• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bugünkü yazımdan başlayarak gördüğüm kadarı ile Batı’daki eğitim izlenimlerimi yazmaya çalışacağım.

Batı’nın bugün ulaştığı başarılarının arkasında, hiç şüphesiz eğitimin büyük bir rolü vardır. Ve kabul edelim ki bugün Batı, eğitim konusunda bizden çok ileride.

Tabi eğitim konusu çok yönlü ve derin bir konu. İşlenecek pek çok başlık var. Ancak ben eğitimdeki genel başarılarına ve eğitimin davranış kazandırma konusuna değinmek istiyorum. Genel değerlendirmelere gitmeden önce konuyu yakın bir zamanda yaşanan bir örnek üzerinden açmak istiyorum.

Geçen Ramazan Bayramı’nda gurbetteki bayanlar bayramlaşmak için bir araya gelmiş ve bu amaçla bir program düzenlemişlerdi. Programı başlatmak için sessizlik ortamı oluşturmak istemişler. Haliyle çocukların çok olduğu kalabalık bir ortamda bu, pek kolay olmamış. Mikrofon elinde bayan kardeşimiz, Türkçe ne demiş ve ne yapmışsa çocuklara dinletememiş. Bir ara aklına Almanca hitap etmek gelmiş ve Almanca “çocuklar programa başlayabilmemiz için sessiz olmanız lazım” der demez, bir anda bütün çocuklar suspus olmuş, konuşan bayana dikkat kesilmiş ve onu dinlemeye başlamışlar.

Öyle anlaşılıyor ki, gurbetteki çocuklarımız zihinlerinde Türkçeyi farklı Almancayı (veya başka bir Batı devleti dilini) farklı kodlamışlar. Aynı ağızdan çıkan çok sayıda Türkçe cümleye aldırış etmezken, Almanca başlanan bir cümleye pür dikkat kesiliyor ve dinliyor, hatta gereğini yapıyorlar.

Çocukların bu zihinsel kodlamalarının arkasında aslında kocaman bir eğitim meselesi yatıyor.

Sorularla biraz daha açayım meseleyi.

Batı’da 3-4 yaşlarında 20 öğrenciye bir öğretmen nasıl olur da rahat bir şekilde söz dinletebiliyor? Anne babalar çocuklarına nasıl söz geçiriyorlar ve çocuklar anne babalarını nasıl dinler hale geliyorlar?

Biz Müslüman aileler çocuklarına söz dinletmezken, batılı anne babalar bunu nasıl başarıyorlar!?  

Kaldı ki, Batı insanı çoğunlukla Allah’a, ahirete, hesabın varlığına, cennete, cehenneme inanmıyor veya yanlış inanıyor. Yani çocuk ve insan eğitiminde manevi dinamiklerin gücünden mahrumlar. Eğitimin bu güçlü ayağından istifade etmiyorlar. Tek ayaklı bir eğitim uyguluyorlar. Ancak buna rağmen eğitimde başarılılar.

Halkı Müslüman olan bizim ülkelerimizin toplumları ise, insan eğitiminin önemli bir dinamiği olan manevi inanç ve unsurlara sahip olmasına rağmen, çocuk ve insan eğitimi konusunda başarısızdırlar.

Diyeceksiniz ki, okul eğitim sistemimiz bu manevi dinamiklerden yoksun, bu dinamikler üzerine kurulu değil ve eğitimde bunlardan istifade edilmiyor.

Doğrudur, ama ben burada sadece okul eğitimindeki başarısızlığımızdan bahsetmiyorum. Aile içi eğitimindeki başarısızlığımızı da kastediyorum. Müslüman aileler olarak da çocuklarımızı eğitemiyoruz.