"Çocukları ihtiyarlatan gün"
Kış mevsimi olsa dahi deprem endişesi ile herkes ya çadırlarda yaşayacak ya da başka şehirlerdeki akrabalarının yanına sığınacak. Günlerce gündem deprem olacak, deprem konuşulacak her yerde, depremle yatılıp, depremle kalkılacaktır...
Vakıası mümkün bu ihtimali, hemen her yıl olduğu gibi bugünlerde de hakikat olarak yaşıyoruz. Ki, bir ayı aşkındır Kütahya`nın Simav ilçesinde yirmi beş bin insan, bu korkuyla çadırlarda yaşıyor. Yağmur, çamur, gece soğuğu, banyo, tuvalet gibi binbir türlü zorluklara katlanarak, zelzenin sarsacağı evlerinden uzak duruyorlar.
Muhtemel bir zarara karşı insan fıtratının tabii bir refleksi olan tedbir alma, garipsenecek ve kınanacak değildir elbette. Hatta bu gibi durumlarda, tedbir almamak ayıplanır ve sefahet olarak vasıflandırılır. Ancak garip olan, aynı insan fıtratının daha büyük tehlikelere karşı sürdürdüğü lakayt yaşamdır. İstikbaldeki büyük tehlikelere karşı, tedbir almamak ve onları gündem yapmamaktır.
Geçen haftaki yazımda, insanın kıyameti olan ölümünden bahsetmiştim. İnsanın kıyameti, kendi ölümü ile vuku bulduğu gibi, dünyanın ölümü de kendi kıyameti ile vuku bulacaktır. Kıyametin kopuşu, Kur`an`ın en çok üzerinde durduğu konulardan biridir. Ayetlerde korkunç kıyamet sahnelerinden bahsedilir. İnsan, bu dehşetli sahneleri hayalen canlandırdığında dahi, insanın dizlerinin bağı çözülüyor. Tüyleri diken diken oluyor. Hayali, dizlerimizin bağını çözüyorsa, aslının vukusu esnasında halimiz ne olacak?
Kur`an, insanların kıyamet esnasındaki hallerini de haber veriyor: “Ey insanlar! Rabbinizden sakının! Çünkü kıyametin zelzelesi, pek büyük (korkunç) bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, her emziren kadın emzirdiği yavrusunu unutur ve her hamile kadın yükünü (karnındaki çocuğunu) düşürür. (O gün) insanları sarhoşlar görürsün; halbuki onlar sarhoş kimseler değildir. Fakat Allah`ın azabı (pek) şiddetlidir.” (Hac: 1-2)
“O halde inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviren bir günden kendinizi nasıl koruyacaksınız? Gök, onunla (o günün şiddetiyle) yarılmış olur...” (Müzzemmil: 17-18)
Yeryüzü şiddetle sarsılacak, gök yarılacak, yıldızlar dökülecek, güneş dürülecek, kabirler içlerindekini dışarı atacak, dağlar birbirine çarptırılıp un ufak edilecek... Korkudan insanların akılları başlarından gidip sarhoş olacak, gebeler karınlarındakini düşürecek, çocuklar bir günde ihtiyarlayacak, kişi en sevdiklerinden dahi kaçacak...
Evet, kıyamet bu yalın anlatımdan çok daha korkunçtur. İnkârcıları bir tarafa bırakalım, biz Müslümanların, niçin kameti kıymetine uygun bir kıyamet korkusu, gündemi ve tedbiri / hazırlığı yok? Neden ibadet binalarımızı sağlamlaştırmaz, gece namazları ve ağlamaları ile bu ani baskına karşı nöbet tutmaz, korku içinde onu gözetmeyiz? Yoksa ondan korunacak bir çare mi bulundu? Yoksa vukusu hakkında şüpheler mi? Yoksa müzmin hastalığımız gaflet mi?
Halbuki deprem haberlerinin yalan olma veya gerçekleşmeme ihtimaline karşılık, kıyametten haber verenler muhbir-i sadıktırlar. Haklarında kizb ve şaka muhaldir. Başta alemlerin yaratıcısı, tahşidatla bu hadiseyi haber veriyor. Sonra binler enbiyalar, milyonlar evliyalar, asfiyalar, müminler sadık bir lisanla tasdik edip bildiriyorlar. Hatta günümüz bilim adamları -her ne kadar inançsız olsalar da- kıyametin, dünyanın başına kopacağını doğruluyorlar.
Kaldı ki, gerçekleşse dahi depremlerin zararları birkaç yılda giderilecek ve deprem ne kadar büyük olsa da yıllar gittikçe unutulacak. Kıyamet zelzelesinin zararları ise ebediyen sarılamayacak ve acıları ilelebet sürecektir.
Deprem bölgesinden, akrabalara sığınıp korunmak mümkünken, yeryüzünün tümünü sarsacak olan kıyamet zelzelesinden kaçıp korunmak mümkün olmayacaktır. Hz. Nuh`un, oğluna seslenişi, “Ey oğulcuğum! Allah`ın rahmetinin dışında, bugünün bir koruyucusu yoktur” misali ile;
Müslümanların bir yanılgısı da kıyametin; “ben geliyorum” dedirteceği vehmi taşımalarıdır. Evet, kıyametin -çoğu zuhur etmiş- alametleri onun geliyor olduğunu haber veriyor. Ancak kıyametin kopuşu ani olacaktır. Göz açıp-kapama aniliğinde gerçekleşecek ve insanlar, günlük uğraşları ve koşuşturmalarında iken ona yakalanacaklardır.
Dikkat edilirse, kıyamet ile ilgili ayetler, Mekki Sureler`dedir. Allah, inancın temelini bu ayetlerle sağlamlaştırmış ve nefisleri, bu korkunç sahnelerle terbiye etmiştir. Her dönem salihler de bu korku ile yaşamıştır.
Gafletten uynmak ve inancı zayıflamış toplumun imanını takviye etmenin en etkili konularından biri olan kıyameti, kameti kıymetine uygun bir tarzda işlemeli, gündem yapmalı...
O dehşetli günde Allah`ın korumasında olmak duası ile...