• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Kurban Bayramı haftasında her ne kadar Suriye`de ateşkes ilan edilmiş olsa da taraflar elini tetikten çekmedi.

Halep üzerinde yine savaş uçakları uçtu. Suriyelilerin üzerine yine bomba atıldı ve atılmaya devam ediyor.

Suriye Savaşı her gün yeni bir boyut kazanıyor. Hadd-i zatında Suriye, 3. Dünya Savaşı`nın çıkmasına müsait bir zemine dönüştü. Allah korusun ama Suriye`deki savaş gittikçe de buraya doğru ilerliyor.

Suriye`de savaş patlak verdiğinde, devletler bir müddet savaş meydanında görünmediler. Söz konusu bu devletler Suriye`deki savaşı, destek verdikleri gruplar ve örgütler üzerinden yürüttü.

Yani bölgesel ve uluslararası egemen güçler bir müddet Suriye`de kaçak güreşti/savaştı. Destek verdikleri gruplar üzerinden Suriye`de “vekalet savaşları” yürüttüler.

Uzun bir müddet süren vekalet savaşlarının geldiğimiz aşamasında söz konusu devletler, Suriye`de savaştaki yerini birer birer almaya başladı.

Devletlerin Suriye savaşında yerini almaya başlamasıyla, Suriye`deki grupların kimin adına ve kimin desteği ile savaştığı da gün gibi ortaya çıkmaya başladı.  

Fırat Kalkanı operasyonları çerçevesinde Türkiye`nin askeri olarak destek verdiği ÖSO birlikleri Cerablus`a girdi ve ilerlemeye başladı.

Türkiye`nin bu hamlesi, Suriye`de dengelerin değişmesi demekti. Özellikle PYD ve IŞİD sıkışmaya başladı ve PYD`nin Fırat`ın batısına doğru ilerlemesi durdu ve Fırat`ın batısında ele geçirdiği yerlerden çekilme ile karşı karşıya kaldı.

Bu durum, PYD`nin tek başına karşı koyacağı bir durum değildi. PYD`nin arkasındaki güç olan ABD devreye girdi.

PYD karargâhlarına ve PYD`nin ele geçirdiği yerlere hemen ABD bayrakları asıldı. Bu bayraklar, PYD`nin bir manevrası olarak görüldü. PYD, ABD bayrakları üzerinden Türkiye`ye ayar çekiyor şeklinde okundu.

PYD her ne kadar PKK`nın Suriye kolu olsa da ve PKK`nın sahip olduğu Marksist, Komünist (yani anti-kapitalist, anti-Amerikancı) bir ideolojiye sahip olsa da hakikatte PKK/PYD, bölgede kapitalist ABD`nin taşeron bir örgütüdür.

Bu bayraklar, bir yönü ile PYD`nin ABD adına bu toprakları işgal ettiğinin göstergesidir.  

Hepsinden önemlisi bu bayraklar üzerinden ABD, “burada ben varım” şeklinde diş gösterdi. Bununla da yetinmedi ardından Esed rejimine bağlı bir karargahı bombaladı ve 83 rejim askerini öldürdü.

ABD, Esed`i vurmak üzerinden “kızım seni dövüyorum, gelinim sen anla” mesajı verdi. Bu mesajı Esed üzerinden, Türkiye`nin de dış politikada değişikliğe gitmesinden sonra dolaylı dahil olduğu cepheye verdi ABD.

Türkiye`nin de içinde bulunduğu bölge ülkelerinin basiretsiz politikaları, ABD`nin Suriye`ye yerleşmesine sebep oldu. Bu konuda en büyük hatayı Türkiye yapmış olsa da, tek hata yapan ülke Türkiye değil.

Esed üzerinden PYD`ye alan açılması da büyük bir hataydı. Zira bugün ABD`nin Suriye`ye yerleşmesinden bahsediyorsak, ABD bunu PYD üzerinden yaptı. Israrla dile getirdik; ister müttefiki, ister karşıtı olarak ABD`nin oyununa gelmeyin diye. ABD, oyunu karşıtlar üzerine kuruyor, bu oyun bölge ülkelerini vurur diye.

ABD`nin kurduğu ve Türkiye`nin de bilinçsizce yardımcı olduğu oyun, PYD ve IŞİD üzerinden Türkiye`yi vurdu. Türkiye, bunun önünü almak için Suriye`ye girmek zorunda kaldı. Bu da 3. Dünya Savaşı`nın çıkma ihtimalinin yüksek olduğu Suriye sahasına Türkiye`nin girmesi demek.

Savaşlar ne kadar uzun sürerse sürsün, barışla sonuçlanmak zorundadır. İlelebet süren bir savaş yoktur. Bu gerçekle beraber, savaşların sonucunda ortaya çıkan tablo önemli. Bu tablo, İslam`a, Müslümanlara ve bölge halklarına mı yarayacak yoksa emperyalist güçlere mi?

İşte burada belirleyici olan, bölge ülkelerinin politikaları olacak. İster kabul edin, ister etmeyin, Suriye de dahil bölgede yaşanan gelişmelerin ana zemini Kürt meselesidir, Kürtlerdir.

Suriye ve Irak`ta savaşın oluşturmuş olduğu bütün suni zeminler değişecek, kalkacak. Kalıcı olan Kürt zeminidir. ABD de oyunu bu zemin üzerine kuruyor.

Türkiye ve İran, sadece bunun korkusunu yaşamamalı aynı zamanda bunu görmeli ve gereğini yapmalı. ABD`nin Kürtler üzerine kurduğu planın akim kalmasını istiyorlarsa, Suriye`de halkın farklı kesimlerinin sahipleneceği ve hayat hakkı bulacağı bölge içi bir çözüme yoğunlaşmalı. Bundan daha öte, Suriye ve Irak`tan ders almalı, kendi içlerindeki Kürt meselesini de adil bir zeminde acil çözme adımları atmalı.

Kürt meselesinin çözümü ekonomik paketlerden geçmiyor. Kürt meselesi siyasileşmiş bir meseledir, Kürtler de siyasileşmiş bir halktır. Bu meselenin öncelikli çözümü siyasi sistemin revizyonunda ve siyasi, sosyal, kültürel hakların iadesiyle mümkündür.