Gezi olayları üzerinden tutulan saflar
Türkiye üçüncü haftadır gezi parkı olayları ile yatıp, gezi parkı olayları ile kalkıyor. Parktaki ağaçlar bahane edilerek gerçekleştirilen eylemler, çok farklı bir hal aldı. Ülke üzerinde fiili vesayetini kaybeden statükocu çevreler, ağız suları akarcasına eylemci safta buluştular. Askeri darbelerden ümidini kesenler bir ümitle sokaklara üşüştüler, sivil bir darbe yapabilir miyiz diye. Hatta işi daha ileri götürüp Arap ülkelerinde yaşanan devrimlere benzeterek Türk Baharı olarak nitleyenler ve Taksim`i Tahrir`e nispet edenler oldu. Aslında onlar da böyle olmadığını ve olmayacağını biliyorlar. Çünkü Taksim`de olanlar azgın azınlık, Tahrir`de olanlar ise mazlum çoğunluk idi.
Taksimle başlayıp ülke geneline yayılan olaylarda İslam karşıtı olan hemen herkes karşı cephede saf tuttu. CHP, BDP`li milletvekilleri, sol örgütler, Ergenekoncular, ulusalcılar, faizciler, fuhuşçular, içkiciler vs... Ülke içinden ve dışından bunları destekleyen medya ve Avrupa ülkeleri de bu buluşmada yerini aldı.
GENAR`ın Gezi Parkı eylemcileri arasında yaptığı anketin sonuçları bu tabloya işaret ediyor. Erdoğan`ın şahsında İslam`ı hedef alan statükocular, bu karşıtlıklarını İslam`ın kutsallarına saldırıya dönüştürdüler. Cami olayı ile beraber daha önce yaşanan sözlü ve fiili saldırılara, bu hafta içinde başörtülü olduğu için bebeği ile beraber saldırıya uğruyan bir anne de eklendi.
Ülke içi ve dışı İslam karşıtlarının aynı safta yer tutmaları anlaşılabilir bir durum. Ancak
İslami kimliği ile maruf bazı şahıs ve kurumların tablo netleştikten sonra bunlara destek vermelerinin haklı bir gerekçesi olamaz. Gördüğüm kadarıyla Erdoğan ve Ak Parti hükümetine karşı tepkiler, bazı müslümanlarda karşıtlığa ve kine dönüşmüş. Bu yüzden Erdoğan ve Ak Parti hükümeti karşıtlığında ölçüyü kaçırıyorlar.
Tepkiler doğru yerde ve zamanda sergilenir ve ölçülü olursa adilce olur. İnsanın yapısında sevgi ve nefrete dayalı aşırılıklar vardır. Tepkiler bu aşırılıklardan kaynaklanırsa adaletsziliğe ve zulme dönüşür. “Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah`tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır” (Maide:8) ayetiyle Allah Teala bu tehlikeyi ihtar ediyor.
Biz de başlangıçta Gezi Parkı olaylarında polisin ve hükümetin yanlışlarını eleştirdik ve tepki gösterdik. Zaman zaman Erdoğan`ı ve Ak parti hükümetini sorumluluk ve idarelerinden dolayı sertçe eleştirdiğimiz de oldu/oluyor. Bu hükümet döneminde yaşadığımız ve yaşamaya devam ettiğimiz zulümler de var. Ki şahsım olarak geçen ay sonuçlanan dava dosyasından 12,5 yıl ceza da aldım. Ancak söz konusu İslam`a düşmanlık ve kutsallarına saldırı olur ve bu amaçla Erdoğan`ı ve Ak Parti hükümetini hedef alırlarsa işin rengi değişir. Ki şu anda Gezi Parkı olayları bu yönüyle birilerinin savaşına dönüşmüş durumda. Biz bu savaşta bazılarının yaptığı gibi kişisel meseleler üzerine bina edilmiş duygularla hareket etmekten ziyade hakka yakınlıkla hareket ederiz.
Rum Suresi`nde ifadesini bulan ehl-i kitap olmaktan dolayı gönlümüz ateşperest Farslar`ın karşısındaki Rumlar`dan yana olur. Kaldı ki bugün saldırıların hedefinde olanlara yakınlığımız, o dönemin Rum ehl-i kitaplığına olan yakınlığının çok ötesindedir. Peygamber aleyhisselam ve ona inanların gönlünü Rumlar`a yakınlaştıran biraz da Mekkeli müşriklerin gönüllerinin ehl-i kitap Rumlar karşısında ateşperest Farslarla beraber oluşudur. Çünkü vahiy ve nübüvvet ile buna bağlılık karşısında, putperest-ateşperest ittifakı sergiliyorlardı. “Bakın, İran`ın ateşperestleri zafer kazanıyor ve vahye, peygamberliğe inanan Hıristiyanların kökü kurutuluyor. Aynı şekilde biz de Arabistan putperestleri olarak sizi ve dininizi kökten yok edeceğiz” diyorlardı.
Bu olaylar nereye varır? Bu olaylardan bir devrim devşirilebilinir mi? Medyanın şişirdiğine bakmayın. Öyle büyütülecek yönü de yok. Hükümet ve polis başlangıçta biraz daha akıllıca davransalardı buralara kadar da gelmezdi.
Bu yaşananlardan Erdoğan ve hükümeti ciddi dersler çıkarmalı. Başta başörtüsü olmak üzere müslümanların yaşadığı zulümleri gidermede hassasiyetlerini gözettiği çevrelerden yediği bu tokat ve inanç/ahlak sorunu yaşayan genç neslin durumu, gelecek için neler yapılması gerektiği açısından yeterli bir uyarıdır zannedersem. Ama bunlar görülmez de Hülya Avşar üzerinden gün kurtarılmaya çalışılırsa, tehlike büyüyecek demektir.
Hak üzerinde olmak duası ile...