İhmal edilenler ve Bayram Hüznü
Bayramda Elazığ ve ilçelerinden Palu`daydım. Bayram sevinç vesilesi olmakla beraber, Elazığ`da geçirdiğim bayram hüzünlü anlar, hüzünlü duygular yaşattı.
İhya Der davasından ceza alan Müslümanların ayrılıkları, taze bir mazlumiyet ve hasret olarak yaşanmaya devam ediyor. Bu dava mağdurlarının birçoğu hicrete koyulup, yerini yurdunu terk etti. Ailesinden, çocuklarından uzaklaştı. Cafer olmayı tercih etti.
Dernek yönetiminden ve üyelerinden beş kişi ise, farklı bir kararla hicret yerine zindanı ve zindanda Yusuf olmayı tercih etti. Küfür, fitne ve fesadın onları davet ettikleri şeylere karşı, Hz. Yusuf misali; “Rabbim! Zindan bunların beni davet ettikleri şeylerden daha hayırlıdır” dediler. Hayır dileyip, zindanı mesken eylediler. Rabbim hicreti tercih edenlere de zindanı tercih edenlere de hayırlar versin.
Zindanı tercih edenleri mekânlarında ziyaret ettim. Elhamdülillah durumları gayet iyi. Verdikleri karardan pişmanlık yaşayanını görmedim. Bana göre de isabetli bir karar vermişler. Yaşadığımız coğrafyada layıkıyla ilme yatırımın yok derecesinde olduğu bir zamanda, üç beş yıl zindanda medreseyi yaşamak, İslami mücadelede kendini yetiştirmek kendileri, aileleri, toplum ve İslam adına büyük bir yatırımdır.
Hem zindan yılları; imtihan dünyasının fani bir hayatı içinde, ahirette hesabı verilecek tapu gibi yıllardır. Zira zindanlar, günah işleme imkanlarının yok denecek kadar az olduğu ortamlardır. Dışarının fitne tehlikeleri, orada yok denecek kadar azdır, dışarının sorumluluklarına karşı da mazurdurlar. Dışarıdaki fuhşiyat, ahlaksızlık, münkerat ve zulme karşı sorumluluk ve ilahi hesapları dışarıdakilere nazaran hafiflemiştir. İlim, ibadet, dua, tövbe, zikir, tefekkür içinde geçen yıllar… Ahirette verilecek hesap olarak, dışarıda geçen yıllara nazaran, zindanda geçen yılların hesabı biraz daha kolay olsa gerek. Zira şu zamanda dışarının hakkını vermek öyle kolay olmadığı gibi, bu hakkın endişesinde olan ve bu hakkı veren kaç kişi var ki…
Zulüm istenilmez, fakat başa geldikten ve dayatıldıktan sonra, sabır ve mücadele içinde geçirmek, büyük bir ahiret sermayesi ve hesap kolaylığıdır. Bu cihetle içerde geçen yıllar, Müslümanın tapu gibi yıllarıdır. Tabi içerinin hakkını vermek koşuluyla… İçerinin hakkının ne olduğunu başka bir yazıya bırakarak, dışarıda olan Müslümanların bazı sorumlulukları ve dışarının hakkının verilmesinin ağırlığına değinmek istiyorum.
Zindanda olan ve hicret eden Müslümanlar, büyük zulümler yaşıyor, özellikle aileleri ve hususiyetle çocukları büyük acılar çekiyorlar. Duyarlı Müslümanlar ve dernekler, maddi olarak hasbelkader, imkanları ölçüsünde bu mazlumlara yardımda bulunup, sahip çıkıyorlar. Yapılanların çok üzerinde şeylere hatta saraylarda yaşatılmaya layıktırlar. Ancak yıllardır bazı yerlerde bu aileler hakkında bir şey ihmal ediliyor ve hakları verilmiyor: Bayramlaşmalarda unutuluyorlar.
Hiç unutmam ve şu anda yazarken olduğu gibi, her hatırladığımda boğazım düğümlenir ve gözlerim yaşarır: Geçen sene İstanbul`da bayramın ikinci veya üçüncü günü, on yıldır zindanda olan bir Müslümanın hanesini ailece ziyaret ettik. On beş yaşlarındaki erkek çocuklarına “bayramlaşmaya gelen oldu mu” diye sorunca, boğazı düğümlendi, gözleri yaşardı ve sadece falan hoca geldi diyebildi. Onun boğaz düğümü ve gözyaşları bana geçti. Kısa müddet öylece kaldım. Halbuki ne kadar da çok Müslüman vardı yakın civarlarda ve bu şehirde. Ve ne kadar da çok tavsiye ediliyordu, bu ailelerin bayram ziyaretleri. Bu çocukların acılarını yaşamayan bir camia da değiliz...
Ailece Elazığ`a -yetiştirebildiğim kadarıyla- bu aileleri ve mahkumları ziyarete geldik. Gittiğim evlerde yine bu kahreden ihmali gördüm. Acıları yaşayan çocukların halen boğazları düğümlü ve gözleri yaşlı... Sadece şunu söyleyeyim; ihmal edenler, o çocukların yüreklerini kendi yüreklerine veya kendi çocuklarının yüreklerine koysunlar da bayramlık ağızlarının tadını kaçıracak acının ne demek olduğunu o zaman anlayacaklardır. Halbuki, daha çok yakın bir zamanda, aynı dernek çatısı altında beraber mücadele etmekten zulme uğramış Müslümanların aileleridir bunlar ve tüm Müslümanlara emanettirler.
Dışarının hakkını vermenin ağırlığının ne demek olduğu, sanırım bir nebze anlaşılıyor. İhmal etmeyip hakkını verenlerden olma duası ile…