani şahitlik gecesi olacaktı. Melekler, asi kulların haberlerini ha bire taşıyıp duracaktı. Kiram-ı Katibin de harıl harıl işlenen günahları yazacaktı. Yeryüzü haberlerini taşıyanlar da yazanlar da bu gecede yaşananlara şahit olacak ve bu gece hakkında şahitlik edecekti.

Böyle bir gecenin şahitliği açısından “Mekke`nin Fethi” programı önemliydi. Bir tarafta bahsettiğim azgın haller yaşanırken ve bu gece bunlara şahitlik edip, “tekadu temeyyezu minelğayz” (neredeyse öfkesinden çatlayacak) misali bir hal arz ederken, diğer tarafta bu gece bir şeylere daha şahitlik etmeliydi.

Öyle ki, bu gece tezatlar gecesi olsun ve tezatlar üzerinden her şey tanınsın ve mana bulsun. Aydınlık-karanlık, nur-zulmet, itaat-isyan, sevap-günah, akıl-şehvet, hayır-şer, hak-batıl, Rahman`ın kulluğu-şeytanın kulluğu… Hepsi ortaya çıksın, üst perdeden mana kazansın. Şeytani hayat, geceyi şerre bürürken; rahmani hayat, şerrin yaygınlığı içinde hayrı boy versin.
Hatırladığım kadarıyla böyle zamanlarda İbn-i Mesud`un zıtları tavsiye eden bir nasihati vardır, Rahman`ın kulları Kur`an ehli için: “Hamele-i Kuran`a yaraşan; insanlar uyudukları zaman, Rablerine ibadet için uyanmaları; insanlar güldükleri zaman, ağlamaları; insanlar eğlencelere daldıkları zaman, ibadet etmeleridir.” 

Tüm bu yönleri ile bu gecede düzenlenen program, hacmi küçük fakat manası büyük bir önem arz etmekteydi. Mekke`nin fethini kutlamak, bunun etrafında Hz. Peygamber`in (sav) ve sahabelerin hatıralarını anmak, bunlardan mesajlar ve ibretler çıkarıp, Müslümanlar olarak yol ve sorumluluk belirlemek açısından da olsa bu programın yapılma ihtiyacı vardı. Fakat belki bundan daha fazlası, gece içindeki isyana karşı teslimiyete ihtiyaç vardı.

Allah razı olsun, Anadolu Gençlik Dergisi yıllardır “Mekke`nin Fethi” ile ilgili etkinlikler yapıyor. Takip ettiğim kadarıyla bu sene de birkaç yerde yapmaya çalıştılar. Fakat bence seneye küçük büyük bu tür programları, her tarafta organize etmeli. Belki bir “Kutlu Doğum” heyecanı ve hassasiyeti kadar üzerinde durmalı. Geceyi Rahman`ın rengine boyamalı. Hatta bu gecede insanları azgınlaştırdığı için şeytanı ve insi şeytanları pişman ettirmeli. Öyle ki, programda da dediğim gibi kulluğumuzun mahiyeti ve kutsalların hayatımızdaki yeri anlaşılmalı: “Mekke ve Kâbe önemlidir. Hatta uğruna canımızı verecek kadar önemlidir. Fakat daha önemli olan, Mekke`den uzak olsak da Mekke`ye layık bir hayat yaşamak, Kabe`nin Rabbi`nin istedikleri doğrultusunda hayat sürmektir. Yoksa Mekke`de yaşamanın, Kabe`ye yakın olmanın da bir manası yoktur…”

Elhamdulillah bu konuda pek çok Müslüman`ın zaten bir hassasiyeti var. Bu geceye has bir araya gelip Kur`an okuyanlar, sohbet yapanlar, gece kalkıp istiğfar edenler, sabah namazlarını Eyüp Sultan gibi camilerde kılanlar… İslami camialar ve STK`lar bir öncülük etseler önümüzdeki yıl, az bir zahmetle bu mevcut potansiyelden ve hassasiyetten çok büyük kitleler oluşturup, büyük ve manalı etkinlikler düzenleyebilirler.  Salonları Kâbe merkezli ve kıbleli doldurabilirler.
 Hakkın ve hayrın şahitliklilerine sahip ve vesile olmak duası ile…