Bayramlar, manevi birer cennettir; yaşamak gerek
Ramazan`ın son günlerindeyiz ve akabinde bayram. Ramazan ayından ayrılmak, son derece kerim ve merhamet sahibi bir dosttan ayrılmak gibidir. Bu dostun ayrılığı insanı hüzünlendirir. İnsan, böyle bir dostla bir daha buluşup buluşmama kaygısı yaşar.
Herhalde Allah Teâlâ, biraz da müminlerin bu mübarek aydan ayrılık hüznünü bir nebze de dağıtmak ve de onlara bir müjde olması için, sevinç vesilesi mübarek bir bayramı, bu ayın nihayetine koymuş.
Müminler ifa ettikleri ibadetler ile bayram sürurunu yaşamayı hak etmişlerdir. Her ne durumda olursa olsunlar, Rablerine ibadete muvaffak olan müminler, bayram sevinci yaşamalıdırlar. Çünkü bayramlar da Rabbin kullarına bir lütfüdür. Hem kulluğun bir çeşit dünyevi, peşin bir ücretidir. Hem de manevi bir cennet hükmündedir.
Dikkat edilirse Allah Teala, her iki bayramı, iki büyük ibadetin akabine yerleştirmiştir. Biri, bir aylık orucun; diğeri ise, Hac ibadeti –ve on günlük sünnet olan Hac günleri orucunun- bitiminde. Her iki ibadette de büyük meşakkatler ve nefislerin mahrumiyeti vardır.
Normal zamanlarda Müslümanlara helal olan bazı şeyler, Ramazan ve Hac günlerinde haram olur. Bugünler, dünya ile bağların zayıfladığı, yoğunlaşılmış kulluk günleridir. Böyle bir kulluğa da ancak Allah`a yönelenler muvaffak olurlar.
Allah Teâlâ, nasıl ki dünya hayatını kullukla geçirenlere ebedi cenneti mükâfat verecek. Bunu vad etmiş ise, aynen öyle de bu kısa günler içindeki büyük ibadetleri yapan ve bu ibadetlerin heyecanını topluca yaşayan müminlere birer mükâfat olarak manevi cennet olan bayramları vermiştir. Bu bayramlarla manen şöyle diyor: Kısa kulluğun neticesi, bayram sevinci olduğu gibi, uzun kulluğun neticesi de ebedi cennettir. Bayramlar, bir nevi cennetin sürurunu taşır bu fani âleme; ibadetler de bu mükâfata, sürura, bayrama, cennete vesiledir.
Belki bir kısım Müslümanlar ibadetlerini yapmalarına rağmen, içinde bulundukları musibetlerden dolayı bayram sevinci yaşayamıyor veya buruk yaşıyorlar. Musibet, bayram sevincine engel olacaksa, âlem-i İslam`ın içinde bunduğu en büyük musibettir. İslam`ın garipliği Müslümanlar için en korkunç beladır. Yanılıp yakılacaksa tüm Müslümanların buna ağlaması ve yanması lazım.
Her şeye rağmen bayramlara da Rabbimizin birer hediyesi ve lütfü olarak bakmak gerekir. Hatta birer ibadet olarak değerlendirmek lazım. Toplumsal bütünleşmeye, kardeşler arası dayanışmaya vesile olan bir ibadet. Gökyüzünün dahi bayram havasına büründüğü günlerde, hangi olumsuz şartlarda olunursa olunsun, sabır ve tevekkül içindeki Müslümana yaraşır bir vakar ile bayram sevincini, kardeşliğini, birlikteliğini yaşamak gerek.
Kıldı ki ferdi musibetler ve acılar birer imtihandır, ebedi bayram olan cenneti netice verir. Ki bir yönüyle cennet, dünyada yaşanan mahrumiyetlerin ve mazlumiyetlerin bir karşılığı değil midir? Öyle ise cennete götüren şeyler acı da olsa sevilir.
Müslümanlara yakışan, Rablerine dayanmalarıdır. Normal insanlar içinde musibetzede oldukları hissedilmeyecek bir sabırla Allah`a tevekkül etmeleridir. İçinde bulundukları hâlin Allah`a yakınlığının ve Allah katındaki değerinin idraki içinde olmalıdırlar. Musibetzedeler –özellikle de Allah yolunda musibet yaşamış olanlar- Allah katında çok nazdardırlar. Onlar el açınca ğaybi âlemin bürokrasisi devre dışı kalır. Hazır ve nazır olan Rab, hâllerine ve isteklerine perdesiz ve aracısız muhatap olur.
Bu sırra binaen, kabulünde ısrar ettiğim dualarıma; musibetzedelerin ve mazlumların Allah katındaki bu kıymetlerini ve nazdar hallerini vesile yaparım. El açar: “Allahım! Babalarından ayrı düşmüş çocuk ve yetimlerin mahzun gönüllerinin yüzü suyu hürmetine; evlat acısı ve ayrılığı yaşayan ihtiyar anne-babaların çaresizliklerinin ve yüreklerine koymuşluğun yüzü suyu hürmetine; eşlerinden ve kardeşlerinden mahrum bırakılmış kalplerin garipliğinin yüzü suyu hürmetine… Bizleri bağışla, günahlarımızı affet!...” diye dua ederim. Bu şekildeki duamın kabulüne çok güvenirim. Ne kendime, ne duama; aracı kıldıklarımın Allah nezdindeki nazdar hallerine…
Rabbim; cümlemizin hayatını, ölümünü, kabir, diriliş, hesap ve akıbetini bayram kılsın.