• DOLAR 34.446
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2836.87
  • ...

Miladi olarak yeni bir yıla giriyoruz ve birkaç gün sonra 2014 yılını bitirmiş olacağız. Zaman hızlı akıyor; bir nehir gibi, akan trafik ve yollar gibi…

nsan gibi…

İnsan da zamana bağlı olarak hızlı akıyor. Zamanın insan hayatı içindeki akışı süre olarak sabit hızda olsa da hal olarak değişiklik arz ediyor. Hali zaman, insanın içinde bulunduğu duruma bağlıdır. Musibet hallerinin zamanı ağır ilerler. Mutluluk anları ise çok hızlıdır.

Bu sebeple “Senetü`l-visali sinetün ve sinetü`l-firaki senetün” (Kavuşmanın senesi saniyedir, ayrılığın saniyesi senedir) derler. 
Fuzuli bunu çok güzel bir beyitle ifade etmiştir:

Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkıt ne bilir

Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç saat

Yani; uzun gecenin hangisi olduğunu takvim yapanlar ve yıldız ilmi ile uğraşanlar ne bilsin. Gam belasına düşmüş kimseye sor ki geceler kaç saat.

Yaşanan zaman, insandan insana göre değişir. Kimine göre harika olan bir zaman dilimi, bir başkasına göre kâbus olabilir. Zamanın anlamı ve kıymeti, insanın yaşadığı mutluluklar ve acılara bağlıdır.

Yaşanan acılar zamanı da acılaştırıyor. Ve dünyada öyle acılar yaşandı ve yaşanıyor ki…

Suriye bir bütün olarak acı içinde, Mısır zindanları ve sokaklar acı yaşıyor, Gazze`nin kaderi acı olmuş, Irak bombasız uyanmaz olmuş, yıllardır İslam coğrafyası öyle acılar yaşıyor ki bunlar artık sıradanlaşmış.

Halkı Müslüman ülkeler içinde en iyi durumda olan Türkiye`de de hala Müslümanların yaşadıkları acılar bitmiş değil. Tek suçları İslam`ı yaşamak olan babalar hala cezaevlerinde ve hala çocuklar babasız büyüyor.

Çarşamba günü Kudüs TV “ADALET ŞİMDİ” konulu bir program yaptı. Amaç, bu ülke mağdurlarının uğradığı haksızlıkları gündeme getirmek ve adaleti seslendirmekti. Programa çok farklı konuklar katıldı, kimisi stüdyoda yer alırken, kimisi de telefonla bağlandı. Zengin bir program oldu. Ben de 14 yıldır cezaevinde olan ağır hasta Yasin Demir`in kızı ve eşi ile beraber ilk bölüme katıldım. Babasından uzak büyüyen 16 yaşındaki Merve, “Benim babam kimliklerinde İslam yazanlar tarafından İslam`ı yaşadığı için zindana atıldı.” dedi. Ve bir şey daha söyledi, “Ben babamı 10 dakikalık telefon görüşmelerinde tanıdım… Cezaevinde görüşüne gittiğimde onu alıp cebimde eve getirmek istedim…”

Sözün bittiği yer…

Hatırlar mısınız; Filistinli bir kız, israil askerlerinin alıp götürdüğü babası için “uridu ebi” (babamı istiyorum) diye feryat etmişti. İşte, bu da Merve`nin yürek dağlayan feryadı ama sessiz ama olgun… Acının olgunlaştırdığı feryat…

Bu ülkenin iktidarında olan koca koca beylere sesleniyorum: Bu çocuğun babasını cebine koyup gönderemez misiniz? O masum yüreğine sevinç olamaz mısınız? Bakanları, çocuklarını hapisten kurtaran gücünüz yetmiyor mu buna!

Bırakın bunu yapmayı, programa telefonla bağlanan Ak Partili milletvekili, 2010`dan sonra yaşanan haksızlıklardan dahi haberinin olmadığını söyledi.

Aklıma tebdil-i kıyafet ile gezen Hz. Ömer`in, açlıktan ağlayan çocuklarını yemek pişiriyorum diye kaynattığı su ile oyalayan kadınla yaşadığı diyaloğu geldi:

-Teyze, halifenin senden ne haberi olsun, haber verseydin sana yardım ederdi.

Yaşlı kadın:

-O halife olacak Ömer`in boyu posu devrilsin, madem bizden haberi olmayacaktı da neden halife oldu.

İhya Der, Vahdet Der, Mustazaf Der, Hizbut-Tahrir, Tahşiye dosyaları kendi içinde ve halinde yaşanan birer açlık olmadı ki duyulmasın.

Medyaya yansıdı, insanlar mağdur oldu, feryat etti. Bu feryadı iktidar partisi milletvekilleri duymamışsa, ne diye milletvekili olup meclise gitmişler ve sorumluluk üstlenmişler. Bu basit bir mesele midir? Bunun dünya ahiret ağır hesabı var. Kaldı ki bu operasyonlar olduğu zaman biz dosyaları alıp dört bir koldan iktidara ulaştırdık.

Dikkat ederseniz, 2000 öncesi zulümlerinden bahsetmiyorum, hatta Ak Parti`nin 2010`a kadar iktidarda olduğu dönemin haksızlıkları da değil bu saydıklarım. Bu dosyaların mağdurları 2010 sonrası dönemin mağdurları… İktidarın hiçbir mazereti olamaz. Bu yüzden “ADALET ŞİMDİ” hemen diyoruz.

Söz konusu bu dosyalar için yeniden ama adil yargılanmaya bir gidilmeli. Yok, altından kalkamıyoruz diyorsanız o zaman kabul ettiğiniz gibi; derin devlet ve paralel yapının emniyet-yargı-medya ayağı çok insanları mağdur etti. O zaman siyasi bir genel veya kısmi bir af çıkarın.

Roboski`nin 3. yıldönümü. Ve hala Roboski adalet bekliyor.