• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Hafta sonu Diyarbakır`da ülke geneli 3500 STK`yı temsilen 600 delege ile “Kürt Meselesine İslami Çözüm” çalıştayı yapıldı. Çalıştay iki gün sürdü. Bu iki gün içinde pek çok katılımcı, mesele ve çözümü ile ilgili çok önemli konuşmalar yaptı ve vurgularda bulundu. Yayınlanan sonuç bildirgesi de atılması gereken adımları içeren somut çözüm önerileri içeriyordu.

Çalıştay bileşenleri, başından beri Kürt meselesine İslam ile çözüm getirmek istediklerini çalıştayın ismi ile ortaya koymuşlardı. Bu açıdan çalıştay önemliydi. Yani Müslümanların geneli, Kürt meselesine çözüm için ilk defa bu çapta bir araya gelmişlerdi ve meseleyi İslami çözümlerle sulha kavuşturmak istiyorlardı. Daha önce İHH başta olmak üzere farklı İslami STK`ların bu konuda somut bazı çalışmaları oldu elbet ama İslami kesim bu çapta ilk defa Kürt meselesi etrafında bir araya geliyor ve meseleye İslam ile çözüm getirmeye çalışıyordu.

Sık sık İslam vurgusunda bulunuyorum, çünkü Kürt meselesi İslam ile iç içe girmiş bir mesele ve gerçek çözümü İslam`da olan bir mesele.

Kürtlerin, bu toprakların yönetimi için sorun olmaya başladığı dönemlere baktığımızda, karşımıza Kürtlerin İslami kimliği çıkıyor. Osmanlı ve sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, yönünü batıya çevirip İslam`dan uzaklaşınca, en sert tepkiyi alimleri öncülüğünde dindar Kürtlerden gördüler. Kürtlerin İslami tepkisi, din ve etnik düşmanlık üzerine kurulu rejimin Kürtlere yönelik sonu gelmez baskısına dönüştü. Rejim Kürtlere yönelik her türlü insanlık dışı suçunu işledi. Rejimin Kürtlere yönelik işlediği bu insanlık dışı suçlardan PKK sorunu doğdu.

PKK, rejimin ortaya çıkardığı ve bu halkın, toprakların başına bela ettiği bir sorundur. Başka bir ifade ile PKK, rejimin batı ile ilişkisinden doğan haylaz bir çocuğudur. Bir taraftan doğum suçlusu babası rejime isyan ederken bu haylaz çocuk, diğer taraftan mahallenin ve mahallelinin baş belası oldu. İçinden doğduğu mahallenin inancına, ahlakına, özgürlüğüne, insanlığına, her şeyine düşmanlık etti.

Sizi rejimin zulmünden kurtaracağım dedi ama Kürtlere yapmadığını bırakmadı. Kürtlere baskısından dolayı isyan ettiği rejim ne yapmışsa PKK da Kürtlere aynısını yaptı. Köy bastı, ev yaktı, insan öldürdü, kaçırıp işkence etti, camilere, medreselere, Kurana, tesettüre/çarşafa düşmanlık etti.

Rejim, Kemalist zihniyetin dışında bir farklılık olarak Kürtlere ne yaptıysa, PKK da Marksist zihniyetin dışındaki farklı Kürtlere aynısını yaptı. Bakmayın siz, Kemalist ve Marksist ayrımına, İslam ve Müslümanlar söz konusu olunca ikisi de aynıdır.

Daha birkaç yıl önce Hasip Kaplan meclis kürsüsünden şunları söylemedi mi: “Laikliğin gerçek teminatı, sigortası biziz, biz olmasak Güneydoğu`da şeriat öne çıkar. TSK`nın laiklik söylemi ile bizim laiklik söylemimiz örtüşmektedir. TSK ile aramızdaki en ciddi problem bir araya gelememektedir...”

Aynı Hasip Kaplan birkaç gün önce de Konya`da düşen uçakta ölen askerler için şehit kavramını kullanan bir mesaj paylaştı sosyal medyada. Öldürülen PKK`lıların cenazelerine katılıp onları şehit ilan eden Hasip Kaplan, PKK`nın savaştığı ordunun ölen askerlerini de şehit olarak görüyor. Bu nasıl oluyorsa! Demek ki Hasip Kaplan`ın, TSK ile aralarında var olduğunu söylediği bir araya gelememe sorununu da halletmişler, yani bir araya gelmişler. Her iki taraf şehit, olan ise bu halka oldu, oluyor.

Necip Fazıl`ın Atatürk`ü tarif ettiği bir sözü vardır: “Atatürk`ün bu ülkeye yaptığı; denizde boğulan kızı kurtarıp kıyıda tecavüz etmeye benzer.”

Öcalan ile Atatürk`ün benzer çok yönleri var.

 Kürtler uyanık olup, Türklerin “ulu önder”inin kendilerine ve hepimize neler yaptığından ibret almazlarsa, Kürtlerin “ulu önder”inin aynı şeyleri yapmalarına çanak tutarlar.

Kürt meselesinin çözümü İslam`dadır ve çözüm hakkı Müslümanlarındır. Bu çalıştaylar, bu açıdan önemli, meselenin sahiplerinin inisiyatif almalarıdır.

İslam`ın temsilcisi Müslümanların olmadığı masa gerçek manada çözüm üretemez, çünkü masada olan devlet ve PKK, Kürt meselesinin çözümü değil, sorunudurlar.