Toplumsal hafıza ve ne oldu, ne oluyor?
Algı operasyonları ile sürekli tecavüze uğrayan bir toplumsal hafızaya sahibiz. Bu sebeple namuslu bir toplumsal hafızaya sahip olduğumuz söylenemez. Bize düşen de böyle bir toplumsal hafızaya sürekli “dün”ü hatırlatmak ve yaşananları bir bütünlük içinde sunmak.
7 Haziran seçimlerinin hemen akabinde PKK`nın eylemleri ve saldırıları ile başlayan çatışmalar, farklı bir aşamaya taşındı. Birileri her ne kadar savaşı Erdoğan ve Ak Parti çıkardı ve bunu “saray gladyosu” “sarayın ordusu ve polisi” şeklinde ifade etse de yeni sürecin arkasında PKK, onun arkasındaki egemen güçler ve PKK ile birlikte hareket edenler var.
Yeni çatışma, HDP/PKK iradesinin önceden planladığı hedefidir. Sadece çatışma değil, özyönetim/özerklik ilanları, savaş hali ile şehirleri teslim alıp halkı ayaklanmaya sürüklemek de. Bunun hazırlığını çözüm süreci ile yaptılar. Defalarca söyledik; HDP/PKK çözüm sürecini kullanarak savaşa ve savaş hali ile özerklik ilanına hazırlık yapıyor. Buna bağlı olarak halkı ayaklanmaya hazırlıyor.
6-7 Ekim “Serhıldan”ı (ayaklanması) bunun için bir hazırlıktı. Şehir içlerini silahlarla doldurdular, yığınaklar yaptılar. 7 Haziran sonrası PKK`nın yol kesme eylemleri ve kırsal saldırıları ile eşzamanlı şehir içlerinde saldırılar ve özerklik ilanları başladı. Şehir yapılanması YDG-H bazı yerlerde sokaklara barikatlar kurarak, hendekler kazdı. Mahalleleri, ilçeleri teslim aldı.
Silvan`da bu durum yaklaşık bir hafta sürdü. Bu süre zarfında camiler ele geçirildi ve Cuma namazına giden halkı cami kapısında karşılayan genç militan kızlar, “esaret altındayız namaz kılınmaz” diye geri çevirdiler. Bir hafta boyunca camilerde namaza müsaade edilmedi. Güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu olunca da bir taraftan şiddetli bir çatışmaya girildi, diğer taraftan da kapı kapı dolaşılarak halkın kafasına silah dayayıp, halk sokağa çıkmaya zorlandı. Amaçları da halkın içine veya arkalarına mevzilenmek, kendilerine siper etmek üzerinden de güvenlik güçlerinin saldırılarında ölmelerini istedikleri birkaç sivil üzerinden propaganda yapmak. Silvan`da halk bütün tehditlere rağmen sokaklara çıkmayınca, PKK`lılar cami hoparlöründen halka tehditler ve hakaret eden anonslar yaptılar. Yaptıkları anonslardan biri de “7 Haziran`da bize oy verdiniz, niye şimdi destek vermiyorsunuz, bunun hesabını sizden soracağız” anonsuydu. Gariban halk ellerinde kalmış; oy vermiyor bir dert, oy veriyor bin dert!
Silvan`da yaşananlar başka ilçelerde de yaşandı ve yaşanıyor. Cizre`de bir haftadır sokağa çıkma yasağı var ama hala bazı yerler PKK`lı milislerin elinde ve güvenlik güçleri ile çatışıyorlar. Bu arada olan halka oluyor; bir taraftan çatışma ortasında öldürülüyor, diğer taraftan sokağa çıkma yasağı ile bütün bir halk cezalandırılıyor. Halk ihtiyaçlarını karşılayamıyor, bebekler var, diyaliz hastaları var. Özerklik ilan edip, mahalleleri ele geçiren silahlı milislere devlet müdahale etmeli ama halkı mağdur etmeden. Sokağa çıkma yasağının doğurduğu mağduriyetlere acilen çözüm bulunmalı. Halkın ihtiyaçları karşılanmalı. Bu, devletin görevidir.
Eskiden beri Cizre PKK için stratejik yer. Savaşın ana merkezi olarak çözüm sürecinde yığınaklar oraya yapıldı. Devlet de bu sebeple Cizre`nin üzerine gidiyor. Ama maalesef geç kaldı. Hatırlayın 27 Aralık 2014`te birkaç evin etrafı gözü dönmüş PKK`lılar tarafından sekiz saat boyunca kuşatılmış ve bu evlere uzun namlulu silahlarla saldırılmıştı. Saldıranların içinde dağdan inmiş onlarca PKK`lı da vardı. Ve hatırlayın; hamile bir kadının çocukları ile birlikte evinde yakılmak istendiğini ve ancak arkadan duvar kırılarak çocukları ile birlikte kurtarıldığını. Yine hatırlayın; saldırılan evlerin birinde vurulan 65 yaşındaki Abdullah amcanın sekiz saat boyunca hastaneye götürülemediği için kan kaybından vefat ettiğini. İşte bu Cizre`den bahsediyorum ve bugün bu Cizre`den PKK`lı bir komutan PKK`nın TV kanalına bağlanıyor ve çemberin daraldığını, 100-200 gençle artık dayanacak güçlerinin kalmadığını söyleyip ağlıyor. Abdullah amca geldi aklıma; “insan zulmeder, kader adalet eder.”
PKK Cizre`de Kürt gençlerini bilerek öldürtüyor ve sivillerden mağduriyetler oluşturmaya çalışıyor. Polisler “yan Cizre yan” diyordu birkaç ay önce, şimdi de PKK “yan Cizre yan” diyor. Sokağa çıkma yasağı ve operasyonlarla Cizre daha bir yanıyor. “Vah Cizrem vah!”
Yanan sadece Cizre değil. Bütün Türkiye, Suriyeleştirme üzerinden yakılmak isteniyor. Kürdistan`da PKK`lı Kürt faşistler halkı ve şehirleri ateşe verirken, batı illerinde de Türk faşistler harekete geçti.
MHP`nin siyasi hesapları, Tuğrul Türkeş rövanşının etkisi olsa da arka planda daha kirli oyunlar var. Her ne amaçla olursa olsun, batıdaki Kürt vatandaşlara, işyerlerine, otobüslere hatta HDP binalarına saldırmak, PKK`ya yardım etmektir. Saldırılar PKK`ya hiçbir zarar vermiyor, bilakis fayda veriyor.
Oyun içinde oyunlar oynanıyor. Türkiye uyanık olmalı, herkes kişisel, grupsal ve parti çıkarlarını bir tarafa bırakmalı ve çatışma olmamalı diyoruz, olacaksa da güvenlik güçleri ile PKK arasında olmalı. Halk dâhil edilmemeli.