• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Pazar günü Diyarbakır`ın tarihi İstasyon Meydanındaydık. Elhamdulillah bu meydan, Peygambere (sav) saygı mitingi ile başlayıp, Kutlu Doğumlar ve Tesettüre Özgürlük mitingi ile tarihe not düşmeye devam ediyor. Milyonların, yüz binlerin toplandığı meydan, İslam`ı haykırıyor ve İslami kutsallara ve şiarlara sahip çıkıyor. 
 
Kalabalık Müslüman halk, tesettür meselesine çözüm ve tesettüre özgürlük istiyordu. Kalabalığın büyük çoğunluğu aslında tesettürün bir mesele değil, bir dava ve yıllardır mücadelesi verilen bir cihat olduğunu biliyordu. Bu dava kadim bir davadır.
Öyle bir dava ve öyle bir cihattır ki, yakın tarihinde büyük zulümler ve ödenmiş büyük bedeller barındırıyor.Şeyh Said`in, İskilipli Atıf Hoca`nın darağaçlarında idamları, Bediüzzaman`ın sürgünleri ve hapisleri, hep bu davanın bir cihadıdır. 
 
Cumhuriyet ile birlikte toplumu çağdaşlaştırma adı altında dinsizleştirmek isteyen zihniyet, bunu inançsızlık ve ahlaksızlık üzerinden gerçekleştirmek istedi. Toplumu inanç ve ahlak üzerinden yozlaştırmanın ve kokuşturmanın en etkin yolu ise, açıklık saçıklık vasıtasıyla yaygınlaştırılan fuhuştur.
 
Toplumu menfi yönde dönüştürme amacı güden habis zevat, amaçlarına ulaşmak için Müslüman erkek ve kadının kıyafetine düşmanlık ettiler ve yasaklar getirdiler. Bu yasaklara ve toplumun dinsizleştirilmesine karşı çıkanların mübarek bedenlerini darağaçlarında sallandırdılar. Müslümanlara zulmün her türlüsünü reva görüp uyguladılar. Maalesef bu zulüm bugün farklı bir boyutta devam etmektedir. 
 
Artıları bol hükümetin tesettür meselesini de çözeceğine inanan muhafazakar halk, tam bir güven içerisinde iradesini iktidara teslim etmiş durumda. Hükümet ise geçen bunca yıllara rağmen, bu ümidin hakkını vermedi. Diğer bazı meselelerde olduğu gibi bu meselede dik durmadı ve gerekli gayreti göstermedi. 
 
Halktan ciddi talep gelmez ve bu talep, siyasi iktidarı harekete geçirecek etkinlikte olmazsa, hükümetin bu meseleyi önceleyeceğini zannetmiyorum. Hükümet, tesettür meselesini ve bu mesele etrafında yaşanan zulümleri, ağrımayan başını ağrıtacak ciddi bir mesele olarak görmüyor. Geçmişin mücahitleri olarak bugün geldikleri nokta da bunu gösteriyor.
 
Hükümetin ağır toplarından bazılarının, aile fertleri arasına soktukları gelinlerine ve kızlarına bakın, tesettür konusundaki yaşadıkları inanç yozlaşmasını anlayacaksınız. Tesettür meselesi, tesettürü yaşamlarından çıkaran veya yozlaştıran kimselerin iradelerine ve ellerine bırakılamayacak kadar büyük bir davadır. Müslüman halkın uyanıp bu meseleyi davaya dönüştürmesi gerekir.
 
Hem de öyle bir dava ki, yargılandığı mahkeme salonunda mahkeme heyetinin Üstad Bediüzzaman`dan sarığını çıkarmasını istemesi üzerine onlara şunu dediği dava:”Bu sarık, bu kelle ile beraber çıkar.” Erkeğin sarığı ve İslami kıyafeti, kadının tesettürü gibi farz değildir. Fakat Üstad biliyordu ki, o dönemde sarık İslam`ın izzeti ve bayrağıdır. Bu izzet ve bayrak düşerse İslam da düşer. İslam düşmanları da İslam`ın bu gibi şiarlarını ortadan kaldırıp, toplumu şiarsız bırakmak istiyordu. 
 
Allah`a hamd olsun, o günlerde bu şiarlara sahip çıkan alimler ve Müslüman halk, canları ve malları ile çok büyük bedeller ödediler.Bugün de bu şiarlarla şuurlanan Müslümanlar, Allah`ın emrine sarılıyorlar. Ki bu müslümanlar da Allah`ın dini için büyük bedeller ödediler ve ödemeye hazırdırlar. Diyarbakır İstasyon Meydanı ve arkasındaki irade bunu gösterdi.
 
Gözlerini kapatıp, gündüzü kendilerine geceye çevirenler, bunu görmeyip, suni gecelerinin gerçeğe dönüşeceğini sanıyorlarsa, yanılıyorlar. Çünkü tesettürün de içinde bulunduğu İslam`ın emir ve şiarları, Allah`ın bir nurudur ve bu nur tamamlanacaktır.
“Nur”a ulaşmak duası ile…