• DOLAR 34.446
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2837.002
  • ...

İdare üzerine büyük kavgaların verildiği dünyamızda hakkın, adaletin hakimiyeti kolay değil. Bunun için büyük gayret, fedekarlık ve mücadeleler vermenin yanında, geniş kitlelere ulaşacak araçlar ve etkin metotlar kullanmak da gerek. Bu konuda medyanın gücünden zaman zaman bahsediyoruz ve bu konu az çok anlaşılmış durumda. Ancak medyanın da bir araç olarak kullanıldığı propagandanın iyi anlaşıldığı söylenemez.

Bugüne kadarki yaygın kullanım şekillerinden dolayı, propaganda kelimesi her ne kadar zihinlerde olumsuz bir çağrışım yapsa da aslında kullanıldığı amaca göre değerlendirilmelidir. Hakkın, hakikatin, doğruların, iyiliğin, hayrın yayılması amacıyla kullanılırsa faydalı ve iyidir. Ancak haksızlık, yalan, iftira ve kötülüğün yayılması için kullanılırsa zararlı ve kötüdür.

Bugüne kadar propagandayı en yaygın ve etkili kullananlar, ehl-i küfür ve zalimler olmuştur. Müslümanlar ise propagandaya pek baş vurmamış, bu aracı etkili kullanmamışlar. Genel müslümanların propagandayı kullan(a)mayışlarının bazı geçerli mazaretleri olsa da asıl sebep, müslümanların propaganda anlayışıdır. Kötülüğe alet olarak kullanımının kötü algısı yanında, bir de propagandanın meşru olmadığı zımni algısıdır. Takva, ihlas ve samimiyete zıt, bunları zedelediği inancı ve genel kabulü var. Tevekküle aykırı olarak görülüyor. Bu yüzden müslümanlar propagandaya pek itifat etmedi, kem gözle bakıp cüzzamlı, veled-i zina muamelesi yaptılar.

Hakikat bu mudur? Propaganda İslam nazarında merdud mudur?

Propaganda eylemdir, takva, ihlas ve samimiyet ise niyettir. Riya üzerine kurulu bir eylem namaz dahi olsa niyete, dolayısıyla takva ve ihlasa zarar verir. Bu yönlerinden dolayı namaz terk edilmediği gibi, propaganda da kötü kullanımından ve zararlarından dolayı terk edilemez. Yapılması gereken niyeti ıslahtır, eylemi terk etmek değil.

Bırakın İslam`ın propagandaya karşı olması, bilakis propagandayı bir metot olarak ortaya koymuştur. Allah ve Resulü`nün kullandığı bir sünnettir propaganda.

Resulullah (sav) Mekke`nin fetih gecesinde, sahabelerinin her birisine bir ateş yaktırıyor. Halbuki her on sahabi bir ateş yakıp etrafına oturabilirdi. Hem daha az masraflı ve daha zahmetsiz olurdu. Ama Allah Resulü (sav) çok görülmek istiyor.

Allah Teala da Bedir Savaşı`nın öncesinde savaşa karşı cesaretlerini artırmak için, müminlerle müşrikleri birbirlerinin gözlerinde az göstermişti: “... sizi onların gözlerinde az gösteriyordu, onları da sizin gözlerinizde...” Savaş başladıktan sonra ise, müşriklerin gönüllerine korku salmak için, müminleri onların gözlerinde sayıca çok göstermişti.

Tabir-i caizse Allah ve Resulü hakkı üstün kılmak için sayılarla oynuyor, yani propaganda yapıyor. Sayıca çok görünmek ve güçlü görünmek propagandanın bir çeşididir. Lehte yapılan propaganda beyaz propagandadır. Ancak propaganda sadece lehte yapılmıyor. Aleyhte, kara propaganda olarak da yapılıyor. Hatta tarafsız gibi görünen nötr propaganlar da taraflı propagandadır çoğunlukla.

Ülkemizde propagandayı en yaygın olarak kullanan yapı PKK`dir. Hatta öyle ki devlet, elindeki imkanlara rağmen PKK`nin propagandaları karşısında aciz kalmıştır ve kalıyor. PKK propagandasının halk üzerinde çok ciddi etkisi var. Propaganda ile hakikatleri tersyüz edip, halka kabullendirebiliyor. PKK propagandasının gücünü en bariz şekilde Hizbullah cemaati ile çatışmalarında görüyoruz. Saldıran taraf PKK olduğu halde ve Egenekon-Jitem ile işbirliği içinde oldukları halde, öyle bir kara propaganda yaptılar ki, kendilerini masum Hizbullah cemaatini saldırgan ve kirli ilişkili gösterdiler. Buna derin devletin hakim olduğu dönemin kara propagandası da eklenince, ak kara oldu ve kara da ak. Bu yüzden propagandadan en olumsuz etkilenen yapı da Hizbullah Cemaati oldu bu ülkede. Hem de mazlum, mağdur, meşru ve haklı iken... Propaganda gözleri, kulakları, zihinleri esir alan bir büyüdür. Toplumun çoğunluğunun aklının gözünde ve kulağında oluşu hesap edilirse propagandaya şiddetle ihtiyaç var.

Kitleleri etkilemekte diğer siyasi partilerin sahip olduğu güçlü propaganda imkanlarından yoksunluk ve aleyhimizdeki kara propaganda da göz önünde bulundurulursa bu ihtiyacın şiddeti daha da artmaktadır. Hüda Par`ın etki gücünün farkına varanlar yaşadıkları korkular ile pek çok koldan harekete geçti. Kara propaganda, birlikte fiili saldırılar...

Amaçları HÜDA PAR`ı sindirmek ve halkın teveccühünü kırmak. BDP ve Ak Parti yetkilileri, kurucu başkanımız M. Hüseyin Yılmaz`ın ifadesi ile, korkudan Hüda Par`a cin muamelesi yapıyorlar. Hüda Par`ın ismini ağızlarına almaktan çekiniyorlar. İsmini ağzımıza alırsak gelip bizi seçimlerde çarpar diye...

Ama korkunun ecele faydası yok. Propagandası hak ve hakkın propagandası olmak duası ile...