• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Gördüğüm kadarı ile Batı’nın ulaştığı nimetlerin arkasında, çalışmalarının dışında bazı faktörler daha var. Özellikle bazı hususlar var ki, bunlar Batılıların hayatlarında bereket oluşturmuş.

Batı insanı planlı, programlı yaşıyor. Erken uyuyor ve güne, güneş doğmadan başlıyor. Akşam karanlığı çökünce herkes evlerine çekiliyor. Şehrin çarşı, cadde ve sokakları adeta boşalıyor. Sokaklarda insandan eser kalmıyor. Evlerine çekilen insanlar gece geç saatlere kadar da oturmuyorlar. Televizyona, telefona, internete, oyun ve eğlenceye dalmıyorlar. Erkenden uyuyor, güne erken ve dinç başlıyorlar.

Eğlencelerini de planlı bir şekilde programlamışlar. Canları istediği zaman eğlenmiyorlar. İş günlerinde disiplinli bir şekilde düzenlerini sürdürüyor, eğlencelerini tatil günlerine bırakıyorlar.

Bu, aslında ciddi bir nefis kontrolüdür. Çoğunlukla Allah’a ve ahiret gününe inanmayan Batı insanının, sadece dünyaları için nefislerini kontrol altına almaları; buna karşılık Allah’a ve ahiret gününe inananların bu anlamda nefislerini kontrol altına alamamaları ayrıca üzerinde ibretle düşünülmesi gereken bir konudur.

Batı’da bereket vesilesi olan şeylerden biri de israfın olmayışıdır. Doğu insanı genelde alaya alıyor Batılı insanı ve “marketten iki elma, bir muz, iki yüz gram et alıyor...” diyor. Ben çok doğru buluyor ve taktir ediyorum. İhtiyacı olanı ve tüketebileceğini alıyor. İsraf etmiyor. Bizimkiler ise poşetlerle, kasalarla alıyor ama ciddi bir kısmını israf ediyorlar. Ve israf, hayatımızdaki maddi manevi bereketi götürüyor. Resulullah (sav) “israfta hayır olmadığı gibi hayırda da israf yoktur” diye buyuruyor.        

Aslında Batı ile ilgili yazılacak çok şey var. Ancak bunların hepsini gazete köşesinde haftalarca yazmak uygun düşmüyor. Biliyorum, gazete yönetimini ve siz değerli okuyucuların toleransını hayli zorladım. Bu anlamda gazete yönetimine ve sizlere teşekkür ediyorum. Bu yazım “Batı İzlenimlerim” başlığı altında yazdığım son yazı olacak. Bu sebeple biraz da genel bir değerlendirme yapıp nokta koymak istiyorum.

Batı izlenimlerimi bir amaca matuf olarak yazdım. Yazılarımın içinde de yer yer buna değinmeye çalıştım. Bugün ister eğitimde olsun, ister devlet yapılanmasında olsun, ister oluşturduğu sosyal düzende olsun, ister üretimde olsun, ister kendi içinde tesis ettiği adalet ve emniyette olsun, Batı bir çok alanda bizden çok ileride.

Batı bu seviyeye gelirken İslami kaynaklar ve miras da dahil olmak üzere, insanlığın oluşturmuş olduğu ortak birikim ve tecrübelerden istifade ederek bu günlere geldi. Batı, İslam’a düşmanlık ederken kendisini geliştirecek İslami bilgi, birikim, tecrübe ve mirastan istifade etmeyi ihmal etmedi.

Bugün İslam Alemi kalkınmak ve gelişmek istiyorsa Batı’nın bilgi, birikim, tecrübe ve pratiklerinden istifade etmek zorundadır. Bu da Batı’yı tanımakla olur. Sadece Batı’nın yanlışlarından, kendi içindeki kötü yönlerinden ve başta İslam Alemi olmak üzere dünya üzerinde sebep oldukları kötülükler üzerinden Batı değerlendirilir ve Batı’nın istifade edilecek yönleri terk edilirse, kendimizi mahrum bırakmış olur ve bir yere varamayız.

Ayrıca kesinlikle Batı yönetimleri ile halklarını bir birinden ayırmak lazım. Her ne kadar Batı’da, ırkçılık kaynaklı halk içinde bir kısım düşmanlık olsa da halkın çoğunluğu aslında son derece müspet.

Batı yönetimlerinin ve medyasının, bütün İslam düşmanlığı propagandalarının etkisine rağmen, halkın büyük bir kısmı İslam’ı kabul etmeye son derece müsait ve son derece İslam’a yakışıyorlar da. İslam’a yakışan büyük çoğunluk Batı insanı bugün İslam’a girmemişse Batı’da oluşturulan İslam düşmanlığının etkisi kadar, Müslümanların yanlış yaşamları ve ihmallerinin de payı vardır. İslam düşmanları işini yapıyor ama Müslümanlar işini yapmıyor. Bunun vebali Müslümanların üzerindedir. Batı insanının İslam’dan uzaklığı veya karşıtlığı, sadece Batı yönetimlerinin İslam düşmanlığı ve algı operasyonları ile izah edilecek bir durum değildir. Batı insanı, genel Müslümanlarda İslam’ın dürüstlüğünü, doğruluğunu, İslam’ın emrettiği amelleri görmediği ve İslam’ın çağrısına muhatap olmadığı için de İslam’dan uzak duruyor.

Halbuki Batı’da inanç noktasında ciddi bir boşluk, ihtiyaç ve arayış var. Bu boşluğu dolduracak tek din de özü ile İslam’dır.

Sözün özü: Ben Batı’yı, bedeni sağlıklı ve yakışıklı, elbisesi albenili ve düzgün ama içindeki ruhu ölü bir insana benzetiyorum. Çünkü Batı’da madde var, mana yok; beden var, ruh yok.