• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
İnfak, Allah`a kulluğun samimi bir göstergesidir. İnsanın sahip olduklarından Allah için harcamasıdır. İnsanın sahip olup da Allah için infak ettiği çok farklı şeyler vardır. Bunların başında da mal gelir. Pek çok ayet ve hadis, sahip oldukları mallardan Allah Teala yolunda infak etmeleri için Müslümanları teşvik etmiştir.

Sahip olduğu malı infak etmek, nefse ağır gelen bir iştir. Zira nefis, mala düşkündür ve onu elde tutmak ister. İnsan, nefsine süslendirilmiş olan dünya malına haristir. Nefse ağırlığına rağmen, mallarından halis bir niyetle Allah yolunda infak edenler, Allah ve Resulü diliyle çokça övülmüşlerdir.
 
Bazı infaklar çok değerli görülmüş ve Allah Teala bu infakları yapanlar hakkında ayetler indirip, onların infaklarını ve hallerini ebedileştirmiştir. Allah`ın bu gerçek kulları ve dostları, infak konusunda zaman, mekan ve sınır tanımamışlardır. Farklı birkaç raviden gelen rivayetle; rükuda olduğu sırada, bir dilenci Hz. Ali yanında dikilir ve talepte bulunur. Hz. Ali, rüku halindeyken parmağındaki yüzüğünü çıkarır ve o dilenciye verir. Bunun üzerine Allah kendisi hakkında şu ayeti indirir:
“Sizin dostunuz, ancak Allah ve Resulü ile iman edip, namazı dosdoğru kılan ve rükuda olduğu halde zekat verenlerdir.” (Maide: 55)
 
Belki Hz. Ali ve benzerlerinin infak konusunda sınır tanımayışlarını anlamak için, yine Hz. Ali`nin şu hikayesini de anlatmak gerek: Akşama kadar hurma bahçesinde çalışan Hz. Ali, kölesi Kamber ile beraber, devesine yüklediği hurmalarla evine dönmek için yola koyulur. Hz. Ali önde, devenin yuları elinde olan Kamber arkada olduğu halde bir dilenci Kamber`den hurma ister. Kamber de Hz. Ali`ye seslenir: “Ey Ali! Şu dilenci hurma istiyor.” Hz. Ali: “Ver o zaman!” Diyor. Kamber: “Hurma çuvalın içinde” deyince, Hz. Ali: “Çuvalla birlikte ver o zaman!” diyor. Kamber: “Çuval devenin üzerinde” deyince, Hz. Ali: “Deve ile birlikte ver o zaman!” diye buyuruyor. Bundan sonrası için Kamber diyor ki; “Korktum ki; ‘Ey Ali! Devenin yuları benim elimde` diyeyim. Şayet öyle deseydim, “Sen de onunsun” demesinden korktum.
 
Pek çok Müslümana delice gelse de Allah Teala`ya hakkıyla tevekkül edip, gönülden bağlananlar, sahip oldukları her şeylerini Allah yolunda infak etmeye çalışmışlardır. Öyle ki, cihada çıkıp, canlarını Allah yolunda infak etmek için bir bineğe sahip olamayanlar, bundan dolayı gönülden ağlamışlardır. Gözyaşı dökmüş ve bunu Allah yolunda infak etmişlerdir. Allah Teala, onların infak ettiği gözyaşlarını, ayet indirerek kutsallaştırmıştır:
 
“Kendilerini (cihada katılmak üzere bir binek temin etmen ederek) bindirmen için sana geldikleri zaman: ‘Sizi üzerine bindireceğim bir şey (bir binek) bulamıyorum!` deyince, (kendilerinden infak edecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselerin aleyhine de (cihad konusunda bir sorumluluk ve günah yoktur.)”
Neticesi ölüm olabilecek bir cihada gidemedikleri için ağlayan yedi sahabe… Halbuki hali vakti yerinde olan çoklarının kaçtığı böyle bir cihattan geri kalmak konusunda, Allah Teala onları mazur görmüştü. Fakat onlar, canlarını infak edecek bir binek bulamasalar da kutsal gözyaşlarını infak ediyorlardı.
 
Bu ayeti okuduğum zaman, pek çok Müslüman gibi benim de gözlerimin yaşardığı olmuştur. Fakat bu ayette geçen gözyaşlarını, şimdiye kadar infak olarak düşünmemiştim. Ta ki, değerli hocam M. Bahattin Temel ile Çukurova bölgesindeki okurlarımızı ziyaret edinceye kadar… Oradaki güzel müslümanlarla, gece yaptığımız özel sohbet esnasında hocam; “Allah yolunda infak edecek bir şey bulamıyorsan, sahabeler gibi gözyaşını infak et!” diyinceye kadar… Evet, infak edecek hiçbir şey bulamayanlar, üzüntüden, kahırdan ağlayıp gözyaşlarını infak edebilirler. Zaten bu her şeyi infak etme hali ve kutsallığı değil midir?!...

İnfak ehli olmak duası ile