İdarede adalet, eğitimde inanç ve ahlâk
Kayseri`de 17 yaşında bir lise öğrencisi, Matematik öğretmeninin tecavüzüne uğruyor ve kız çocuğu bu olayın ardından intihar ediyor. Öğretmen tutuklandı ve “çocuğun nitelikli cinsel istismarı, cebir tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve müstehcenlik” suçlamaları ile yargılandı.
Ancak geçen hafta savcılık, sanığın sadece müstehcenlik suçundan cezalandırılmasını istedi ve mahkeme de bu yönde karar verdi. Mahkeme, sanığa verdiği cezada 6`da 1 oranında iyi hal indirimi uyguladı (nasıl bir iyi hal ise!) ve sanığın yattığı süre göz önünde bulundurularak ceza Yargıtay`da onanana kadar sanık öğretmeni tahliye etti.
Ayrıca mahkeme karar verirken, tecavüze uğrayan lise öğrencisi intihar etmeden önce şikâyette bulunmadığı için sanık öğretmen hakkında diğer cezaları uygulamadığını belirtmiş. Mağdur kızın avukatı ise olayın Pazar günü olduğunu ve kız öğrencinin Pazartesi, Salı günleri olayı okul idaresine ve rehber öğretmenine açtığını ve konu ile ilgili tutanak tutulmuş olmasına rağmen mahkemeden bu kararın çıkmış olduğunu belirtiyor.
Geçenlerde haber için, en çok izlenen ulusal tv kanallarından birini açtım. Peş peşe gelen beş haber cinsel tacize yönelikti. Bunlardan üç tanesi öğretmenlerin, öğrencilerine yönelik tacizleri ile alakalı idi.
Çocuklarımızı eğitsinler ve yetiştirsinler diye teslim ettiğimiz öğretmenler, çocuklarımızı istismar ediyorsa oturup ciddi ciddi düşünmemiz gerek. Bu toplum nereye gidiyor diye yanmamız ve tedbirler geliştirmemiz lazım.
Okulların dışında yurtlarda, vakıflarda, cezaevlerinde ve çocuk ıslah evlerinde de cinsel taciz olayları ile alakalı sık sık haberler düşmekte basına. Tabi bunlar basına yansıyanları, bir de yaşanıp da kendi içinde kalanları var. Kısacası cinsel şehvet özürlü bir topluma döndük.
Peki, bu hale nasıl geldik?
İnsan, terbiye edilmezse canavarlaşabilen, şehvet esiri bir varlıktır. İnsanın terbiyesi ise, manevi eğitimindedir. Toplumun genelinin sıralarından geçtiği devletin eğitim sistemi, maalesef maneviyatı öldürdü. Müslüman bir toplumu ayakta tutacak olan dinidir. Müslüman toplumun nefislerini dizginleyecek olan Allah inancı ve Allah korkusudur.
Devlet olarak İslam`a savaş açarsanız, toplumun maneviyatını zayıflatır ve dinden uzak bir nesil yetiştirir ve bir toplum inşa ederseniz, bu toplum; sapıklar, hırsızlar, arsızlar, bilumum suçlular üretir. Allah korkusu olmayan bir nesil yetiştirirseniz, bu nesilden öğretmenler de çıksa başınıza bela olur. Bugün yaşadıklarımız budur. Bu sebeple, çocuklara yönelik cinsel tacizler de dahil, toplumda işlenen bütün kabahatlerin en büyük suç ortağı; inanç ve ahlâktan yoksun eğitim sistemi ve adaletten yoksun idaresi ile, 90 yıllık devlettir.
Bugün yaşadığımız bütün bireysel ve toplumsal sorunlar, Osmanlı`nın son dönemlerini bir tarafa bırakırsak, 90 yıllık devletin idaresinden ve eğitiminden kaynaklanmıştır. Devlet haksızca ve zulümle neleri sorun yaptıysa, bunlar bugün toplumda huzuru kaçıran sorunlara dönüşmüştür. Kürt sorunu da böyle, Alevi sorunu da böyle, din sorunu da böyle...
Devlet bir taraftan toplumsal ve kamusal bütün alanlarda dine savaş açarak toplumu manevi olarak aç bıraktı, diğer taraftan da şehveti tahrik ettiği cinselliği her tarafa yaydı. Fuhşun devlet eli yapıldığı ve yayıldığı bir ülkeyiz. Bunları yapan geçmiş devlet zihniyetinin mensupları, şimdi de utanmadan çocuk istismarından bahsediyorlar. Bu neye benziyor biliyor musunuz, toplumu yıllarca aç bırakan idarecilerin ve idareci zihniyetin, toplumda hırsızlığın artmasından şikâyet etmeleri gibi. Veya şunun gibi:
Eğitim Sen LGBT`lilerle ortak hareket etmek için okullarda komisyonlar kuruyor. Bu komisyonda yer alanlar çocuklarımızı teslim ettiğimiz öğretmenler! Bu öğretmenler ne yapacak? Eşcinselliğin ne kadar masum bir şey ve eşcinsellerin de ne kadar masum insanlar olduklarını anlatacaklar. Yani sapıklıkta “çukur” olan cinsel hastalıkları, daha doğru bir tabirle ahlâksızlığın zirvesini, okullarda çocuklarımıza aşılamaya çalışacaklar. Sonra da bir çocuk istismarı yaşandığı zaman, dönüp timsah gözyaşı dökecekler. Kendi sebep olduklarını unutturup, yaşananları siyasi malzeme yapacaklar.
Cinsel sapıklığı öğretmenler arasında yayacaksın ve öğretmenler üzerinden de öğrenciler içinde normalleştireceksin, sonra da okullarda ve okul dışındaki alanlarda tacizler yaşanıyor diye suçlu arayacaksın!
Devlet de yıllarca bunu yaptı. Sebep olanlar, fail olanlar kadar suçludur.
Böyle bir sistemin toplumunda şekillenen dini oluşumlar da muhasebe ve arınma yoluna gitmeli. Özellikle çocuklar konusunda son derece hassas olmalı, bu tür şeylerin yaşanmaması adına mekân ve şahıslarla ilgili bütün tedbirler alınmalı. Yaşandığı zaman da herkesten daha çok üzerine gitmeli.
Toplumda huzur ve emniyet için devlet, idareyi adalet, eğitimi inanç ve ahlâk üzerine tesis etmek zorundadır.