• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Herbirimizin manevi damağında çocukluğumuzun Ramazan hatıraları vardır. Çocukluk döneminde, diğer aylardan ve günlerden farklı olarak yaşadığımız Ramazan ayı ve günleri, biz farkında olsak da olmasak da ruhlarımıza; sahuruyla, iftarıyla, teravihleriyle, çocukca orucu ve hatıralarıyla bir bütün olarak Ramazan maneviyatını nakşetmiş.

Bu yüzden “Nerde eski Ramazanlar” derken, aslında bu, “Nerde çocukluğumuzun Ramazanları” diye, mazinin derinliklerinden çektiğimiz hasretlerdir, bir yönüyle. Eski Ramazan arayışları, ta ruhumuzun derinliklerindeki Ramazana dair çocukluk hatıralarımızın firak ahlarını barındırır.

Hayal meyal hatırladığımız eski iftar sofraları... Ramazan hürmetine yapılan yemekler... Anne, baba ve kardeşlerin etrafına kurulduğu sofralar ve ezana kilitlenen dakikalar... O ezanlar ki açlık ve susuzluktan kurtuluşun ilanı ve rahmet sofrasına buyurun dedirten ilahi çağrı... Açılan iftarlar etrafındaki ezan sevgisi ile Allahu Ekber nidalarındaki nimet sahibinin ilanı ve yüceliği...

Komşu çocukları ve mahalle arkadaşları ile beraber camilere gidip kılınan teravih namazları... Bu teravihler, son saflarda her ne kadar namazın çocukçası ve muzipçesi olsa da Ramazan rahmetinin çocukça manevi zevklerini taşır. Bazen büyüklerin, teravih sonrasında verdiği Ramazan gecelerine has harçlıklarla yenilip içilenlerin tatları bir farklıdır. Ramazan geceleri dışındaki yiyecek ve içeceklerin aynıları olsalar da Ramazana has lezzetleri ve hatıraları apayrıdır.

Sonra sahur kalkışları ve sahur vakti ile sofrasının çocukça bekleyişleri ve hazları... Yatağında açılmış iki küçük göze, şefkatli bir anne babadan gelen davet sesi... Çocuk ruhlarına rahmet ve nurlar yağdırıp, karanlığı aydınlığa çeviren gece anları... Bu tam sahurlarla, çocukluğun ilk dönemlerinde tutulan yarım oruçlar... Böylece oruç tutmada büyüklere benzeyiş gururu...

Gayem, ruhlarımıza medfun çocukluğun Ramazan hatıralarını yad etmek ve bu hatıraların mazi zamanlarına, nostaljik ruhi bir yolculuk yapmak değil elbette. Bunlara vesile olmakla beraber, ruhlarımıza işlemiş  Ramazan hatıralarından oluşan maneviyatı bilince dönüştürmek ve çocuklarımızın ruh dünyalarını, bu bilinçle inşa etmek. Çocuklarımızın ruhlarında manevi dimağlarına işleyen Ramazan hatıraları bırakmak. Bunu istekli, bilinçli ve ustaca yapmak.

Resulullah`ın (sav) Allah Teala`dan bereket dilediği Recep ve Şaban aylarını geride bırakıp, kavuşmayı dilediği ayların sultanı Ramazan`a ulaştık sayılır. Çünkü Ramazana ulaşmak, başlı başına bir berekettir. Allah`ın kullarına bir lütfu, rahmeti, af ve mağfiretidir.

Bu ayda yapılacak çok şeyler vardır. Bunları farklı yazılarda, sohbetlerde, hutbe ve telkinlerde okuyup, duyacaksınız. İnşaallah “onlar ki söze kulak verir ve sözün en güzeline tabi olurlar” vasfınca nasihatlenir ve uygularız.

Ramazan ayının şahsi, ailevi ve toplumsal pek çok yönleri var. Bunların hepsi hadd-i zatında kıymetlidir ve yaşanıp yaşatılması gerekir. Ama çocuklara doyumsuz bir Ramazan yaşatmak, maneviyatı, akidesi ve ahlakıyla Müslüman bir ferdin ruh dünyasını işlemektir. Genel hatları ile değindiğim, çocukluğumuzun Ramazanlarının ruhlarımıza ve şahsiyetlerimize tesiri aşikârdır. Belki birçoğumuz bunu, geleneksel Müslüman aile yaşantısı içinde aldık. Fakat bugün bilinçli Müslüman bir aile, çocuklarına üst seviyeden bir Ramazan atmosferi, duyguları, rahmeti ve maneviyatı yaşatabilir.

Ramazanın gelişi evlerde sevinçle gündem yapılmalı. Bu ayın güzellikleri anlatılmalı, çocuklar çok kıymetli bir misafir geliyormuş havasına girmeli. Sonrasında sahurlar, iftarlar, teravih namazları, Ramazana özel harçlıklar, yarım oruçlar, iftar davetleri, çocuk eliyle komşulara (hasetsen fakir ailelere) götürülen bir tabak yemek, akşam sohbetleri ve eski Ramazan hatıraları ile dopdolu mübarek bir ay.. Ramazanın rahmet ve mağfiret olma duası ile...