Devrimden devlete geçiş: Libya- 3
Devrim sonrasında Türkiye`den daha yoğun ziyaretler bekliyorlarmış. Sivil heyet olarak geciktiğimiz sitemini dile getirenler oldu. Hatta bu konuda Batı`nın STK`lar üzerinden daha erken ilişkiler geliştirdiğini ve toplumu batılılaştırma çabaları gösterdiklerini söylediler.
Batı, devrim esnasında Kaddafi`ye karşı direnişçileri desteklemişti. Libyalı siyasiler bunun sebebini şu şekilde açıklıyorlar: 1-Kaddafi psikopat, melankolik bir insandı. Sürekli politika değiştiriyordu. Bu, Batı için -özellikle petrolde- istikrarsızlık demekti. 2- Batı yanlısı görünen Kaddafi, diğer taraftan Avrupa`ya en yakın kıyıları üzerinden Avrupa`nın Afrikalı mültecilerle dolmasına müsaade ediyordu. Bununla batıyı tehdit ettiği oluyordu. 3- Tunus`ta halkın Zeynelabidin`i deviremeyeceği düşüncesi vardı. Bu gerçekleşince, biz halkın devireceği diktatörlerin yanında niçin yer alalım tartışmasına girdiler.
Ulusal Güçler Birliği sıcak bakmasa da başta Adalet ve Bina Partisi olmak üzere Libyalı siyasiler, eski rejimde görev almışların yeni dönem siyasetinde yasaklanmalarını istiyorlar. Bunun için de “Siyasetten Men Kanunu” çıkarılmasını istiyor ve bunun için çalışma ve eylemler düzenliyorlar.
Libyalılar`ın Türkiye`ye bakışları ve Türkiye ile ilişkileri çok iyi. Bingazi İstandul ile Trablus da Ankara ile kardeş şehir olmuş. Her fırsatta Türkiye`nin Libya büyükelçisinden ve konsolosundan memnuyetlerini dile getiriyorlar. Yatırımları Türkiye`ye vermek istiyorlar ve hemen bütün siyasiler, her konuda Türkiye tecrübesinden faydalanmak istediklerini söylüyorlar. Heyetimiz içinden özellikle Türkiye`nin manevi olarak kötü tecrübesinin varlığı da dile getirildiğinde; “bunu biliyoruz, özellikle Türkiye`nin film ve dizileri bizi ürkütüyor. Türkiye`de var olan bir takım sorunların burada oluşmasına müsaade etmeyiz. Libya hükümeti ve halkı olarak bu konuda kırmızı çizgilerimiz var.” İhvan-ı Müslimin`den olan Gençlik Ve Spor Bakanı,” kırk beş yaşına geldiğini, bugüne kadar Ramazan`da birinin orucunu yediğini görmediğini” söyledi ve bir taktirde bulundu: “ Bununla birlikte Türkiye`nin ortamına rağmen, 25 yaşına gelmiş içki içmeyen bir genç ile tesettürlü bir bayana saygı gösteriyor ve takdir ediyoruz.”
Libya`da devrim sonrası çok fazla kaçak yapılaşma var ve bunun önüne geçilemiyor. Trablus Belediye Başkan Yardımcısı bu durumun normal olduğunu belirterek, “kaçak yapıdan dolayı güvenlik güçleri ile gittiğimizde, adam elinde silah ile ekibimizi karşılıyor. Bu aşamada çatışma çıkmasını ve adam ölmesini istemiyoruz” diyerek, bu sorunu zamana bıraktıklarını söyledi.
Libya petrolü dünyanın en kaliteli petrollerinden ve zengin bir petrol rezervleri var. Günde 200 milyon (ayda 6.4 milyar) dolar petrol gelirleri var. Libya`nın 6 milyon nüfusu göz önünde bulundurulduğunda bu zenginliğin boyutu ortaya çıkar. Devrim yapan ülkeler arasında ekonomik olarak en rahat olan Libya`dır. Kaddafi herkese 1.300 dinar maaş veriyordu. Bu ekonomik rahatlık Libya halkını tembelleştirmiş. Sosyalist kapalı yapıda her şeyin devletten beklenme anlayışı da halkı çalışmadan uzaklaştırmış. Çalışanlar, fakir Afrika ülkelerinden gelen alt sınıf işçi nüfus.
Çok geniş yüzölçümüne rağmen nüfusun yaklaşık % 50`si başkent Trablus ve Bingazi`de yaşıyor. Libya üç bölgeden oluşuyor: Trablus, Barka (Bingazi), Fizan. Petrol diğer bölgelerden çıkarılmasına rağmen, Trablus bundan aslan payı alıyor. Bu da şu anda bölgeler arasında ciddi bir soruna dönüşmüş. Bingazi siyasi ve ekonomik pay alma peşinde. 25-30`u büyük olmak üzere toplam 130`a yakın aşiretin olduğu Libya`da aşiretlerin siyasi alanda etkileri yok. Aşiretlere sosyal bağlılık var, ancak siyasi alanda blok olarak hareket etmiyorlar.
Libya`da zulmün yaşandığı ve zulmün izlerini taşıyan yerleri de gezdik. Bunların başında meşhur Ebu Silm cezaevi geliyor. 1260 kişinin bir günde öldürüldüğü cezaevi. İşkencehaneleri, toplu öldürme avluları… 30-35 yıl cezaevinde kalan, ilk mahkemelerine 17-20 yıl sonra çıkarılan ve akibetleri öğrenilemeyen mahkumlar… Bizi cezaevine götüren otobüsün şoförü “kardeşinin sabah namazına gittiği için gözaltına alındığını ve 15 yıl sonra şehit olduğunu” duyduklarını söyledi.
Kurdukları müzelerle diktatör döneminin zulmünü ve acılarını yansıtmaya çalışıyorlar.İşkence ve cezaevi görmüş biri olmama rağmen tam olarak bu acıları ve zulmü anlamak ne mümkün! Suriye de dahil, bu ülkelerin acılarını anlamak için gidip görmek, dinlemek lazım.Tabi kalbi ölmemiş ve aklı taassub hastalığına yakalanmamış olmak da lazım.Ya da siyaset adına acılara, zulme ve mazlumlara da kör olmamak lazım.
Libya`ya dair unutamayacağım bir anektot da Türkiyeli bir yetkilinin “yüz metre yanıbaşımızda içinde türbe olan bir cami vardı. Türkiye`ye izne gidip geldikten sonra caminin yerinde olmadığını gördüm” ifadesiydi. Selefilerin mecliste olan Vefa Grubu yetkilileri ile yaptığımız görüşmede bu konu gündeme geldi ve bu konuda şunları söylediler: “Libya`daki kabirlere ve türbeli mescitlere saldıran Selefilerden bir gruptur. Fetvalarını dışarıdan alıyorlar. Bidat ve hurafeye odaklanıyorlar, siyasi vakayı okuyamıyorlar. Bunlar devrim öncesinde emir olduğu için Kaddafi`ye itaat edilmesi gerektiğini söylüyorlar. Biz de bazı bidatlere karşı olmakla beraber tedavi zamanın şu an olmadığını ve zamana bırakmak gerektiğini düşünüyoruz.”
Hak üzere olmak duasıyla…