• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

12 Eylül ve 28 Şubat, bu ülkenin tarihinde ve kaderinde önemli dönemlerdir. O günleri ancak yaşayanlar bilir. Aradan geçen yıllara rağmen bazıları için bu kara günlerin acıları hala dinmiş değil. 

Hatırlarsınız 2013`te vefat eden “Berfo Ana” 12 Eylül`den sonra ömrünün geri kalan 33 yılında, hep oğluna ait bir mezarla buluşmak için yandı tutuştu. Ve bu hasreti ile vefat etti kadıncağız.

“Berfo Ana” her hafta toplanan “Cumartesi Anneleri” diye nam salan, bu ülkede oğullarının mezarları peşinde koşan annelerden sadece biriydi. Acının, zulmün solcusu, sağcısı olmasa da bu annelerin çocukları çoğunlukla solcuydu. Sol geleneğin organize ettiği “Cumartesi Anneleri” adı altında varlıklarını, acılarını ve taleplerini duyurdular.

Ancak diğer kesimin veya kesimsiz kimsesizlerin ne sesini duyan oldu ne de varlığını bilen! İçine gömdüğü acıları ile kaldılar veya öldüler.

Darbe yönetimi adeta terör estirdi ülkede. İki darbenin toplamında milyonlarca insan tarifi imkânsız acılar yaşadı. Yeni nesil bunları belki bilmez ama aylarca süren işkenceler, idamlar, kaçırılıp vahşice infaz edilenler, meslekten ihraç edilenler, özel sektörde dahi çalıştırılmamaları için haklarında baskı kurulanlar, perişan aileler ve çocuklar... Saymakla bitmez.

Şubat ayındayız.

Ve bugünlerde birilerinin dilinde 28 Şubat ve 12 Eylül var: “Bugünlerde yaşananlar, 12 Eylül`de ve 28 Şubat`ta dahi yaşanmadı. Türkiye`nin yaşadığı bugünler 12 Eylül ve 28 Şubat`tan daha kötü” diyorlar.

KHK`lar ve yargı tasarrufları ile mağdur edilen insanları savunmak, hepimizin insani sorumluluğu. Mağdur edilenlerin sayılarının da azımsanmayacak derecede olduğu da bir gerçek.

Ancak bugünlerde yaşananların 12 Eylül ve 28 Şubat döneminde yaşananlardan daha kötü olduğunu söylemek için, kişinin ya aklını peynir ekmekle yemiş olması ya da “ideolojik kötürüm” hali yaşıyor olması lazım. Veyahut da bazıları gibi Batı merkezli kara propagandanın Türkiye ayağı olmaları lazım.

Bırakın idamları, işkenceleri, kaçırılıp infaz edilmeleri, meslekten ihraçlarını; sadece okullarda yaşananları ile 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinin bugünlerle kıyası kabil değildir. Gencecik kız çocuklarının başındaki örtüye saldıran akbabaları hatırlasanız yeterdir. Devletin estirdiği terör ile başı açık kızların, sınıf arkadaşlarının başındaki örtüye saldırdığı yıllar...

Siz ne ile neyi kıyas ediyorsunuz ki!!!

Kendisine saldırıyı fırsat bilen hakemin, gözüne kestirdiği oyuncalara attığı tokatlar ve haksızca gösterdiği kırmızı kartları, sahaya inen askerin tribünlere ve rakip gördüğü oyunculara sıktığı kurşunlarla mı kıyaslıyorsunuz! Ve hakemin tokatlarını ve kırmızı kartlarını, askerin sıktığı kurşunlardan daha kötü görüyorsunuz!

Bu batıl kıyaslarla inandırıcılığınızı kaybetmek ve darbe dönemlerini ve bu dönemleri yaşamış toplumu hafife almak ile ülkedeki kutuplaşmaları derinleştirmek yerine, samimi tavırlar ortaya koyun. Zulmün her türlüsüne karşı çıkın ve mazlumun her türlüsünü sahiplenin. Mesela bu işe, 28 Şubat mağduru olan yüzlerce mahkûmun ve yurt dışına hicret etmiş binlerce kişinin mağduriyetlerini dile getirmekle başlayabilirsiniz.

Yoksa darbeye uğramış bir hükümetin cüz`i icraatları ile darbeci iktidarların külli icraatlarını kıyas etmenize ancak gülünür. Ve “sen ya sopa yememişsin ya da sayı saymasını bilmiyorsun” denilir.